Avrupa en yakın ortağımız

Avrupa en yakın ortağımız

T24 - Bu hafta Lizbon’da yapılacak olan NATO ve ABD-AB zirveleri ile birlikte, ABD Başkanı olarak Avrupa’yı altı kere ziyaret etmiş olmaktan gurur duyuyorum.

Bu durum, Amerikan dış politikasının değişmeyen şu gerçeğini yansıtmaktadır: Avrupalı müttefiklerimiz ve ortaklarımız ile olan ilişkimiz, dünya çapındaki ilişkilerimiz açısından bir temel taşı niteliğindedir ve küresel işbirliğimiz için bir katalizör gibidir. ABD başka hiçbir bölgeyle Avrupa ile olduğu kadar yakın değer, menfaat, beceri ve hedeflere sahip değildir. Dünyanın en büyük ekonomik ilişkisini içeren transatlantik ticaret, ABD ve Avrupa’da milyonlarca iş olanağını desteklemekte ve küresel ekonomik iyileşmeyi sürdürme çabalarımızın temelini oluşturmaktadır.

İklim değişikliği

Demokratik ulusların ittifakı olarak NATO, kolektif savunmamızı sağlar ve genç demokrasileri kuvvetlendirmeye yardım eder. Nükleer silahların yayılmasını önlemek, Ortadoğu’da barışı sağlamak ve iklim değişikliğiyle yüzleşmek amacıyla birlikte çalışıyoruz. Avrupa’da yakın tarihte meydana gelen güvenlik alarmı ve transatlantik kargo uçuşlarında patlayıcı madde infilak etme planlarının önlenmesinden de anlaşılacağı gibi, terör saldırılarını önlemek ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak için her gün yakınen çalışıyoruz.

Basit deyişle, birbirimizin en yakın ortaklarıyız. Ne Avrupa ne de ABD günümüzün zorlukları ile diğeri olmadan baş edebilir. Bu nedenle, bu tür zirve toplantıları, işbirliğimizi daha da derinleştirmek ve insanlık tarihinin en başarılı ittifakı olan NATO’nun geçen yüzyılda olduğu gibi bu yüzyılda da güncelliğini korumasını sağlamak için bir fırsat sunmaktadır. Bu sebeple Lizbon’daki gündemimiz geniş kapsamlıdır.

Öncelikle Afgan halkına olan bağlılığımız devam ederken, aynı zamanda Afgan liderliğine geçisi sağlamak için çabalarımızı birleştirebiliriz. Afganistan’da NATO liderliğindeki koalisyonumuz 48 ulustan oluşmaktadır. NATO üyesi tüm 28 ülkenin katkıları ile müttefiklik ve ortaklık ilişkisi olan ülkelerden gelen ve hizmet ve fedakarlıklarına büyük saygı duyduğumuz 40.000 askeri birlik de koalisyona dahildir. Teröristlerin güvenli bir bölgeye sahip olmasını önlemek ve Afgan halkının yaşam koşullarını iyileştirmek için ortak çabamız zaruridir. Son iki yılda ek koalisyon kuvvetlerinin gelmesiyle birlikte, Taliban’ın hızını kesmek, direnişçileri sığınaklarından mahrum etmek, daha fazla Afgan güvenlik kuvvetini eğitmek ve Afgan halkına yardım etmek için gerekli strateji ve kaynaklara sonunda sahibiz.

Afgan kuvvetlerinin ülke güvenliğinde liderliği 2014 sonu itibariyle üstlenmelerine yönelik Başkan Karzai’nin koyduğu hedefi uygulamak üzere yaklaşımımızı belirleyeceğiz. Amerika asker sayısını azaltmaya bu Temmuz ayında başlasa bile, tıpkı ABD gibi NATO da, Afganistan ile kalıcı bir ortaklık oluşturarak, Afgan halkına başa geçtiklerinde yalnız olmayacaklarını açıkça gösterecektir.

Nükleer silahsızlanmaBiz Afganistan’da ileri doğru adım atarken, NATO da, 21. yüzyılda meydana çıkan yeni tehditler ile mücadele etmek için ihtiyaç duyduğumuz kapasite ve ortakları belirleyen yeni bir Strateji Kavramı ile Lizbon’da kendini yenileyerek, bir dönüşüm geçirecektir. Bu dönüşüm, İttifak’ın candamarını oluşturan ve 5. Maddede belirtilen “içimizden birine yönelik bir saldırı hepimize yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirilir” şeklindeki taahhüdü tekrar teyit etmekle başlamalıdır. Bu taahhüdün anlamını temin etmek amacıyla, halklarımızı bugün korumak için gerekli olan tüm kapasiteleri kuvvetlendirmemiz ve yarının misyonları için hazırlanmamız gerekmektedir.

Konvansiyonel kuvvetlerimizi modernleştiriyor olsak bile, İttifak’ın komuta yapılarını reform ederek, daha etkin hale getirmeli, müttefik kuvvetlerin birlikte daha etkili biçimde çalışmasını ve konuşlanmasını sağlayacak teknolojilere yatırım yapmalı ve siber saldırı gibi tehditelere karşı savunma taktikleri geliştirmeliyiz.

NATO nükleer ittifak olmalı

İttifak’ta gerekli kapasitelerden biri de, balistik füzelerden gelen gerçek ve giderek artan tehdide karşı NATO topraklarının füze savunmasıdır. Geçen yıl ilan ettiğim Avrupa füze savunması Aşamalı Uyarlanabilir Yaklaşım ile Avrupa toprakları ve halkı ile bölgede görevli Amerikan kuvvetleri etkili ve güçlü bir şekilde savunulacaktır. Ayrıca tüm müttefiklere bir rol veren ve koruma sağlayan, kendisi de balistik füze tehdidi altında olan Rusya ile çalışma fırsatı yaratan bir işbirliğinin temeli atılmaktadır.

Bunun yanı sıra, geçen yıl Prag’da açıkladığım gibi nükleer silahların olmadığı bir dünya vizyonuna doğru ilerlemek ve nükleer cephaneleri azaltmak için gerekli koşulları yaratmak üzere birlikte çalışabiliriz. Ancak, bu tür silahlar var olduğu sürece, NATO da bir nükleer ittifak olarak kalmalıdır; ABD’nin, düşmanları caydırmak ve müttefiklerimizin savunmasını garanti etmek amacıyla güvenli, emniyetli ve etkili bir nükleer silah cephanesine sahip olmaya devam edeceğini açıkça belirtmiştim.

Yeni üyelere kapı açıkİttifakımızın küresel bir güvenlik dayanağı olmasına yardımcı olmak için NATO ötesinde de ortaklıklar kurmaya Lizbon’da devam edebiliriz. NATO üyeliğinin standartlarına uyan Avrupa demokrasilerine kapımızı açık tutmalıyız. AB, BM ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlerle işbirliğimizi derinleştirmeliyiz. Başkan Dmitriy Medvedev’in NATO-Rusya Konseyi zirvesine katılması ile birlikte, NATO ve Rusya arasındaki pratik işbirliğini  tekrar başlatabiliriz.

NATO ve Rusya, tıpkı ABD ve Rusya’nın yaptığı gibi ilişkilerini tekrar düzenleyebilir. NATO’nun Rusya’yı bir düşman gibi değil de bir ortak gibi gördüğünü Lizbon’da ortaya koyabiliriz. Afganistan, narkotik mücadele ve nükleer silahların yaygınlaşması ile aşırıcılığın artması gibi sorunlar karşısında işbirliğimizi derinleştirebiliriz. Füze savunması alanında işbirliğini ilerlettikçe, geçmişte bir gerilim kaynağı olan bir konuyu ortak bir tehdit karşısında işbirliği kaynağına dönüştürebiliriz.

Amacımız refah ve güvenlik

Avrupalılar ve Amerikalılar, 60 yılı aşkın süredir omuz omuza vermişlerdir, çünkü birlikte çalışmamız sayesinde, demokratik toplumlar olarak değer verdiğimiz özgürlükleri koruyor ve menfaatlerimizi artırıyoruz. Dünya değiştikçe, İttifakımız da değişmiştir, sonuç olarak daha güçlü, daha güvenli ve daha çok refah içindeyiz. Lizbon’daki görevimiz işte budur: bir kere daha İttifakımızı canlandırmak ve güvenliğimiz ve refahımızı önümüzdeki uzun yıllar boyunca temin etmek.

(Milliyet)