Avrupa basınının gündeminde bugün ne var?

Avrupa basınının gündeminde bugün ne var?

İngiltere gazetelerinin hemen hemen tümünde bugün ilk sayfada ABD'li yüzücü Michael Phelps'in fotoğrafı bulunuyor. Phelps, dün 19'uncu madalyasını kazanarak Olimpiyat Oyunları tarihinin en çok madalya alan sporcusu ünvanına sahip olmuştu.

Guardian, "En büyük Olimpiyatçı" manşetiyle verdiği haberinde, okuyucularını Phelps'in çocukluğuna götürüyor.

"Baltimore'da annesinin enerji fazlasını zaptedebileceği tek yer olarak havuzu görmesi üzerine ilk kez yedi yaşındayken yüzmeye başlamasından yirmi yıl sonra, Michael Phelps tarihin en büyük Olimpiyatçısı oldu. Dün gece saat tam dokuzu dört geçe, Phelps 19'uncu Olimpiyat madalyasını ve bu oyunlardaki ilk altın madalyasını kazandı."

Doping tartışmaları

Gazetelerde geniş yer bulan tek yüzücü Michael Phelps değil bugün...

16 yaşındaki Çinli yüzücü Ye Shiwen'in doping alıp almadığı tartışmaları sürerken ikinci altın madalyasını da kazanması tüm gazetelerde yer buluyor.

Independent gazetesi, Ye'nin doping aldığı suçlamalarına Çin'in sert tepki gösterdiğini, Amerikalı antrenör John Leonard'ın Ye'nin performansını "inanılmaz" ve "rahatsızlık verici" diye nitelendirmesinin Çin kamuoyu tarafından önyargılı bulunduğunu yazıyor.

Financial Times başyazılarından birini bu konuya ayırmış.

"John Leonard'ın iması tek bir işe yaradı, o da Çin'in Olimpiyat takımını öfkelendirmeye... Henüz ilk günlerdeyiz, ama Çin takımı su sporlarında büyük aşama kaydediyor ki bu alan geçmişte hep ABD'nin hakimiyetindeydi. Leonard tek bir birey hakkındaki kuşkularının altını çizmekle hata etmiş olabilir. Ancak daha geniş bakıldığında, dopingin halen bir sorun olduğunda haklı. Ye'nin durumuyla ilgili ne olursa olsun, bu oyunların başka doping tartışmaları olmadan bitmesi pek muhtemel görünmüyor."

Altına hücum

İngiltere'nin binicilik takımının dünkü müsabakalardan gümüş madalyayla ayrılması da tüm gazetelerde geniş yer buluyor. Takımda, Kraliçe İkinci Elizabeth'in torunu Zara Phillips de yer alıyordu. Daily Telegraph, İngiltere'nin Olimpiyatlar'ın beşinci gününe girilirken tek bir eksiği olduğunu yazıyor: Altın madalya.

İkinci Dünya Savaşı döneminin propaganda afişlerinde yer alan bildik sözlerden "Sakin ol ve yoluna devam et" cümlesini manşetine taşıyan gazete, Olimpiyat Komitesi'nin halkı sabırlı olmaya çağırdığını ve altına hücumun başlamak üzere olduğunu söylediklerini yazıyor.

Twitter ve ifade özgürlüğü

Olimpiyat Oyunları polemiklerden de uzak kalmıyor. Sosyal paylaşım sitesi Twitter son bir dizi polemiğin ve ifade özgürlüğü tartışmalarının odağında.

Önceki günkü müsabakalarda dereceye giremeyen dalıcı Tom Daley'e taciz nitelikli bir Twitter mesajı atılması üzerine bir kişinin gözaltına alınması, Amerikan yayın kuruluşu NBC'nin Olimpiyat yayınlarını eleştiren bir gazetecinin Twitter hesabının dondurulması gibi olaylar sosyal paylaşım sitesini bugün gazetelerin sayfalarına taşıyor.

Guardian'ın yorum sayfalarında yer alan John Kampfner imzalı yazıda, herkesin herkes hakkında iyi şeyler söylemesini sağlamanın polisin işi olmadığı savunuluyor ve şu görüşler dile getiriliyor:

"Twitter, bütün kültürlerden insanları iletişime geçirmek, bilgiyi yaymak için mükemmel bir araç. Muktedirlerin halka hesap vermesini sağlamak konusunda çok değerli bir rol oynadı. Eğer insanlar bu aracı başkalarının kusurlarını açığa vurmak için kullanıyorlarsa, bu insanlar takip edilmelidir. Ama eğer Twitter'ı kendi kusurlu kişiliklerini sergilemek için kullanıyorlarsa da onları kendi zavallı hallerine bırakmak belki de en iyisi olacaktır."

Londra bomboş

Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği yapan Londra'nın kent merkezinin beklentilerin aksine oyunların başlamasından bu yana bomboş olması da bugün İngiliz gazetelerinde işlenen konular arasında.

Guardian, haberi "Kent merkezinden uzak durun uyarıları esnafı mağdur etti" başlığıyla duyuruyor ve bazı noktalarda ziyaretçi sayısının yüzde 35 oranında düştüğüne işaret ediyor.

Independent da bazı restoranların müşteri sayısının yüzde 60 oranında azaldığından şikayet ettiğini sayfalarına taşıyor.

Konu Times'ın da başyazılarından birinde işleniyor. Times, "Londra tuhaf bir şekilde bomboş. Şimdi başkenti ziyaret etmenin tam zamanı" diyor.

Kilit şehir Halep

Independent dünya haberleri sayfalarında Suriye'deki gelişmeleri "İsyancılar Halep'in polis karakollarını bastı. Suriye'nin ikinci büyük kenti şiddetli çatışmalarla sarsılırken, Birleşmiş Milletler 200 bin kişinin kenti terk ettiğini söylüyor." ifadeleriyle duyuruyor.

Times'da yer alan bir analiz yazısında ise isyancıların Halep'i ele geçirmelerinin Suriye'deki iç savaş ortamında kendileri için çok önemli bir kazanım olacağı belirtiliyor.

Halep'in Türkiye sınırından yalnızca yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta bulunması ve İdlib'de de isyancıların etkin olması nedeniyle, Halep'in ele geçirilmesi halinde bunun Türkiye'den yardım ve silah sokmayı kolaylaştıracağının belirtildiği yazıda, "Bu, Esad rejimine de önemli bir psikolojik darbe indirecektir. Ancak isyancıların bu kadar büyük bir şehri ellerinde tutabilecekleri şüpheli." ifadeleri kullanılıyor. (BBC Türkçe)

Alman basını

Bugünkü Alman gazetelerinin yorum sütunlarında Euro krizi ile Federal İstihdam Dairesi'nin Almanya'daki işsizlik oranlarına ilişkin raporu öne çıkıyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi Almanya'nın Euro krizinde rolünü yorum sütunlarına taşıyor.

"Kim ne derse desin sen yolundan şaşma! Eski Almanya Başbakanı Helmut Kohl’un bu sloganı, Angela Merkel’e de iyi uyuyor. Zira Merkel tüm eleştirilere rağmen yoluna devam etmesin de ne yapsın?...Avrupa Birliği’nin ve ortak para birimi Euro’nun merkezî güçlerinden Almanya’nın üzerine düşen sorumluluk belli: AB’nin kuşku götürmez bir şekilde faydasını gören Almanya’ya herkes güvenebilmeli. Zira Avrupa’nın hamurunu malî yardımlar değil güven ve inanç oluşturmalı. Berlin de ortaklarından bunu bekleyebilmeli. Hâlihazırda azarlanıp duran Alman vergi mükellefleri, işte o zaman Avrupa için seve seve vergi ödeyebilir."

Mannheimer Morgen aynı konudaki yorumu ise Avrupa'da Almanya'ya fazla yüklenilmemesi gerektiği yönünde:

"Borç batağındaki Güney ülkeleri kamu bütçelerini sağlamlaştırma konusunda yol alamadıkları ve finans piyasalarının baskısına maruz kaldıkları için, Avrupa Merkez Bankası’nın bu kritik soruna çözüm bulması gerekiyor. Hem de hiçbir meclis kontrolüne ve kefilliği üstlenen ülkelerin yetkisine gerek duymadan. Ve bunun yükünü vergi mükellefleri taşıyacak. Almanya'nın Avrupa Mali İstikrar Mekanizması'ndaki payı yüzde 29 dolayında. Ama Almanya’nın da malî gücünün bir sınırı var. Bir gün kurtarıcılar da ayakta kalma gücünü kaybedip yere yığılabilir.  Avrupa’nın Almanya’nın altın taşıyan ve dayak da atılabilen bir eşek olmadığını bilmesi gerekir."

Münih merkezli Süddeutsche Zeitung ise yorum sütunlarında Federal İstihdam Dairesi’nin Almanya’daki işsizlik oranlarına ilişkin açıkladığı rapora yer veriyor. Rapora göre, işsizlerin sayısı temmuz ayında 67 bin arttı ve Almanya’daki işsizlik oranı yüzde 6,8’e ulaştı.

"İsithdam piyasasından kötü haberler geleceğinin işretleri gelemeye başladı ve bunun ilk kimleri vuracağı kestirmek de hiç de zor değil: Tabii ki geçici iş sözleşmesi olan, sözleşmesi yakında dolan ve yarım gün çalışan milyonlarca kişiyi. Bunlar arasında da özellikle hiçbir okul ve meslek diploması olmayanları. Başka bir deyişle, İstihdam Dairesi’nin mesleki eğitimi destek ve teşviki için daha büyük bir bütçeye ihtiyacı var. İşverenlerin daha sabırlı olması gerekecek. Ama kendi hayatını kazanmaya başlamamış ve ailesinden sadece rahatlık gibi özellikleri ödünç almış kişiler için bundan sonra sadece kötü ve düşük ücretli işler bulabilecek. Tabii eğer iş kaldıysa."

Neue Presse gazetesinde de Alman istihdam piyasasının durumuna ilişkin şu yorum yer alıyor:

“Federal İstihdam Dairesi, Alman istihdam piyasasında şimdilik olumsuz yönde bir eğilim göze çarpmadığını iyimser bir şekilde vurguluyor. Alman firmaları gerçekten de ABD'ye veya Çin'e yapılan ihracatın faydasını görüyor, ancak bu yakında Avrupa ülkelerinin azalan talebini telafi etmeye yetmeyecek. İleri görüşlü her firma, belki de çok yakın bir tarihte daha az işçi çalıştırmak zorunda kalacağını hesap edip, kendisini buna hazırlamalı.” (Deutsche Welle)