Habertürk yazarı tarihçi Murat Bardakçı, "Atatürk’ün doğduğu ev konusu maalesef hâlâ karanlıktadır ve Selânik’te bugün müze olan ev hakkında kesin konuşmak da hayli zordur" dedi.
"Atatürk'ün doğduğu günün de karanlık olduğunu" öne süren Bardakçı, şunları söyledi:
"Atatürk’ün kesin doğum tarihi bile bugün hâlâ bilinmemektedir ve tarihçilerimiz doğum kaydı konusunda hiçbir ciddî araştırma yapmamışlardır. Bu konudaki tek belgeli çalışma inkılâp tarihçilerimize değil, Mehmet Ali Özadındaki emekli bir din adamına aittir ve Öz’ün Osmanlı Arşivleri’nde bulduğu 9 Ocak 1893 tarihli evraka göre Mustafa Kemal 1881’de değil, 1877’de doğmuştur!"
Bardakçı'nın Habertürk'te "Selânikli yalan mı söylüyor? Suçlamadan önce araştırın!" başlığıyla yayımlanan (9 Şubat 2015) yazısından bazı bölümler şöyle:
İzmir’e gelen Selânik Belediye Başkanı Yannis Butaris, Atatürk’ün doğduğu evin Selânik’teki bilinen ev olmadığını ve Langada’da başka bir evde doğduğunu söyledi diye birileri kıyametleri kopartıyor!
Vay efendim Langada’daki ev hikâyesi nereden çıkmışmış, Atatürk’ün doğduğu evin kesin şekilde bilinmesine rağmen kafaları neden böyle karıştırırlarmış, Yunan gazetelerinde ismi geçen ve doğumdan bahseden ama mezarı bile belli olmayan “Fatma Hanım” kimin nesi imiş, Atatürk’ü turistik bir meta hâline getirmeye Selânik Belediye Başkanı’nın ne hakkı varmış, vesaire, vesaire...
Butaris açık açık “Atatürk, Türk olabilir; ama önce Selâniklidir ve büyük bir şahsiyettir” diyor, turistik maksatlarla değil, tarihi ortaya çıkartmak için çalıştıklarını söylüyor ve Selânik’in Osmanlı geçmişini tanıtmak istediklerini anlatıyor.
Belediye Başkanı’nın bu söylediklerinin neresi yanlış?
Meseleyi açık şekilde ele aldığımız takdirde varacağımız netice şudur: Atatürk’ün doğduğu ev konusu maalesef hâlâ karanlıktadır ve Selânik’te bugün müze olan ev hakkında kesin konuşmak da hayli zordur!
Pek, bu “ev” konusunda bizde şimdiye kadar ciddî bir çalışma yapılmadı mı?
Bazı çalışmalar yapıldı fakat hiçbiri Faik Reşid Unat’ın müze-evin satın alınışından sonra Millî Eğitim Bakanlığı adına yaptığı araştırma kadar etraflı olmadı. Ve, meselenin daha da ilginç tarafı: Atatürk’ün kızkardeşi Makbule Hanım ağabeyinin Selânik’te şimdi müze olan evde değil, akrabalarına ait başka bir evde doğduğunu; Unat da Mustafa Kemal’in evin üçte iki hissesini daha sonraki senelerde satın aldığını söylüyordu.
Mutlaka bilirsiniz: Atatürk’ün şimdiye kadar yazılmış olan en etraflı biyografisi,Şevket Süreyya Aydemir’in bundan kırk küsur sene önce yayınladığı “Tek Adam”serisidir. Aydemir eserini yazmadan önce hem Atatürk’ü yakından bilenlerden yıllar boyu bilgiler almıştır; hem de biyografisini yazdığı kişiyi, yani Atatürk’ü bizzat tanımıştır.
Şevket Süreyya Bey bütün bu araştırmalarına, temaslarına ve çabalarına rağmen asıl doğum yeri konusunda kesin konuşmamış, “Atatürk, dinlediklerine dayanarak bu evi -yani şimdi müze olan binayı- doğduğu yer olarak anlatmıştır; ben de onun bu ifadesini kabul ettim” demiş, bahsi bu şekilde kapamıştır!
Unutmayalım: Atatürk’ün kesin doğum tarihi bile bugün hâlâ bilinmemektedir ve tarihçilerimiz doğum kaydı konusunda hiçbir ciddî araştırma yapmamışlardır. Bu konudaki tek belgeli çalışma inkılâp tarihçilerimize değil, Mehmet Ali Özadındaki emekli bir din adamına aittir ve Öz’ün Osmanlı Arşivleri’nde bulduğu 9 Ocak 1893 tarihli evraka göre Mustafa Kemal 1881’de değil, 1877’de doğmuştur!
İş bu kadarla kalsa, yine iyi! Devlete ait tarih kuruluşları, Selânik’teki arşivlerdeAtatürk’ün doğum kaydını bulduğu bilinen ama emekli olmasının ardından başka bir şehre taşınması gibi şahsî sebepler ve zorluklar yüzünden elindeki belgeyi henüz yayınlamamış olan Yunanlı tarihçi ile temas kurmamışlardır! Üstelik, Selânik’teki kayıtların bizde de bulunması muhtemel olan nüshaları üzerinde bile çalışılmamıştır!
Hiç uğraşmadan, biraz olsun araştırmadan, satır okumadan ve tek bir damla bile ter dökmeden ahkâm kesmek millî hasletlerimizdendir ama bu genetik derdimizi hiç olmazsa Atatürk’ün doğum tarihi ve doğum yeri konusunda bir tarafa bıraksak nasıl olur?
Böylelikle, devletimizin kurucusunun en azından “doğumu” ile ilgili bilinmezlik ayıbından kurtulmuş oluruz!
Yazının tamamı için tıklayın.