Sahra BozkurtSinema eleştirmeni, T24 yazarı Atilla Dorsay son 5 yılda hayatımıza giren filmleri geniş bir yelpazede değerlendirdiği 'Hayatımızı Değiştiren Filmler'' kitabını anlattı.
Avrupa Sineması’ndan, Ortadoğu Sineması’na, Uzakdoğu Sineması’ndan Latin Sineması’na kadar farklı coğrafyalarda üretilen filmleri hem derleyen hem de eleştiren Dorsay sinema sektöründeki değişimleri, Türkiye sinemasındaki yeni kuşak yönetmenleri, Parazit filmini neden son 5 yılın en iyi filmi seçtiğini aktardı. Dorsay'ın mutlaka izleyin dediği filmlerden biri de Roma...
Dorsay pandemi döneminin de sinemaya taşınacağını söyledi. İşte Dorsay'ın T24'ün sorularına verdiği yanıtlar...
Son beş yılın dünya sinemasını nasıl değerlendirirsiniz? Sektörde nasıl bir değişim yaşandı?
Son derece parlak bir beş yıldı. Nasıl bu kadar çok iyi film bu beş yıla sığdı, ben de bilmiyorum! En önemlisi hiçbir filme benzemeyen, çok farklı ülkelerden ve kıtalardan gelen filmlerin de genel bir ilgiye kavuşması, örneğin Oscar’larda aday olması, hatta kazanması olayıydı. Parazit gibi bir Güney Kore filminin 2019 yılında genelde sadece İngilizce konuşulan filmlere verdiği en iyi film ödülünü alması tam bir sürprizdi. Üstelik daha önce Cannes’da Altın Palmiye’yi de almıştı. Böylece sinema sanatını yenileyen ve belli bir sinema kültürü isteyen filmler de daha popüler medya alanlarında kendilerine yer buldular. Bunu doğrusu çok önemsiyorum.
Aynı süreçte Türkiye’de film endüstrisinde gelişmeler yaşandı mı?
Evet, bizde de önemli gelişmeler oldu. Son on yılı ele aldığım Dünyaya Açılan Sinemamız ve Yeni Bir Kuşak- Türk Sineması 2010-2020 kitabımda belirdiği gibi....Çok eski bir kuşak veda etti. Bir orta kuşak sayılabilecek olan ve benim Altı Büyükler dediğim (ki Altı Silahşörler de diyebiliriz) Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Semih Kaplanoğlu, Yeşim Ustaoğlu, Reha Erdem ve Derviş Zaim harika işler yaptılar. Özellikle hemen her filmi Cannes da çok beğenilip bir şekilde ödül alan Ceylan, tam da sinemamızın 100. yılında Kış Uykusu ile dünyanın en saygın bir-iki ödülünden biri olan Altın Palmiye’ye kavuştu.
Evet, Altı Silahşörler harikaydı. Ayrıca son derece verimli bir diğer orta kuşak da anılmalı: Tayfun Pirselimoğlu, Çağan Irmak, Onur Ünlü, Ümit Ünal gibi. Ve de komedinin ustaları: Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Hakan Algül vb.
Ama bir sanat dalı mutlaka yeni kuşaklara ihtiyaç duyar. Yoksa kendini yenileyemez. O kuşak da geldi: hem de hayli görkemli biçimde...Ve böylece Emin Alper, Pelin Esmer, Tolga Karaçelik, Özcan Alper, Nihat Durak, Ramin Matin, Mehmet Ata Öztekin, Mahmut Fazıl Coşkun, Raşit Çelikezer, Ali Atay, Kıvanç Sezer, Emre Yeksan gibi isimler geldi. Ya da bir filmle de olsa bizi mest edenler: Onur Saylak, Kaan Müjdeci, Abdurrahman Öner, Nesimi Yetik, Mehmet Ali Konar gibi. Tüm bunlar ve başka şeyler bizi gelecek için çok umutlandırıyor elbette...
En iyi filmler listesini hazırlarken hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz?
Üst üste çıkan iki kitabımda da aynı yöntem var: Önce birinde (Türk filmleri için) son on yıl, öbüründe (yabancı filmler için) son beş yılın benim seçtiğim onar (yabancı filmler için yirmişer) en iyi filmini verdim. Sonundaysa “Bugünden Bakılınca” başlığı altında yeniden bir “en iyiler” sıralaması yaptım. Çünkü gerçekten de bir süre sonra geriye bakılınca değer ölçüleri değişebiliyor; daha kapsamlı, daha kavrayıcı bir bakış atabiliyorsunuz. Bu son seçimlerin daha doğru olduğun inanıyorum. Bu arada iki en iyi filmler listemi de vereyim. Ayrıntılar için kitaplara müracaat lütfen!
2010-2020- En iyi 10 Türk filmi:
Kış Uykusu/ Kelebekler/ Ahlat Ağacı/ Daha/ Küçük Şeyler/ Bulantı/ Sen Aydınlatırsın Geceyi/ Kız Kardeşler/ Kar/ Ayla
2015-2020 En iyi 10 Yabancı Film:
Parazit/ Roma/ Birdman ya da Cahilliğin Umulmayan Erdemi/ Yüzündeki Sır/ İda/ Joker/ Carol/ Diriliş/ Aşıklar Şehri/ Ay Işığı.
Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho’nun Parazit’ini son beş yılın en iyi filmi olarak seçmişsiniz. Parazit hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Ben eleştirimde ‘Garip, tuhaf, yer yer komik, yer yer de tüyler ürpertici bir film’ demiştim. Gerçekten de filmde devasa bir malikanede oturan zengin bir aile ile onların kalalalık hizmetkar kadrosu arasında başlayan sınıfsal çatışma, evin mahzenlerinde gizlenen sırların katkısıyla kendine özgü bir korku filmine de dönüşüyor. Çok katmanlı, bol sürprizli, gerçekten usta işi ve özgün bir film.
Dünyanın her yerinde artan LGBTQ+ duyarlılığı ve kadın sömürüsüne karşı hareketlenme sinema endüstrisine nasıl yansıdı?
Bu son dönemde ‘MeToo’ deyiminin simgelediği kadına karşı sömürü ve istismarı anlatan filmler de birden arttı. Koşut olarak, bu işlere bizzat karışmış Roman Polanski’den Woody Allen’e veya Kevin Spacey’e çok ünlülerin bile kariyerlerini karartacak kadar!
Aynı biçimde bir eşcinsel duyarlılığı taşıyan filmler de yapıldı; hem de alışılmıştan daha çok farklı ve iddialı: Acı ve Zafer, Carol, Beni Adınla Çağır, Gece Hayvanları...Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi, Aşkın Ritmi, Beyaz Karga...Kalp Atışı Dakikada 120, Karda Beyaz Bir Kuş, Muhteşem Kadın...Onur, Kız, Sınırsızlar Kulübü...Yeşil Rehber, Yuli, Yüzleşme...Üstelik hepsi de çok kaliteli filmlerdi. Sanki yıllar sürmüş açık veya gizli yasakların bir tür rövanşı gibi! Ama, benzer biçimde Nazi soykırımı, ırkçılık, göçmen sorunu gibi temalar ya da müzikal, fantastik, bilim-kurgu, biyografi, kara-film, savaş filmi gibi türlerde de çok iyi işler çıktı.
2015’ten beri izlediğiniz en yenilikçi film hangisi oldu?
Sanırım Parazit’ten sonra ikinci olan Roma’yı seçebilirim. Meksikalı usta Alfonso Cuaron’un filmi, gösterildiği Venedik şenliğinden sonra tüm eleştirmenlerce övüldü ve yıl sonu seçmelerinde ön sıraya oturdu. Bir başka özelliği de bir Netflix yapımı olması.
Aslında renkli çekilmiş, ama karşımıza siyah-beyaz olarak gelen film, sakin bir başlangıçtan sonra giderek yaprak yaprak açılıyor. Ve beklenebilecek tüm tuzakları (melodram, aile faciası, politik film, Latin Amerika kalıpları, vs.) aşarak, kendine özgü bir yapıya kavuşuyor. Gitgide şaşırtıcı biçimde unutulmazlaşarak... Sanki saklı bir mücevher; kıymeti bilinmesi gereken bir sinema zirvesi. Mutlaka izlemeye çalışın.
Son beş yılda çok fazla başyapıt verildiğini söylemiştiniz. Pandemi dönemini sizce sinemaya nasıl etkileyecek?
Pandemi sonrasında ne olacağını keşfetmek zor. Kahin değiliz ki...Hele baş kaygımız her gün değişen ve kimi zaman en iyiden en kötüye sıçrayan olasılıklarla birlikte ne yapıp edip hayatta kalmak olursa...Ve hele benim yaşımdaysanız...Ama direneceğiz elbette...Ve ufukta gözüken, kimileri çok şey vaat eden, ama çokluk gösterimi çok ileri tarihlere ertelenen yeni ve parlak projeleri umutla bekleyeceğiz.
Ama bir şey kesin. Daha şimdiden en popüler TV dizilerinde görüldüğü gibi, filmlerde de pandemi olayı yer alacak. Ve yaşanan bu korkunç dönem hem olay olarak, hem de filmlerin duyarlılığına sızmış olarak, perdede karşımıza gelecek.