Avrupa basınının gündeminde bugün ne var?

Avrupa basınının gündeminde bugün ne var?

İngiliz basınından özetler

Independent gazetesi, Ankara ile Şam arasında bir Türk savaş uçağının düşürülmesiyle ilgili krizi irdelerken, ''Türkiye NATO kartını oynadı'' diyor.

Financial Times'ta Türkiye-Suriye arasında Cuma günü Suriye'nin düşürdüğü Türk savaş uçağıyla ilgili tırmanan gerilim üzerine Türkiye'nin "NATO'ya danışacağı" haberine yer veriyor. Habere göre Türkiye soğukkanlılık vurgusunda ısrarlı.

Suriyeli yetkililerin Türkiye hükümeti ile doğrudan bağlantıya geçmediğini hatırlatan gazete, İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague'in Davutoğlu'yla görüştüğünü yazıyor.

Habere göre görüşmede İngiliz bakan "Esad rejimi keyfi davranabileceği yanılgısına düşmemeli, davranışının hesabını vermek durumunda kalacaktır" şeklinde konuştu.

Financial Times bugün Türkiye'nin ekonomisi, iç ve dış politikasını incelediği dört sayfalık bir dosya yayınlıyor.

Özel dosyanın Daniel Dombey imzalı manşetinde "Yükselen Güç, Artan Sorunlar" başlığıyla Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin parlayan profilinin yanı sıra asker-sivil ilişkileriyle, hak ve özgürlükler tartışmalarına kadar pek çok konuya Başbakan'ın politik hırsları ve hedefleri çerçevesinde değiniyor.

Dombey Erdoğan'ın Atatürk'ten sonra Türkiye'nin başına gelen en güçlü politik karakter olduğuna sıklıkla vurgu yapıyor.

2009'daki İsviçre'deki zirve sırasında, İsrail Devlet Başkanı Shimon Peres'le girdiği tartışmanın ardından Davos'a bir daha dönmeyeceğine yemin eden Erdoğan'ın bugün Davos'u ayaklarına getirdiğini yazıyor.

Türkiye'de Erdoğan'ın pek çok kurulu düzene meydan okuduğu iddia edilen haberde, başbakanın karşısındaki esas zorluğun pek çok devlet kurumunda örgütlü Fethullah Gülen cemaati olduğu ifade ediliyor.

Financial Times'ta yer alan bir diğer analizde, Türkiye'nin yeni dış politikası aracılığıyla bölgedeki ''yeni yumuşak güç'' olma iddiasının ise "kendi arka bahçesindeki sorunların tehdidi'' altında olduğuna dair bir değerlendirme dikkat çekiyor.

Analizi kaleme alan Gideon Rachman, "Yeni Osmanlıcılık" fikrinden bahseden hükümet yetkililerine karşılık, Arap Baharı ve özellikle Suriye'deki ayaklanmaların Türkiye'nin "bölgesinde eşsiz bir nüfuza" sahip olma iddiasını tehdit ettiğini yazıyor.

Rachman'a göre, ''hiperaktif'' Dışişleri Bakanı olarak tarif ettiği Ahmet Davutoğlu'nun "komşularla sıfır sorun" politikası, Türkiye'nin yeni yaklaşımını tarif eden tek slogan.

"Ancak komşuların İran, Suriye, Irak ve Rusya olduğu düşünüldüğünde," diyor Rachman, "komşularla sıfır sorun daha tartışmalı ve daha etkisiz bir politika."

Haberde "İki sene öncesine kadar önüne geleni silip süpürür gibi görünen Türkiye diplomasisi, şimdilerde naif ve etkisiz görünme riski taşıyor" ifadelerine yer veriliyor.

Rachman, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği konusuna da değiniyor ve "Türkiye'nin resmi pozisyonu bir yana, geçtiğimiz yıllarda Avrupa Birliği'nin esasında Türkiye'yi kulübe istemediği acı biçimde anlaşıldı" diyor.

Financial Times Türkiye özel ekinde ülkenin ekonomisine dair "Ekonomi büyüyor olabilir ama manevra alanı sınırlı" başlıklı Stefan Wagstyl imzalı analiz, Avrupa Birliği bankalarına bağımlılığın büyümeyi belirsiz kıldığı konusunda uyarıyor.

Gazete fon yöneticileri açısından Türkiye ekonomisinin "ince buz üzerinde kayan bir yıldız patenciye" benzediğini yazıyor.

Analize göre "Buz dayandığı sürece gösteri iyi görünüyor. Ancak buzun kırılacağına dair sürekli bir korku hâkim."

Mısır'da yeni başkan rahatlama ve endişeyi beraber getirdi

Mısır'da nihayet seçimlerin sonuçlanmasının ardından Müslüman Kardeşler adayı Muhammed Mursi'nin oyların büyük çoğunluğunu alarak yönetime gelmesi İngiliz gazetelerinde öne çıkan bir başka haber.

Haberlerin ekseninde 60 yıllık askeri yönetimin ardından ilk defa demokratik olarak seçilmiş bir yönetimin başa gelecek olmasının getirdiği rahatlamanın yanı sıra, ülkenin esas zorluğunun bundan sonra başlayacağı ve ılımlı da olsa İslamcı adayın seçilmiş olmasının bölge ve batılı ülkeler tarafından endişeli karşılandığı düşünceleri yer alıyor.

Independent başyazısında Mursi'nin zaferinin Tahrir'de toplanan binlerce taraftarının sevinç gösterileriyle taçlandırıldığına yer veriliyor.

Gazete bu coşkulu karşılamanın ardından Mısır'ın özellikle zayıf ekonomik durumun toparlanması gibi zorlukların kapıda olduğunu hatırlatıyor.

Daily Telegraph gazetesi de "İslamcılar iktidara gelirken, tüm Mısır için bir başkan" başlığıyla yer veriyor habere.

Gazete demokratik olarak seçilmiş ve ordunun engel olacağına dair tüm endişelere rağmen kazandığı duyurulmuş olan Mursi'nin, bundan sonra ekonomik ve toplumsal olarak çöküşün eşiğindeki ülke için kendisine karşı çıkan asker rejimin kalıntılarıyla yakın çalışmak durumunda kalacağını yazıyor.

Gazetede yer alan Richard Spencer imzalı makalede dünyanın dört bir yanından Mursi'ye gelen, hatta İsrail'in bile sonuca saygı duyduğunu bildirdiği kutlama mesajlarına yer veriyor.

Daily Telegraph yazarı mesajlarda tüm tarafların Müslüman Kardeşler herhangi bir parti, Mısır herhangi bir ülke ve Mursi herhangi bir adaymış gibi davranıldığını ancak böyle olmadığını, üstelik kimsenin esasen kimin iktidarda olduğunu bile bilmediğini söylüyor.

Spencer makalesinde Mursi'nin iki askeri rejim yetkilisine hesap vermek zorunda olacağını vurguluyor.

Guardian ise bu seçim sonucuyla birlikte Mısır'ın yanı sıra Arap Baharının da yeni bir döneme girdiğini yazıyor.

Haberde bölge liderlerinin Müslüman Kardeşler'in zaferini, İslamcılığın gelişmesi korkusuyla endişeli bir şekilde karşıladıkları belirtiliyor.

İngiltere'nin penaltı laneti

Euro 2012'de son yarı finalistin belirlendiği İngiltere-İtalya karşılaşmasına ilişkin başlıklar da dikkat çekiyor gazetelerde bu sabah.

Guardian, ''Bir kez daha penaltı ızdırabı'' diyor ve İngiltere'nin son 22 yılda beş uluslararası turnuvadan penaltılarla elendiğini hatırlatıyor.

Daily Telegraph, İngiltere'nin hayalleri suya düştü derken, yine penaltı lanetinden söz ediyor.

Times ise, ''Bir başlangıç, bir sersemleme ve bir son: Sıradan bir takım sahneden çekildi'' başlığıyla manşetinden aktarıyor İngiltere'nin elenmesini.

Gazetenin spor yazarı Simon Barnes, İngiltere'nin kaçınılmaz sonunun, alışıldık bir biçimde penaltılarla geldiğine dikkat çekerken, ''İngiltere'nin tamamında ezildiği maçı kazanamadığı için kendini şanssız bile hissedemediğinin'' altını çiziyor.

Alman basınından özetler

Cuma günü bir Türk keşif uçağının Suriye tarafından düşürülmesi haftasonunda Alman gazetelerinde geniş yer aldı.

Süddeutsche Zeitung, “Amatörlük mü yoksa kötü niyet mi?” başlıklı yorumunda, “Fantom uçuşu Ankara'nın lanse ettiği şekilde günlük bir olaymış gibi görünmüyor” ifadesine yer veriyor. Yorumda Türk hükümetinin başlangıçta olayı yatıştırmaya yönelik açıklamalarda bulunduğu, söylemin pazar günü Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun açıklamalarıyla sertleştiği belirtiliyor ve Türk uçağının Suriye'deki tek Rus-Suriye ortak üssünün bulunduğu liman kenti Lazkiye yakınlarında uçtuğuna dikkat çekiliyor.

Die Welt gazetesindeki yorumda ise “Türkler Suriye'ye müdahale riskine mi giriyor?” sorusuna yanıt aranıyor. Boris Kalnoky imzalı yorumda Türkiye'nin söyleminin olaydan iki gün sonra sertleşmesinin, diğer ülkelerle yapılan istişareler ile bağlantılı olduğu belirtiliyor ve bu istişarelerde durumun Suriye'ye siyasî baskıyı artırmak için nasıl kullanılabileceğinin görüşüldüğü ileri sürülüyor. Yorumda askerî müdahalenin Türkiye'ye getireceği avantaj ve dezavantajlar irdeleniyor:

“Bölgede tek büyük Müslüman güç haline gelme, avantajlar arasında yer alacaktır. Türkiye yıllardır bu statünün peşinde. Ama sık sık bahsettiği ‘yumuşak güç' politikasıyla bunu şimdiye kadar pek başaramadı. Bu sefer ‘sert güç' göstermek gerektiğini düşünebilir. Ayrıca Suriye'de İran'ın etkinliğini sona erdirmek de Türkiye'nin işine gelir. Riskler ise büyük. Öncelikle ekonomik açıdan büyük önem taşıyan Rusya ile ilişkiler bozulur. Esad'ın devrilmesi Suriye'yi yıkıma götürebilir. Bu da Suriyeli Kürtlerin özerklik ilan ederek Irak'taki Kürtlere katılması durumunda Türkiye'deki Kürt sorununu kızıştıracaktır. Suriye'de İslamî bir radikalleşme Türkiye'de giderek güçlenen ama pasif kalan Türk Hizbullahına sirayet edebilir.”

Berlin'de yayımlanan Tageszeitung gazetesinde yer alan Jürgen Gottschlich imzalı yorumda ise amacın Suriye'yi daha da köşeye sıkıştırmak olduğu belirtiliyor ve Türkiye'nin NATO'yu devreye sokma girişiminin ABD desteğiyle gerçekleştiğinin düşünülebileceği kaydediliyor.

“Suriye'deki iç savaş uzun süredir jeopolitik satranç tahtasının önemli bir taşı haline geldi. Amerikan yönetimi için Esad, Tahran'daki molla rejiminin üzerine dayandığı temellerden biri. Esad devrilirse İran'daki rejim de sallanır. Bu sadece İsrail'in değil, Suudi Arabistan ve Batı'nın müttefiki Körfez ülkelerinin de çıkarına. Suriye'de Ankara'ya karşı yükümlülükler üstlenecek yeni bir hükümet, Türkiye'nin bölgedeki en önemli güç olma hedefine giden yolda son adım olacaktır. Suriye ile ilgili poker son hız devam ediyor. Hiç kimsenin açık oynamadığı açıkça ortada. Cuma günkü uçak düşürme olayı Suriye'ye Batı askerî müdahalesinin önünü açabilir. NATO'nun salı günkü toplantısının ardından gözler Esad'ın son hamisi Rusya'ya çevrilecek.”

Frankfurter Rundschau'nun yorumu ise şöyle:

"Bu olay, Suriye yönetiminin nasıl aşırı derecede gerildiğini gösteriyor Geçtiğimiz hafta bir MİG 21 savaş uçağı pilotunun uçağıyla birlikte Suriye'den kaçması, Arap despotların son askerî kalesi olan hava kuvvetlerine bile artık güven olmayacağını gösterdi.”

Son olarak Bamberg kentinde yayımlanan Fraenkischer Tag gazetesinin yorumuna yer veriyoruz:

“Türkiye, Esad'ı gereksiz yere kışkırtmış olduğu suçlamasını hak ediyor. Bir savaş uçağını Suriye sınırının yakınında bile uçurtmak tamamen budalaca. Esad'ın bunu askerî tehdit olarak görmesine şaşmamak gerek. Suriye'de sinirler laçka olmuş vaziyette. Türkiye'nin sinirlerine hakim olması, başka provokasyonlardan hatta misillemeden kaçınması bu durumda daha da önem taşıyor. Gerginliğin kızışması tüm bölgeyi yangına sürükler.”