Toplu balık ölümleriyle gündeme gelen Ege Bölgesi'nin en önemli su kaynaklarından biri olan Büyük Menderes, artık Türkiye'nin 3. büyük kirli nehri. Sanayileşme, kentleşme, tarımsal atıkların nehire atılması sonucu Ege Denizi ile birleşen kollardaki suyun renginin siyah olduğu gözlemlendi.
Hürriyet'ten Banu Şen'in haberien göre, Büyük Menderes şimdi can çekişiyor. Balıklar ölüyor, kokudan yanına varılamıyor, yükü ağırlaştıkça ağırlaşıyor. İnsanlar yıllardır bu büyük akarsuyu çöplüğü gibi kullanıyor. İki gün boyunca Büyük Menderes Nehri’nin sesini dinledik. İlk çıktığı pınardan son döküldüğü noktaya kadar öylesine hazin bir yolculuktu ki… Her uğradığı şehirde biraz daha biraz daha kirletilip coşkulu suları karardıkça kararıyordu. Gözümüzün önünde masmavi bir nehirden kapkara ölüm saçan akarsuya dönüşüyordu. Neşeyle ve yaşam coşkusuyla Dinar’da doğan Büyük Menderes’in sesi denize dökülene kadar acı bir çığlık oluyordu. Kokusu genzimizden çok içimizi yakıyordu…
Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesi sınırlarında bulunan Suçıkan Mevki’nde doğuyor; tarihteki adıyla Meandros yani Büyük Menderes… İlk pınarlarının bulunduğu Suçıkan ve Eldere mevkileri cenneti andırıyor. Kazlar, ördekler, şelaleler, balıklar ve kuş türlerini barındırıyor. Menderes’in berrak suyu kıvrıla kıvrıla yola çıkıyor. Suçıkan’da gölün etrafında güzel bir gün geçirmek mümkün. İnsanlar burada yakalanan balıklarla sofralar kuruyor, manzaranın tadını çıkarıyor. 15 kilometre ilerisinde Eldere’deki pınar ise deyim yerindeyse ‘havuz gibi berrak’. Billur suyun dibini görebiliyorsunuz... Hemen yanında kuşların, kazların yüzdüğü gölet ve doğal yaşam alanı var. Menderes’in doğduğu yeri görünce insanın aklına ilk olarak şu soru geliyor: “Böyle bir kaynaktan başlayan nehir nasıl ölüm saçabilir?” Deri sanayinin yoğun olduğu Uşak’ta sanayi atıklarıyla kirlenen Ulubey Çayı, Büyük Menderes’le birleşiyor ve kirliliğini de beraber getiriyor. İki suyun birleştiği noktada nehir artık, berraklığını yitirmeye başlıyor ve kötü bir koku geliyor. Ulubey Kanyonu’nun içinden geçerken nehrin rengi ve kokusunun değişmeye başladığını çok net görebiliyoruz.
Kirlilik gözle görülür hale gelirken, keskin kötü koku da giderek artıyor. Suya karışan atıkları gözlemleyebiliyoruz. Nehrin üzerinde artık kiremit renginde bir tabaka var. Kötü koku yüzünden burada daha fazla duramıyoruz. Etrafta çöp yığınları ve hayvan ölüleri dikkat çekiyor. Çürüksu’ya yaklaştığımızda suyun rengi burada artık daha da bulanıklaşıyor. Çevrede konuştuğumuz köylüler, “Buranın adı Çürüksu ama artık ‘Kokar Menderes’ diye biliniyor. Çünkü çok kötü kokuyor. Burada yaşarken korkuyoruz. Balık avlamak yasak. Rengi suya benzemiyor” diyor.
Aydın’da şehir içi olarak sayılan otogar mevkisinde köpük şeklindeki atıklar nehre karışıyor. Su, artık üzerinde beyaz tabaka ile ilerliyor. Burada hayvan leşi kokusunu andıran bir koku var. Suyun rengi ise kimi zaman koyu yeşile yer yer de siyaha dönüyor. Büyük Menderes’in Ege Denizi’ne son ulaştığı nokta ise Balat Deltası… Binlerce balık geçen hafta burada öldü. Az sonra denizle kavuşacak nehir artık siyaha yakın koyu bir renkte. Büyük Menderes’in buradaki son hali bir ‘ölüm yolculuğunun’ da artık son durağı...
Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı öğretim görevlisi Prof. Dr. Serap Birincioğlu: ”Menderes’in korunmasıyla ilgili Ekodost Derneği yönetmelik yayınlandı. Tek tek maddeler var ve herkes tehlikenin farkında. Su kirleniyor. Katran gibi bir su, sanayi atıklarına benziyor. Tonlarca balık ölümü var. Büyük bir çevre sorunuyla karşı karşıyayız. Nehrin kısa sürede kendisini toparlaması çok zor. Alınan analizlerin sonucu kısa sürede çıkacaktır. Bu maddelere kimlerin neden olduğu tespit edebilir. Menderes boyunca kirleticilerin ve bunların arıtmalarının olup olmadığına bakılmalı. Takibi yapılmalı. Yolu belli, kaynaklar belli bunlar iyi takip edilmeli. Ölümler nerede başladıysa kirlilik de orada başlamıştır.“
Germencik Çevre ve Doğa Derneği Sözcüsü Dr. Metin Aydın: “Her an, her gün balıklar ölüyor. Ancak bu defa çok çok fazlaydı. Toplu şekilde ölüm vahameti görünür kıldı. Türkiye’nin kirlilik oranı en yüksek üçüncü nehri, su kalitesi olarak da dördüncü sınıf. Tarımsal sulamada kesinlikle kullanılmaması gerekiyor. Sadece sudaki değil çevredeki canlılara da zarar veriyor. Tabip odası başkanıyken araştırma yaptık. Aydın’da en fazla ölüm Menderes Nehri’ne yakın yerleşim yerlerindeydi. Türkiye ortalamasının üzerinde ölümler var. Yani suyun içindeki balıklar, havadaki kuşlar azalıyor, insanlar ölüyor. Kirli suyu tarımsal sulamada kullanırsanız sonuç bu oluyor. Adnan Menderes Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmaya göre Menderes Nehri’nin soğansı bitkilerin yapısını bozduğu, kanserojen ürettiği tespit edildi. Evsel atıklar, sanayi atıkları, jeotermal akışkanlar, zirai ilaçlar ve yoğun gübre kullanımı, maden ocakları. Büyük Menderes’i kirleten en büyük unsurlar bunlar. Belediyelerin atık su arıtma tesisi yok. Atık sularını Menderes Nehri’ne bırakıyorlar. Kanalizasyon tahliye kanalı olarak kullanılıyor. Çöplük gibi kullanılıyor. Oysa ki havzaya hayat veren, can veren Büyük Menderes... Buradaki tarımın sağlıklı olması mümkün değil. Antik Çağlar’dan günümüze dağlarından bal akardı denilen havza artık çürük yumurta ve leş kokuyor. Ancak en kötüsü kuruma yani yok olma tehlikesi. Unutmamak lazım Menderes olmazsa burada yaşam olmaz…”