Bianet yazarı Leyla Bektaş, "AVM'lerdeki sömürünün çalışanlar üzerindeki etkileri nelerdir?" sorusuna yanıt bulmak için AVM çalışanlarının bir haftasını araştırdı.
Bektaş, "AVM çalışanlarının yaşadıkları olumsuzluklar, alt alta sıralamakla tükenecek gibi değil. Uzun saatler boyunca ayakta çalışan, sosyal haklarından büyük oranda yararlanamayan, hafta sonları ve resmî tatillerde izin kullanamayan çalışanlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak zorlandıkları bu ortamlarda yıllarca çalışıyor." dedi
Leyla Bektaş'ın Bianet'te yayınlanan yazısı şöyle:
Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği’nin Şubat 2017 verilerine göre aktif olarak faaliyet gösteren 377 alışveriş merkezi (AVM), toplamda 11 milyon metrekarenin üzerinde kiralanabilir alanla hizmet veriyor.
Ortalama bir AVM’de yemek alanlarıyla birlikte 100’ün üzerinde mağaza/restoran bulunuyor, 1000’e yakın işçi çalışıyor.
Çalışanların çoğunluğu asgari ücretle istihdam ediliyor.
Üniversite öğrencisi ya da yeni mezun olan gençler, daha iyi bir iş bulana dek çalışmayı planlasalar da AVM’lerde çalışmak bazen sanıldığı kadar kısa süreli olmuyor.
Uzun saatler boyunca ayakta çalışan, sosyal haklarından büyük oranda yararlanamayan, hafta sonları ve resmî tatillerde izin kullanamayan çalışanlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak zorlandıkları bu ortamlarda yıllarca çalışıyor.
Yöneticilerinin mobbing’ine, müşterilerin kaprislerine, düşüncesizliklerine ve bencilliklerine maruz kalıyorlar.
Burada çalışan işçiler, yönetici, satış danışmanı, depo personeli, güvenlikçi, temizlik görevlisi, otopark personeli gibi farklı pozisyonlarda görev alıyorlar.
Bu çalışanların tamamı çok yüksek müziğe maruz kalmıyor ya da müşterilerle bire bir ilgilenmeleri gerekmiyor. Ancak tüm çalışanlar, günlerinin yarısında yapay hava soluyorlar, uğultuya maruz kalıyorlar, doğal ışıktan yararlanamıyorlar, doğa olaylarından haberdar olamıyorlar ve tüm emeklerini tüketim yapılmasına harcıyorlar.
Gün sonunda ortaya herhangi bir ürün koyamamanın tatminsizliğini de yaşıyorlar. Tüm bunlara karşılık olarak yemek kartlarına gün bazında yatırılan ortalama 14 TL’yle AVM içerisinde bir öğün yemek yiyebilmenin, çay-kahve içebilmenin yollarını arıyor, elbette bulamıyorlar. Gerçekçi olmayan satış değerlerini tutturamadıkları için primlerini alamıyorlar.
Yaşadıkları olumsuzluklar alt alta sıralamakla tükenecek gibi değil.
Bu yazı dizisinde, her birinden bahsedebilmenin imkânı da yok. Ancak formel-enformel görüşme ve gözlemler yoluyla AVM çalışanlarının içinde bulundukları koşullara dikkat çekmenin, tüketimle ve tüketim mekânlarıyla kurduğumuz ilişkiyi gözden geçirmeye de vesile olabileceğini düşünüyor/umuyorum.
Bu diziyi, bir çalışanın beş gün boyunca devam edecek hikâyesi üzerinden ele alıyorum. Hikâyeler yöneticiler, müşteriler, ücret politikası, sosyal hakların kullanımı, çalışanların fiziksel ve psikolojik sorunları gibi konular üzerinden ilerliyor. Hikâyesini okuyacağınız/dinleyeceğiniz karakter(ler)in başına gelenleri, yazarın hayal gücüne yormak yerine sistemin acımasızlığı ve insan dışılığı üzerinden değerlendirmenizi önemle hatırlatmak isterim.