"Atatürk'ün en büyük hatası 'Yurtta sulh, cihanda sulh' demek, bugün yaşasaydı gözaltına alınırdı!"

"Atatürk'ün en büyük hatası 'Yurtta sulh, cihanda sulh' demek, bugün yaşasaydı gözaltına alınırdı!"

Cumhuriyet yazarı Selçuk Erez, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "15 Temmuz Türk milletinin ikinci bir Kurtuluş Savaşı'dır bunu böyle bilelim. 1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a razı ettiler. Birileri bize Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştılar" açıklamasıyla ilgili olarak "Atatürk en büyük hatasını, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' demekle yani barışı övmekle işlemiştir. Bugün yaşasaydı, barış isteyen akademisyenler gibi, barış ve demokrasi diye tutturduklarında tazyikli su, çeşitli katkılarla güçlendirilmiş biber gazı sıkılan ve ters kelepçe ile hizaya getirilen gençler gibi gözaltına alınır, hakkında davalar açılır, o zaman ne kadar yanlış bir yolda olduğunu anlardı" dedi.

Selçuk Erez'in "Lozan bir zafer midir?" başlığıyla yayımlanan (29 Aralık 2016) yazısı şöyle:

Lozan’ı eleştirmeye başladılar: Atatürk, İsmet Paşa’yı Lozan’a yollamakla hata etmiş. Paşa, sadece İmroz ve Tenedos’la yetindi. Bu zafer midir?  Hiç olmazsa birkaç Ege adasını daha Yunanistan’a bırakmayabilseydik, mesela Mikonos’u alabilseydi yazın hep Bodrum’a dolmak zorunda kalmaz, orasını Trump Tower’larla doldurup nasıl da hava atardık. Lozan’da vermedilerse sonradan Afgan ve Suriyeli göçmenler gibi lastik botlarla gidip alamaz mıydık sanki?  Lozan’da Musul’u da kaptırdık; inşallah yakında yeniden zapteder, bu hatamızı onarmış oluruz.  Atatürk’ün ikinci hatası Ankara’yı başkent yapmış olmasıdır. Şebinkarahisar ya da Rize’yi seçmek bin defa daha isabetli olurdu: Rize malum; Türkiye’ye gelmiş ve gelecek ve gelmesi muhtemel en büyük adamları yetiştiren bir ilimizdir. Şebinkarahisar’ı seçseydi burada haşıl, evelik sarması, ısırgan yağlaşı gibi yemeklerden ve hipoglisemik, antifungal, antiviral etkili Şebin cevizinden bol bol yer, daha uzun yaşardı.  Ankara’dan -muhakkak bir nedeni vardır- denizi esirgeyen Tanrı, Şebinkarahisar’a onun en iyisini ihsan etmiştir. Sonra burası Osmanlı zamanında sancak ve Cumhuriyetin ilk yıllarında il iken sonradan ilçeye dönüştürülmesinin kahrını yıllarca çekmiş bir kentimizdir: Başkent yapılsa bu ayıp önlenmiş olurdu. Bizce bu hata hâlâ düzeltilebilir.  Timur’un Bayezit’i yenip Osmanlı İmparatorluğu’nu fetret ya da bunalım devrine soktuğu savaşın gerçekleştiği yeri başkent yapmak ne vahim bir hatadır!  Başkent yapıldığında “Ankara’nın taşı” dışında bakacak hiçbir şeyi yoktu. Hergele Meydanı’nı Opera Meydanı yaparak bu kenti modern Türkiye’nin merkezi kılmaya çalıştılarsa da bir türlü olmadı. Belki Vedat Dalokay’ın cami projesine yarışma kazandırıp inşaatına girişip sonra da fazla modern bularak yerine 16 yy. Osmanlı camilerinin beton kopyası olan Kocatepe Camisi’ni dikmeseydik Ankara başkent olmaya yüz tutabilirdi ama -geçmiş ola- çağdaş cami mimarisinin en özgün örneklerinden sayılan bu projeyi de Pakistanlılara kaptırmış bulunuyoruz.  Latin harflerini kullanmak da bir hata idi: Biz bu yüzden dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz. Neyse ki bu günlerde bu tutumu eleştirenler, twit’lerine Arap yazısıyla yazılmış Sultan Hamit armasını katarak hatayı bir ölçüde düzeltmektedirler.  Atatürk en büyük hatasını, “Yurtta sulh, cihanda sulh” demekle yani barışı övmekle işlemiştir. Bugün yaşasaydı, barış isteyen akademisyenler gibi, barış ve demokrasi diye tutturduklarında tazyikli su, çeşitli katkılarla güçlendirilmiş biber gazı sıkılan ve ters kelepçe ile hizaya getirilen gençler gibi gözaltına alınır, hakkında davalar açılır, o zaman ne kadar yanlış bir yolda olduğunu anlardı.