Avrupa'da birçok kentte yeni Covid önlemlerine karşı tepki olarak düzenlenen protesto gösterileri devam ediyor. Avusturya ve Hollanda'da bu hafta sonu da çeşitli gruplar sokaklarda gösteriler düzenleyecek.
Geçtiğimiz hafta bu iki ülkede düzenlenen gösterilerde şiddet olayları yaşanmış ve polis müdahale etmişti.
Göstericiler, Covid salgınıyla ilgili siyasetçilerin aldığı kararları ve bilim insanlarının görüş birliğinde olduğu virüsle ilgili kanıları sorgularken, endişelerini sokaklarda ve sosyal medya hesapları üzerinden dile getiriyor.
Öte yandan bu protestolar üzerinden çok sayıda komplo teorisi ve yanlış bilgi de yayılıyor.
Bazıları Covid aşı programının insanları zehirlemek için kurulan bir komplo olduğunu iddia ederken, bazıları hükümetleri "diktatörlükler" olarak niteliyor.
Hem sosyal medya platformlarında hem de kalabalıklar içinde, yalnızca siyasi kararlara yönelik tepki değil, daha radikal görüşlerin de yayıldığını görüyoruz.
Peki Avrupa'daki Covid protestolarına katılanlar kimler, hangi fikirlerden etkileniyorlar?
Avusturya Parlamentosu'nun en büyük üçüncü partisi olan aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Covid önlemlerine şiddetle karşı çıkıyor. Partinin yeni lideri Herbert Kickl, aşı programını genetik deney olarak niteledi ve bunun gibi yanlış ve yanıltıcı başka görüşler de dile getirdi.
Ülkede aşı karşıtlarından oluşan Halk, Özgürlük, Temel Haklar (MFG) isimli yeni kurulan siyasi oluşum ise, "diktatörlük" ve "apartheid rejimi" gibi ifadeler üzerinden Covid sınırlamaları ve Nazi yönetimi arasında paralellik kuran açıklamalar yaptı.
MFG, ülkede düzenlenen son protestoların organize edilmesine de öncülük etmişti.
Öte yandan ülkedeki Covid sınırlamalarına yönelik muhalif seslerin yalnızca aşırı sağcı oluşumlarla sınırlı olmadığı görülüyor.
BBC İzleme Servisi'nin yaptığı bir araştırmaya göre Covid pasaportları ya da sokağa çıkma sınırlamaları gibi önlemlere yönelik muhalif sesler arasında, sol görüşlü grup ve kuruluşlar da var.
Örneğin sol eğilimli medya kuruluşlarından bazıları, uluslararası seyahatlerde aşı ya da negatif test sonucu ibraz etmeyi zorunlu kılan seyahat kartı uygulamasının finans dünyasının "elitleri" tarafından yaratıldığı yönünde temelsiz iddialara yer verdi.
Avrupa Birliği'nin (AB) yaptırdığı güncel bir araştırmaya göre Avusturya'da Covid aşısına güven duymama ve genel olarak iktidardakilere güven duymama arasında güçlü bir bağlantı var.
Araştırma sonucu, bu protestoların düzenlendiği ülkeler arasındaki Avusturya ve Hırvatistan'da pandeminin ortaya çıktığı 2020 baharı ve 2021 arasında hükümete olan güvenin de ciddi oranda azalmış olduğu tespit edildi.
Hükümetten onay almayan protesto gösterilerine izin verilmeyen Rusya'da, iktidara yönelik güven kaybı belki sokaklarda değil ama internet ve sosyal medyada kendini açıkça gösteriyor.
BBC Rusça Servisi'nden Olga Diakonova, aşı sertifikalarına yönelik sosyal medyada görülen tepkinin hükümete ve yetkililere olan güven sorunundan bağımsız olmadığına dikkat çekiyor.
Nitekim Rusya, Avrupa'da aşı olanların sayısının en az olduğu ülkelerden biri.
Ukrayna'nın başkenti Kiev'de bu ayın başında düzenlenen protestolarda da göstericilerin taşıdıkları bazı pankartlarda "faşizme karşı" ve "soykırım" gibi ifadeler dikkat çekiyordu.
Moldova'da da bundan kısa süre sonra aynı pankartların göstericiler tarafından taşınması, yerel medya tarafından pankartları aynı kişilerin tasarlamış olabileceği şeklinde yorumlanmıştı.
Bu ülkelerin bir çoğunda, özellikle de yakın tarihte otoriter siyasi rejimlerin iktidara geldiği düşünülürse, hükümetin insanların temel haklarına müdahale ettiğine ilişkin korkular yayılması çok da mantıksız değil.
Ancak Alman düşünce kuruluşu CeMAS'tan Miro Dittrich'e göre, meşru kaygıları olanlar bu protestocuların çoğunluğunu oluşturmuyor. Dittrich, gösterileri organize edenlerin büyük oranda aşırı sağcı görüşlerden ya da komplo teorilerinden beslendiğine dikkat çekiyor.
Zorunlu aşı uygulaması ve ayrımcılığa neden olabilecek aşı belgeleri gibi uygulamalara yönelik bazı meşru sorular ortaya atıldığı gibi, yanlış ve yanıltıcı pek çok bilgi de, sokak protestolarının organize edildiği sosyal medya gruplarında dolaşıyor.
Hollanda'da protestolara destek veren bir sosyal medya grubundaki paylaşımlarda da, aşıların zehirli olduğu ve küresel bir komplonun parçası olduğu gibi temelsiz iddialar ortaya atıldığı dikkat çekiyor.
Aynı şekilde Avusturya'daki sosyal medya gruplarında da, aşıların giderek daha "etkisiz" hale geldiğine dair yanlış iddialara yer veriliyor. Oysa bu iddialar, düzenli yapılan Covid testlerinin ortaya koyduğu manzara ve pratikte yaşananlar ile çelişiyor çünkü Covid aşılarının dünyada milyarlarca insanı koruduğuna dair kanıtlar var.
Elbette hiçbir ilaç ve aşı tamamen risksiz değil ancak Covid'in en gençlerden yaşlılara kadar insanların hayatını nasıl tehlikeye attığı düşünülürse, zaten nadir olarak ortaya çıkan yan etkiler ve komplikasyonlar, virüsün yarattığı risk kadar ciddi değil.
Buna rağmen söz konusu sosyal medya paylaşımları, virüsün riskini hafife alırken, aşının yarattığı riskleri ise abartıyor.
İnternette bilgi kirliliği ve radikal görüşleri takip eden Stratejik Diyalog Enstitüsü'nün araştırmacılarından Ciaran O'Connor, "Elbette kendi ülkelerindeki sınırlamalarla ilgili samimi bir şekilde yılgınlık hisseden çok sayıda insan da var. Ancak bu gibi gösteriler , gruplar ya da hareketlerin yarattığı tehlike, radikalleşme ya da aşırılıkçı görüşlere insanları yönlendirebilecek olmalarından ileri geliyor çünkü savundukları görüşlerin kaynağı, bilgi kirliliği, aldatıcı iddialar ve komplo teorileri.
Bu haber Marianna Spring'in desteğiyle hazırlandı.