Athena'nın 'Ses etme' klibinde 'drag queen' olarak yer alan Onur Gökhan Gökçek, "Nefretin suç olduğunu anlatmak için oynadım" dedi. "İkiyüzlü bir millet olduğumuz için şöyle oluyor; sahnede alkışlanıyor ve çok beğeniliyor, ama sonra homofobi ve transfobi ortaya çıkıyor. Çünkü oraya gelip bizi alkışlayıp sonra da kendi homofobisine, transfobisine yenik düşenler olabiliyor" diyen Gökçek, "Orada bizi beğenip sonra bir transseksüel gördüklerinde dalga geçebilecek, küfür edebilecek seviyeye gelebiliyorlar yani. Televizyonda Bülent Ersoy, Zeki Müren izleyip sonra da görmezden gelmeleri gibi bir şey bu" ifadesini kullandı.
Evrensel'den Ezgi Görgü'ye konuşan Onur Gökhan Gökçek'in açıklamaları şöyle:
Athena’nın Ses Etme klibinde oynadınız ve birden çok konuşulur oldunuz. Merak ediliyorsunuz. Bu yüzden öncelikle hikayenizi dinleyelim.
İstanbul’da doğdum, 28 yaşındayım ve dansçıyım. 20 yaşına kadar bale yaptım, bir süre sonra da bıraktım. Sonra drag queen olarak farklı gece kulüplerinde dans etmeye başladım. 20 kişilik bir ekiple her sezon, koreografla yeni şovlar için çalıştık. Sonra başka bir mekanda haftada iki gün çalışmaya başladım. Artık daha çok boş vaktim vardı, bu zamanlarda da kostümleri yapıyordum, internetten araştırıp özellikle saç ve makyaj konusunda çalışıyordum. Sonra yurt dışındaki kulüpler beni çağırmaya başladı, bir süredir böyle devam ediyor hayat. İsviçre Zürih’te bir gece kulübünde çalışıyorum artık, 15 Ekim’de de tamamen gidiyorum Türkiye’den, buraya iş oldukça geleceğim. Bir yanlışı da düzeltmek istiyorum, bütün herkes beni trans olarak yazdı, ben bir transbirey değilim. Erkek eşcinselim, klipte de bir drag queenin hayatını görüyoruz. Klipteki birçok şey gerçek. Ben işe giderken evde hazırlanıyorum, arkadaşlarım geliyor, müzik dinliyoruz, sohbet ediyoruz. Büyük bir kısmı kendi hayatımdan kesitler.
Grubun Basgitaristi Umut Arabacı arkadaşım. Ses Etme’ye klip çekeceklerini, LGBTİ+ dünyasına dair bir şey anlatmak istediklerini ve benimle çalışmak istediklerini söyledi. Grubun diğer üyeleri ve yönetmen de çok istekli davrandı ve klibi gerçekleştirdik.
Athena ile çalışma ve klibi hazırlama süreciniz nasıl geçti? Klibi çekmeden önce bayağı kafa patlattık, istiyoruz ki klişe olmasın, ulaşmak istediğimiz kitleye doğru ulaşsın. Doğru bir mesaj vermekti amacımız, öyle de olduğuna inanıyorum. Şu an Youtube’da çok izlendiği için kilitleniyormuş video. Böyle bir ilgiye biz de şaşırdık, bu kadar beklemiyorduk. Bugünkü Türkiye’de grubun böyle bir şeye cesaret ediyor olması takdir edilesi bir durum diye düşünüyorum.
“Ses Etme” videosu Youtube’da yoruma kapalı. Buna ne diyorsunuz?
Olumsuz yorumlar da vardı, olumlular da vardı. Ben hiç sormadım, neden kapattınız diye. Ben olsam ben de kapatırdım açıkçası. Çünkü biz bu videoyu belirli bir kesim için yapmadık, arkadaşlarım için, LGBTİ camiası için, bizim gibi olan insanlar için yapmadık. Athena çok fazla kitleye ulaşmış durumda ve oradaki insanların da algısını açmak, bir şey göstermek için yaptık. İstanbul’un, Türkiye’nin genelinde olan, daha önce aklına gelmemiş insanlar için yapıldı bu video. Ben bunun için oynadım bu klipte. Homofobik aileler, evlatlarını kabul etmeyen aileler için ya da sokakta, mahallede bir transseksüel gördüğünde buna tepki veren insanlar için yaptık. Görsünler de olayın nasıl gerçekleştiğini, şiddetin nereden geldiğini anlayabilsinler diye. Şu an bir şiddet ve nefret var ve bu bir suç. Nefretin suç olduğunu insanlara anlatmaya ihtiyacımız var. Amaç bu iken bir de videonun altında nefret mesajları gerekli değil.
Peki klibin senaryosu nasıl hazırlandı?
Onların çekmek istedikleri senaryo biraz daha farklıydı. Klipteki olay dediğim gibi benim başıma gelmiyor, çünkü çalışmaya giderken sokakta yürümüyorum, gideceğim yere taksiyle gidiyorum. Bunun basit bir nedeni var: O kadar yüksek topuklu ayakkabılarla sokakta yürüyemem. Birlikte buluşmalar, yazışmalar sonucunda klibin gördüğünüz hali ortaya çıktı.
Klip bir drag queenin bir gününü gösteriyor. Siz de drag queensiniz. Bu gösteri Türkiye’de nerede duruyor?
Aslına bakarsanız İstanbul’da çok var, İzmir ve Ankara’da da var. Fakat biz ikiyüzlü bir millet olduğumuz için şöyle oluyor; sahnede alkışlanıyor ve çok beğeniliyor, ama sonra homofobi ve transfobi ortaya çıkıyor. Çünkü oraya gelip bizi alkışlayıp sonra da kendi homofobisine, transfobisine yenik düşenler olabiliyor. Orada bizi beğenip sonra bir transseksüel gördüklerinde dalga geçebilecek, küfür edebilecek seviyeye gelebiliyorlar yani. Televizyonda Bülent Ersoy, Zeki Müren izleyip sonra da görmezden gelmeleri gibi bir şey bu...