Washington merkezli Atlantik Konseyi, 8. zirvesini “İstanbul Zirvesi” adıyla düzenliyor. Zirvede Türkiye ve Batı’dan siyasiler, yatırımcılar bir araya gelecek.
Zirveyi düzenleyen isim Atlantik Konseyi Bölge Direktörü Defne Sadıklar Arslan, Habertürk'ten Nalan Koçak'ın sorularını yanıtladı, işte o soru ve cevaplar:
Uluslararası Ekonomi ve Enerji Zirvesi bu yıl ilk kez ‘İstanbul Zirvesi’ adıyla düzenleniyor. Bunda sizin payınız nedir?
Evet, ilk kez İstanbul Zirvesi adıyla düzenleniyor. 2015’ten itibaren zirve direktörlüğünü üstlendim. Toplantının daha global olmasını ve sadece enerji alanında kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Önerilerimiz kabul gördü. Çünkü Atlantik Konseyi’nin üst düzey yönetimi, Türkiye’nin stratejik önemine inanan isimlerden oluşuyor. İnşallah konjonktür düzelir; belki ileride kimse Davos’u konuşmaz, İstanbul’u konuşur.
Toplantı ABD - Türkiye ilişkilerine ne gibi katkıda bulunabilir?
Zirvenin büyük önemi var. Atlantik Konseyi, ikili ilişkiler anlamında tek düşünce kuruluşu. Aslında kasım ayında düzenleyecektik ancak başkanlık seçimleri nedeniyle erteledik. Seçim sonrasında da Trump yönetimi çok hızlı kadrolaşamadı. Bu nedenle gecikme oldu.
Seçimden hemen sonra da ocak ayında ABD’den bir grup yetkiliyi Türkiye’ye davet ettiniz ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir araya getirdiniz. Beyaz Saray’a bir rapor sundunuz. 16 Mayıs Trump-Erdoğan görüşmesi öncesinde benzer girişimleriniz olacak mı?
İki ülkenin ilişkilerinin doğru başlayıp doğru bitmesi için iyi bir ortam var şu anda. Çünkü Washington’da henüz politikalar oluşturulmadı. Biz de bu rolü oynamaya devam edeceğiz.
Batılı yatırımcılar, Türkiye’deki referandum sonrası ne düşünüyorlar?
Yabancılara göre, Türkiye’nin iç politik söylemleri bir kenara bırakıp dış politikadaki tüm zorluklara rağmen reform ajandasına geri dönmesi gerekiyor. Ben hükümette bu kararlılığı görüyorum ancak henüz fırsatları olmadığını düşünüyorum. Dünya büyük bir dönüşüm içinde. Türkiye’nin her şeye rağmen soğukkanlılığını koruyup ait olduğu ligi unutmaması gerekiyor. Sermaye, kâr ettiği her yerde çalışır. Çin çok demokratik bir ülke mi? Ama yatırımcı hukuki güvence, istikrar, kuralların her gün değişmeyeceği bir ortam ister. Bunlar olduğu zaman yatırımı başarmamak imkânsız.
Zirvede Türkiye-Batı ilişkileri nasıl ele alınıyor?
Batı ile ilişkiler üzerine özel bir toplantımız var. Burada konuşulanları bir taslak gibi düşünün. Toplantıya önemli ülkelerin elçileri katılıyor; merkeze rapor geçecekler. Bu bağlamda toplantı Batı’yla ilişkiler konusunda bir altyapı oluşturacak.
Atlantik Konseyi’nin Swissotel’de düzenlediği ‘İstanbul Zirvesi’, Türkiye ve dünyadan siyasiler ve işadamlarını bir araya getirdi. Medya destekçileri arasında Ciner Yayın Holding’in de bulunduğu zirve, bugün de devam edecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da birer konuşma yapacak.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin siyasi denetim kararı, ekonomi kulislerinde nasıl bir etki yarattı?
Türkiye-AB ilişkilerinin limoni durumu yeni değil. Tabii durum artık daha çok konuşuluyor, bu da fiyatlara yansır. Ancak karar piyasalarda bir tedirginlik yaratmaz. Artık Türkiye bu tür kararlarla piyasalarında tedirginlik yaşayan bir ülke değil. Eskiden olurdu bunlar. Çünkü artık her şeye rağmen ekonominin ayakları daha sağlam basıyor. Enflasyon yükselebilir, işsizlik yüzde 13 civarında, Merkez Bankası rezervleri düşük. Ancak tüm bunlara rağmen Türkiye’yle ilgili bir kriz beklentisi yok.
Türkiye’nin enerji politikası hayli önemli bir süreçten geçiyor; özellikle de Akdeniz’deki kaynakların değerlendirilmesi, Türkiye’nin gaz tedariki açısından kilit konumda olması... Uzun vadede Türkiye için fırsatlar, riskler ne?
Türkiye için en büyük risk, bölgedeki güvenlik durumunun daha da tırmanması. Bunun da enerji fiyatlarına yansıması ve projeleri durdurması risk. Öte yandan Türkiye’nin enerji arzı konusunda kendini dengeliyor olması önemli. Irak gazı gelecek belki, bir yandan da İsrail gazı ve normalleşme var.
Peki, Batılı bir yatırımcı Türkiye’ye baktığında fırsat ve risk hanelerine ne yazıyor?
En büyük risk güvenlik konusu. İkincisi de hukuk mekanizması. Güçler ayrılığı konusu onlar için çok önemli. OHAL konusu birçok yatırımcıyı çok ürkütüyor. OHAL olduğu zaman, “Gerçekten de olağanüstü bir hal var” algısı yaratıyor. OHAL olunca güçler ayrılığı olmayacağı, mahkemelerin bağımsız hareket edemeyeceği algısı var yabancılarda. Üçüncü nokta da ekonomik istikrar, reform ajandası ve şeffaflık. Fırsatlara gelince... En önemlisi genç ve eğitimli nüfus. Bir de yabancı yatırımcılara çok büyük fırsatlar sunan bir ülke, Türkiye’nin diğer piyalasalardaki becerileri ve lojistik konumunun mükemmel olması.