İzmir’de yakalanan ve önceki gün İstanbul’a getirilen üç cinayetin zanlısı Atalay Filiz’in polise verdiği ifadesinin ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Gazete ilanlarından görüp Tuzla’da bir çay bahçesinde çalışmaya başladığını anlatan Atalay Filiz “İlk başlarda her şey çok güzeldi. Mutluydum. Çalışıyordum. Ayda bin lira para alıyordum. Kalacak yere para vermiyordum ayrıca yemeklerimi de çay bahçesinde yiyordum” dedi. Filiz, Tuzla'da öldürdüğü tarih öğretmeniyle ilgili "Fatma Kayıkçı'yı neden öldürdün?" sorusuna "Ankara’da işlediğim cinayetleri öğrendiğini düşündüm" diye cevap verdi. Filiz sorguda cinayetleri işlediğini kabul etti. Kız arkadaşı Olga Seregina’nın kaybolmasıyla bir ilgisinin olmadığını söyledi.
Hürriyet'te yer alan habere göre, Filiz’in sorgu sırasında anlatmakta en fazla zorlandığı ve tiklerinin belirgin olarak ortaya çıktığı konulardan biri Olga Seregina hakkında kendisine sorulan sorular oldu.
İzmir’de yakalanan Atalay Filiz, İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından karayolu ile önceki akşam İstanbul’a getirildi. Filiz’in polislerin ‘Ailenden kimle konuşmak istersin’ sorusuna “Şu anda ailemden kimseyle görüşmek istemiyorum” şeklinde yanıt verdiği öğrenildi.
Atalay Filiz’e dedektiflerin ilk sorusu Tuzla’da öldürülen 2 çocuk annesi tarih öğretmeni Fatma Kayıkçı cinayeti oldu. Filiz, dedektiflerin “Fatma Kayıkçı’yı sen mi öldürdün” sorusuna “Evet” yanıtını verdi. “Neden öldürdün” sorusuna ise yanıtı şu oldu: “3 artı 1 bir dairede kalıyordum. Evin bir odasını Fatma Kayıkçı ardiye olarak kullanıyordu. Eve girdiğini bildiğim için kendi odamı sürekli kilitli tutuyordum. Son 3-4 ay içinde benim gerçek kimliğimi öğrendiğini düşünmeye başladım. Evden çıkarken kapının altına kâğıt koymaya başladım. Masaya santimle ölçerek dosya koydum. Birkaç kez eve geldiğimde kapıdaki kâğıdın, masadaki dosyaların yerinden oynadığını, masaya koyduğum şeylerin yerinin değiştiğini görünce odama girildiğini anladım. Olay günü evden çıkmak üzere kapının önünde ayakkabılarımı bağlıyordum. Bana, ‘Atalay ne yapıyorsun’ diye seslendi. Hemen yanı başımdaydı. Ankara’da işlediğim cinayetleri öğrendiğini düşündüm. ‘Beni yakacak’ dedim. Ani bir hareketle doğruldum, kafasına sert bir yumruk attım. Sendeledi, yere düştü. Yarı baygındı. Evin içine sürükledim. Bıçaklayarak öldürdüm. Evdeki büyük valize sığdırdım, zaten küçük bir insandı. Bavula zorlanmadan sığdı.”
Göktuğ Demirarslan ile Rus sevgilisi Elena Radchikova’yı da kendisinin öldürdüğünü itiraf eden Atalay Filiz, “Olga’nın kayıp olması ile ilgili sürekli beni sıkıştırıyorlardı. İki telefon aldım. Birini Göktuğ’un arabasına monte ettim. Buradan konum uygulamasından takip ediyordum. Antalya’ya tatile gideceklerdi. Ben de otele gidip yan odada kalıp odalarına kamera koymayı planladım. Videolarını çekip yayınlayıp onlara zarar verecektim. Bununla ilgili hazırlık yaparken konum Ankara’da sürekli bir yerden geliyordu. Gidip baktığımda otomobilleriyle gitmediklerini anladım.
"Planım işlemedi. Av tezkeresi ve pompalı tüfek aldım. Nasıl kullanıldığını internetten öğrendim. Olay günü de buluşmuştuk. Yine üzerime geliyorlardı. Tüfek bagajdaydı, aldım ve ateşledim. Araba 43 plakalı olduğu için Kütahya’ya kaçtım. Burada fark edilmem diye düşündüm. 2 gün burada arabada kaldım. Daha sonra arabayı orada bırakarak İstanbul’a geldim. Sonra geri döndüm araba yerinde yoktu” dedi.
Filiz sorgusunda Olga Seregina’yı kendisinin öldürmediğini, akıbetinin ne olduğunu bilmediğini söyledi. Dedektifler, Atalay Filiz’in bu konuda yalan söylediğinde hemfikir. Filiz’in sorgu sırasında anlatmakta en fazla zorlandığı ve tiklerinin belirgin olarak ortaya çıktığı konulardan biri Olga Seregina hakkında kendisine sorulan sorular oldu. Atalay Filiz, ısrarla Olga Seregina’yı öldürmediğini söyledi. Dedektiflerin ellerinde delil yoktu ancak deneyimlerine göre Atalay Filiz’in, Olga Seregina’yı Fransa’da öldürmüş olma ihtimali çok yüksekti. Bu soruları cevaplarken kimi zaman gözlerini kırpıştıran Atalay Filiz’in kimi zaman ise gözleri seyirdi, kafası titredi.
İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü’nde sabah saatlerine kadar sorgulanan Atalay Filiz’in profili tecrübeli dedektiflere göre şöyle:
“Kendini maceraperest olarak tanımlıyor. Doğal hayat koşullarında uzun süre fiziksel ihtiyaçlarını karşılayacağını düşünüyor. Karşısındaki kişide sempatik ve efendi bir izlenim bırakıyor. Karşısındaki ile çoğu zaman tebessüm ederek konuşuyor. Sorgu sırasında dedektiflerin soruları karşısında asla agresif bir tutum sergilemedi. Dedektiflere göre ilk intibada efendi ve saygılı bir kişilikle tanımlanabilecek Atalay Filiz’in ilerleyen saatlerde davranışlarında bir anormallik olduğu ortaya çıkıyor.
İzmir Menderes’te önceki gün yakalan Atalay Filiz’in çok bitkin olduğu, oldukça kilo verdiği dikkat çekti.
Zaten yakalandığı anda da “Çok yoruldum. Ben Atalay Filiz” diyerek direnç bile göstermedi. En son 31 Mayıs’ta, İzmir’de görüldü Filiz. O günden bu yana 10 gün tek bir izine rastlanmadı. Yakalandıktan sonra anlattıkları, o 10 günü nasıl geçirdiğini ortaya koyuyordu. Doğadan beslenmiş, kilometrelerce yürüyüp arazide, yol altındaki izbe bir menfezde saklanmıştı.
Gümüldür ile Menderes arasındaki baraj havzası, Atalay Filiz’in son birkaç gün kaldığı yerler arasında.
Filiz’in yakalandığı minibüse binmeden son geceyi geçirdiği tahmin edilen Şaşal köyü yakınlarındaki menfezin çıkışında su şişesi, çikolata kâğıdı gibi atıklar bulundu. Kanal ana yolun hemen altında, otlar nedeniyle kamufle olan bir alan.
Tahminlere göre Filiz çevredeki meyve ağaçlarından yiyeceğini buldu, baraj çevresindeki kurbağa, börtü-böcek ile beslendi. Son birkaç gününü bu civarda geçirdi.
Gazete ilanlarından görüp Tuzla’da bir çay bahçesinde çalışmaya başladığını anlatan Atalay Filiz “İlk başlarda her şey çok güzeldi. Mutluydum. Çalışıyordum. Ayda bin lira para alıyordum. Kalacak yere para vermiyordum ayrıca yemeklerimi de çay bahçesinde yiyordum. Sosyal hayatım olmadığı için para biriktirdim” dedi. Filiz üzerinde bulunan sahte kimlik ve ehliyetlere nasıl ulaştığını ise şöyle anlattı: “Kimliklerin bir kısmını çay bahçesine gelen müşterilerden çaldım. Bir kısmını ise buldum. Fotoğrafımı yapıştırarak kullandım” dedi. Atalay Filiz’in üzerinde bulunan 16 sahte kimlik ve ehliyetin 5 kişiye ait olduğu ortaya çıktı. Bunlardan 3’ünün İstanbul’da 2 tanesinin ise Ankara’da oturduğu tespit edildi. Polis, kimlik sahiplerinin geçmişte kayıp kimlik müracaatlarının olduğunu tespit etti.
İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Adapazarı’na gittiğini söyleyen Filiz şöyle devam etti: “Sahte kimlikleri kullanarak bir otele yerleştim. Bir gece orada kaldıktan sonra ertesi gün 22.00 sıralarında otobüse binerek İzmir’e gittim. Buca’da bir internet kafede kendime kalacak yer ayarladım. Günlük bir odaya yerleştim.”
Filiz, İzmir’deki günleri ile ilgili de şöyle konuştu: “Buca’dan sonra Gümüldür’e gittim. Bölgeyi babamın görevi nedeniyle iyi tanıyordum. Gümüldür, Özdere’de içinde gölet olan park vardı. Gölet civarı ve sahilde kaldım. Sinek ve böceklerden bıkmıştım. Hiç yıkanamamıştım. Doğru dürüst bir şey yememiştim. Menderes’e giderek günlük bir odada kalıp yıkanıp tekrar kaçmaya devam edecektim. Yunan adalarına geçme niyetim yoktu.”
Dün adliyeye getirilen Filiz, 5 saat süren ifadenin ardından sevk edildiği nöbetçi mahkemede ‘tasarlayarak adam öldürme’ suçundan tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Öldürdüğü Fatma Kayıkçı’nın parasını çaldığı gerekçesiyle yağma suçundan da hakim karşısına çıkarılan Filiz şöyle dedi:
"Kimliğimi ortaya çıkaracak diye öldürdüm. Parasını almadım. Öldürme eylemini kabul ediyorum. Yağma eylemini kabul etmiyorum. Çantasında para yoktu. Olsaydı da almazdım. İhtiyacım yoktu. Garsonluk yaptım. Ayda 1800 liralık gelirim vardı.” Mahkeme de yeterli delil olmadığı gerekçesiyle ‘Nitelikli yağma’ suçundan Filiz’in tutuklanmasına yer olmadığına karar verildi.
Bu arada sanığın avukatı müvekkilinin akıl sağlığının yerinde olmadığını belirtip muayene edilmesi talep etti. Hakim talebin soruşturmayı yürüten savcılık tarafından değerlendirilebileceğini ifade etti.