Avrupa Konseyi tarafından insani yardım alanında verilen Raoul Wallenberg Ödülü’ne bu yıl Suriyeli doktor Amani Ballour layık görüldü. Ballour, 2012-2018 yıllarında aralıksız çatışmalara sahne olan Suriye'nin Doğu Guta bölgesinde bir yeraltı hastanesini yönetmişti. Hastanedeki yaşamı anlatan "The Cave” adlı belgesel bu yıl belgesel dalında Oscar ödülüne aday.
Amina Ballour ödülünü Avrupa Konseyi'nin Strasbourg'daki merkezinde bugün düzenlenen törenle aldı. Törene Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, Raoul Wallenberg Ödülü jüri üyeleri, Avrupa Konseyi üyesi birçok ülkenin Strasbourg'daki diplomatik temsilcileri ve Avrupa Konseyi çalışanları katıldı.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, törende yaptığı konuşmada, Raoul Wallenberg Ödülü’nün bu yıl dördüncü kez verildiğini hatırlattı. Amani Ballour’un doktor olarak gösterdiği cesaret nedeniyle bu ödüle layık görüldüğünü belirtti.
Genel Sekreter, "İnsan hakları ve insan onuru barış zamanlarında bir lüks değildir. Doktor Amani Ballour en kötü koşullarda, yani savaş ve acının ortasında dahi filizlenebilecek empati, erdem ve onurun parlak bir örneğidir" ifadelerini kullandı.
Üniversiteden pediyatri uzmanı olarak mezuniyetinin ardından kendisini Suriye iç savaşının içinde bulan Ballour, doğup büyüdüğü Duma kentindeki bir binanın bodrumunda kısıtlı imkanlarla kurulan bir yeraltı hastanesinde, çatışmalarda yaralananları kurtarmaya çalıştı. Zamanla "The Cave" (İn) adını alan hastanede 2012-2018 yılları arasında binlerce kişinin hayatını kurtaran Ballour, bu arada hastanenin yöneticisi konumuna geldi.
Genel Sekreter Pejcinovic Buric bu yeraltı hastanesi için "The Cave kuşatılmış birçok sivil için bir umut ve güvenlik limanına dönüştü. Doktor Ballour orada ihtiyaç halindekilere yardım için kendi güvenliğini riske attı. Kimyasal silahların etkisi altında acı çeken çocuklar da dahil olmak üzere günbegün çok sayıda kişinin hayatını kurtarmaya çalıştı" şeklinde konuştu.
Törende yaptığı konuşmada kısaca bu döneme değinen Ballour, Doğu Guta’da yaklaşık dört yıl boyunca "kuşatılmış" halde ve bombalar altında yaşadıklarını, sadece birkaç doktor olarak çalıştıklarını, çok kısıtlı imkanlarla binlerce yaralıyı tedavi ettiklerini anlattı. Kendisini en çok, elleri ve bacakları ampute olmuş çocukların yönelttiği "Neden ben?" sorusunun etkilediğini söyledi.
Ballour'un bu gizli hastanede yaşadıkları National Geographic tarafından belgesel haline getirildi. İki yıl boyunca orada yaşananları olduğu gibi yansıtan ve hastane gibi "The Cave" adını taşıyan film, belgesel dalında bu yıl Oscar ödülüne aday.
Ballour DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada ise ödülü almaktan gurur duyduğunu belirtip, "Bu prestijli ödül bizim öykümüze ışık tutuyor, Suriye’de bugün hâlâ yardıma muhtaç milyonlarca insan var" dedi.
Ballour, Şam rejiminin Doğu Guta’ya bombardımanlarını yoğunlaştırması nedeniyle durumun katlanılamaz hale geldiğini ve 2018’de Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldığını söylüyor. Bugün Gaziantep’te yaşıyor.
Raoul Wallenberg Ödülü, İsveç hükümetinin girişimi üzerine Avrupa Konseyi tarafından 2012’den bu yana, her iki yılda bir, insani yardım alanında önemli başarı veya çalışmalara imza atmış kişi ya da kuruluşlara veriliyor.
Ödüle 2014’te Roman kökenli Türk yönetmen Elmas Arus, 2016’da Midilli adasında sığınmacılara destek veren Yunan Agalia derneği, 2018’de ise Avrupa Roma Hakları Merkezi layık görülmüştü.
Ödüle adını veren Raoul Wallenberg İkinci Dünya Savaşı sırasında Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de görev yapan İsveçli bir diplomattı. Bu görevi sırasında binlerce Macar Yahudiyi Nazilerin elinden ve toplama kamplarına gönderilmekten kurtarmıştı.