Pazartesi, sabaha karşı Myanmar ordusu ülkenin kontrolünü ele alarak Anayasa'nın koyduğu engeller nedeniyle devlet başkanı olmasa da fiilen ülkeyi yöneten Aung San Suu Kyi ve diğer politikacıları gözaltına aldı.
Kasım ayında yapılan seçimlerden bu yana Suu Kyi'nin hükümeti ile ordu arasında sonuçlar konusunda çıkan anlaşmazlıkta, gerilim giderek yükselmekteydi.
Seçimlerde Suu Kyi'nin lideri olduğu Demokrasi için Ulusal Birlik Partisi (NLD) hükümet kurmaya yetecek çoğunluğu elde etmişti ve ikinci dönem iktidar olmaya hazırlanıyordu.
Seçim sonrası yeni parlamentonun ilk kez toplanacağı Pazartesi günü, ordu "seçime hile karıştığı" iddiasıyla yönetimi Genel Kurmay Başkanı Min Aung Hlaing'in devraldığını açıkladı.
Ordunun televizyon kanalında, ülkede bir yıl süreyle Olağanüstü Hal ilan edildiği ve iktidarın el değiştirdiği bildirildi.
75 yaşındaki Aung San Suu Kyi'nin ilk tepkisi, taraftarlarını "bunu kabul etmemeye" ve "darbeyi protesto etmeye" çağırmak oldu.
Burma adıyla da bilinen Myanmar, 2011 yılında demokratik reformların başlatılmasına kadar ordu tarafından yönetiliyordu.
2015 yılında, onlarca yıl sonra yapılan ilk serbest seçimlerde aday olan Aung San Suu Kyi büyük bir zafer kazanarak iktidara geldi.
Reformlar öncesi uzun yıllar ev hapsinde tutulan ve ülkesinde ve dünyada zorba generallerle mücadele için hürriyetini feda eden bir demokrasi kahramanı olarak görülen Suu Kyi sonunda ülkenin yönetimine gelmişti.
Özellikle Myanmar nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Budistler arasında hala büyük desteği var.
Fakat, ülkede azınlıkta olan Arakanlı Müslümanların haklarıyla ilgili tavrı uluslararası planda hayal kırıklığı yarattı ve gözden düşmesine yol açtı.
Aung San Suu Kyi, 1989 ile 2010 yılları arasında yaklaşık 15 yıl ev hapsinde tutuldu.
1991 yılında hala ev hapsinde olduğu dönemde Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü ve "güçsüzlerin gücü olmanın sıradışı bir örneği" diye tanımlandı.
O dönemde, ordunun yönetimi altındaki Myanmar'ın demokratik bir yönetime geçmesi için verdiği kişisel mücadele onu bütün dünyada baskıya karşı barışçı direnişin sembolü haline getirmişti.
2015 yılında, 25 yıl sonra yapılan ilk serbest seçimlerde, Demokrasi için Ulusal Birlik Partisi NLD'yi ezici çoğunlukla iktidara taşıdı.
Bir yabancı ile evlenmiş olan Suu Kyi iki yabancı uyruklu çocuğu olduğu için Myanmar anayasası uyarınca devlet başkanı olamadı. Ama ülkeyi fiilen onun yönettiğini herkes kabullendi.
Resmi titri 'Devlet Danışmanı' idi ve Devlet Başkanı Win Myint, aslında onun çok yakın bir yardımcısıydı.
Suu Kyi, Myanmar'ın ulusal bağımsızlık kahramanı General Aung San'ın kızı.
General Aung San, 1948 yılında, Suu Kyi daha sadece iki yaşındayken, Myanmar'ın Britanya sömürgeciliğinden kurtuluşundan hemen önce bir suikaste kurban gitti.
Suu Kyi 1960 yılında Hindistan büyükelçiliğine atanan annesi Daw Khin Kyi ile birlikte Delhi'de yaşamaya başladı.
Dört yıl sonra ise İngiltere'deki Oxford Üniversitesi'ne girerek orada felsefe, siyaset ve ekonomi eğitimi gördü.
Müstakbel kocası akademisyen Michael Aris ile o yıllarda tanıştı.
Japonya ve Butan'da çalışıp yaşadığı kısa dönemlerden sonra İngiltere'ye yerleşti ve çocukları Alexander ve Kim'i bu ülkede yetiştirdi ama aklı hep Myanmar'daydı.
1988 yılında ağır hasta annesine bakmak üzere başkent Rangoon'a (artık Yangon deniyor) gittiğinde Myanmar büyük bir siyasi çalkantının içerisindeydi.
Binlerce öğrenci, memur ve Budist rahip demokratik reform talebiyle sokaklara dökülmüştü.
26 Ağustos 1988 günü Rangoon'da yaptığı bir konuşmada "Babamın kızı olarak olan bitene kayıtsız kalamazdım" demiş ve o sırada ülkenin diktatörü olan General NeWin'e karşı ayaklanmanın başına geçmişti.
ABD'deki Hak ve Özgürlükler hareketinin önderi Martin Luther King ve Hindistan'da Mahatma Gandi'nin şiddete başvurmadan direnme tecrübelerinden etkilenen Suu Kyi ülkenin dört bir yanında barıştçı demokratik reformlar ve serbest seçimler talepleriyle mitingler yapmaya başladı.
Fakat gösteriler ordu tarafından şiddet kullanılarak bastırıldı ve ordu 18 Eylül 1988'de bir darbeyle yönetime tamamen el koydu. Bir yıl sonra Suu Kyi de ev hapsine mahkum edildi.
Askeri hükümet 1990 yılı Mayıs ayında seçim yapılmasına izin verince Suu Kyi'nin partisi çoğunluğun oyunu aldı fakat askeri cunta yönetimi devretmeyi reddetti.
Suu Kyi 6 yıl Rangoon'da ev hapsinde kaldıktan sonra 1995'de serbest bırakıldı.
Fakat seyahat yasaklarını tanımayarak Mandalay kentine gitmeyi denediğinde 2000 yılında yeniden ev hapsine alındı.
2002 yılında yeniden koşulsuz olarak serbest bırakıldıysa da bir yıl kadar sonra taraftarları hükümet yanlısı bir grupla çatışınca yeniden fiilen ev hapsine kondu.
Evinde zaman zaman partisinin üst düzey yetkilileriyle ve bazı diplomatlarla görüşebiliyordu ama ev hapsinin ilk yılları ciddi bir tecrit ile geçti. İki oğlunu ve eşini görmesine izin verilmedi ve eşi 1999 yılında kanserden yaşamını yitirdi.
Askeri hükümet Suu Kyi'ye ölüm döşeğindeki eşini görmek üzere İngiltere'ye seyahat izni vermeyi teklif ettiyse de, bir daha ülkesine dönemeyeceği kaygısıyla bunu reddetti.
Suu Kyi'nin 7 Kasım 2010'da yapılan yirmi yılın ilk seçimine katılmasına izin verilmedi. Seçimden altı gün sonra ev hapsinden serbest bırakıldı. Oğlu Kim on yıl sonra ilk kez annesini o zaman ziyaret edebildi.
Yeni hükümet bir reform süreci başlatırken, Suu Kyi ve partisi de siyasi süreçlere dahil olmaya başladılar.
2012'de yapılan ara seçimlerde 45 sandalyenin 43'ünü kazandılar ve milletvekili seçilen Suu Kyi ana muhalefet lideri olarak yemin etti.
İzleyen Mayıs ayında ise 24 yıl sonra ilk kez ülkeye dönmesine engel çıkarılmayacağına güvenerek bir dış seyahate çıktı.
2015 yılında partisi seçimi kazanıp kendisi de devlet danışmanı koltuğuna oturduğundan bu yana ise Suu Kyi'nin fiili liderliğini Myanmar'daki Müslüman azınlıkla ilgili politikalar belirledi.
2017 yılında Rakhine eyaletindeki polis karakollarına yönelen bir dizi saldırıdan sonra ordu Arakanlı Müslümanlara yönelik bir baskı harekatına girişti.
Binlerce Arakanlı Müslüman sivil baskılar nedeniyle komşu Bangladeş'e kaçmaya başladılar.
Myanmar hakkında Arakanlı Müslümanlar'a soykırım uyguladığı suçlamasıyla Uluslararası Adalet Divanı'na şikayette bulunuldu ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Myanmar'ın insanlığa karşı suçlar işlediği yolundaki başvuruyu soruşturuyor.
Suu Kyi'yi bir zamanlar desteklemiş olan uluslararası müttefikleri artık onu tecavüz, katliam ve muhtemel soykırım karşısında sessiz kalmakla, işlenen suçları kabul etmemek ve hala güçlü olan orduyu kınamamakla suçluyordu.
Bazı destekçileri başlangıçta onun pragmatik bir lider olarak, tarihsel sorunları olan ve çok etnik grubun birarada yaşadığı bir ülkeyi yönetmeye çalıştığını söyleyerek savunmaya çalıştı.
Fakat geçen yıl La Hey'de Uluslararası Adalet Divanı'nda bizzat orduyu savunan ifadeler kullanmasıyla birlikte, kalan uluslararası itibarı da yerle bir oldu.
Ülkesinde "Hanımefendi" diye tanınan Suu Kyi, Arakanlı Müslümanlara pek sıcak bakmayan Budist çoğunluk arasında hala çok seviliyor.
2020 yılında bağımsız bir kuruluş tarafından yapılan bir kamuoyu yoklamasında halkın yüzde 79'unun Suu Kyi'ye güvendiği açıklanmıştı. Bu oran bir yıl önce yüzde 70'ti.
Suu Kyi ve hükümeti 2015'te iktidara geldiklerinden beri gazetecilere ve muhaliflere, sömürge zamanından kalma yasaları kullanarak baskı yapmakla da suçlanıyor.
Bazı alanlarda reformlar yapıldıysa da askerler hala parlamentodaki sandalyelerin dörtte birini ve savunma, içişleri ve sınırlarla ilgili bakanlıkları elinde bulunduruyor.
2018 yılının Ağustos ayında bir konuşma yapan Suu Kyi kabinesindeki generalleri "oldukça tatlı insanlar" diye tanımlamıştı.
Myanmar'ın demokrasiye geçiş süreci son darbeyle birlikte iyice askıya alınmış görünüyor.
BBC'nin Güney Doğu Asya muhabiri Jonathan Head, "Son askeri müdahale Myanmar'ı yeniden tehlikeli bir yola soktu" diyor.
Suu Kyi'nin zedelenen uluslararası itibarına gelince ABD'nin eski Myanmar büyükelçilerinden Derek Mitchell, "Aslında değişen Suu Kyi olmayabilir" diyor:
"Aung San Suu Kyi'nin hikayesi aslında onun kadar bize de ait bir hikaye. Belki de değişmedi. Belki o bütün zamanlar boyunca gayet tutarlıydı ama biz onun tam olarak nasıl biri olduğunu bilmiyorduk. Bu yüzden insanlara insani özelliklerin ötesinde sembolik imajlar atfederken çok dikkat etmek gerekiyor."