Avrupa Konseyi (AK) İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Güneydoğu'da devam eden sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili olarak, "Güneydoğu'daki hak ihlalleri için tazminat yetmez, kanunların değiştirilmesi gerekir. Benim burada gördüğüm ihlallerin bir çoğu araştırma- soruşturma eksikliğine dayalı; basın özgürlüğü ihlalleri, terörizme karşı aşırı adımların aşırı uygulanması. Ama AİHM’de bunlarla ilgili yeterli içtihat var. Görmemiz gereken bu yasalara daha uyumlu olunması" dedi.
Cumhuriyet'ten Duygu Güvenç'in haberine göre; Diyarbakır’da Tahir Elçi’nin öldürüldüğü yere gittiğini ve temaslarda bulunduğunu belirten Muiznieks, gördüğü manzara karşısında şok olduğunu gizlemedi ve sokağa çıkma yasaklarını eleştirdi.
Muiznieks'in açıklamaları şöyle:
- Diyarbakır’daydınız..
Vali bana operasyonlarda öldürülen teröristlerin sayısının 15 olduğunu ama 20 bin insanın yerinden olduğunu söyledi. Bu durumda teröre karşı alınan önlemlerin orantısallığını sorguluyorum. Ayrıca öğrendim ki önemli sayıda insan hâlâ sokağa çıkma yasağının ilan edildiği bölgede duruyor; bin-2 bin civarında. Ama bu sokağa çıkma yasakları birçok hakkı çok ciddi olarak kısıtlıyor. Avrupa Konseyi ülkeleri içerisinde bu kadar uzun süren günler, haftalar, aylar süren sokağa çıkma yasağı hiç görmedim. Yasakların meşruiyeti konusunda şüphelerim var. Tahir Elçi’nin eşini de gördüm umarım suçlular bulunur ve cezalandırılır.
- AK ne yapabilir?
Sokağa çıkma yasakları ve operasyonlarla ilgili AİHM’e başvurular var. Bunların bazılarına mahkeme tarafından şimdi öncelik veriliyor. Venedik Komisyonu da sokağa çıkma yasaklarının hukuki altyapısını inceleyecek. Konseyin bu kararlara karşı yaptırım uygulayabilecek tek organı AİHM. Bunun dışındaki tüm mekanizmalar, benim ofisim de dahil biz ikna, yardım, bilinci artırma ve işbirliği üzerine çalışırız.
- Türk yetkililer AİHM cezalarına karşı, ‘parasını veririz, kendi kurallarımızı uygularız’ diyor. Bu mümkün mü?
Tazminat cezasını ödemek bir adım. Diğeri de ihlallere karşı kanunların değiştirilmesi gerekir. Benim burada gördüğüm ihlallerin bir çoğu araştırma- soruşturma eksikliğine dayalı; basın özgürlüğü ihlalleri, terörizme karşı aşırı adımların aşırı uygulanması. Ama AİHM’de bunlarla ilgili yeterli içtihat var. Görmemiz gereken bu yasalara daha uyumlu olunması.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik hakaret davalarının sayısının 1845 olduğunu belirten Muiznieks, basın toplantısında da “Bu, Avrupa’da duyulmamış bir şeydir” değerlendirmesinde bulundu. Kendisinden önceki komiserin 2011’de gerçekleştirdiği ziyaretten bu yana Türkiye’de engellenen internet sitelerinin sayısının neredeyse 10 kat arttığına ve Twitter’da engellenen hesaplar konusunda Türkiye’nin dünya rekorunu elinde bulundurduğuna da dikkat çekti.
Muiznieks, Can Dündar ile de görüştüğünü belirterek “Elbette yasal süreci takip ediyoruz. Ne akademisyenler ne de Dündar ve Gül tutuklanmamalıydı. Yazdıkları bildiriyi okudum, bu bildiri benim bildiğim hiçbir Avrupa Konseyi hukukunda suç değil. Umarım mahkemede serbest kalırlar. Dündar ve Gül olayında gazeteciler, kamuyu ilgilendiren konularda yazarlar; güvenlik konularında yazsalar bile cezalandırılmamalılar. Eğer bir güvenlik konusu varsa, yetkililerin bunu kimin sızdırdığını araştırma hakkı vardır. Ama görevini yapan gazetecilere izin verilmelidir. Kamuoyunun yakından ilgilendiği bir konuyla ilgili doğru bilgilerin yayınlanmasını bir tür casusluk olarak nitelendirmek gazetecilik mesleğine yönelik bir tehdittir. Bazı gazetelere ve TV’lere kayyum atanması ve bu kişilerin bu kurumların yayın politikalarını değiştirmesi son derece endişe verici ve Türkiye’de çoğulculuk ve basın özgürlüğüne zarar veriyor” dedi.