BBC Türkçe
Avrupa Konseyi, basın özgürlüğü üzerine çalışan bazı uluslararası kuruluşlarla birlikte hazırladığı raporu bugün kamuoyuna açıkladı. Raporda, "Türkiye dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke" ifadesi yer aldı. Ayrıca Türkiye'de gazetecilere yönelik "olağanüstü baskının" 2018'de de sürdüğü vurgulandı.
Konsey'in raporuna göre 2018 sonu itibarıyla Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde toplam 130 gazeteci cezaevinde. Bu gazetecilerden 110'unun Türkiye'de.
"Olağanüstü hâlin ilanından bu yana 200'den fazla gazeteci yayınları nedeniyle gözaltına alındı ya da tutuklandı" denilen raporda, gazeteci ve basın çalışanlarının tutuklanmasının, özellikle Türkiye'nin güneydoğusunda olmak üzere 2018 yılı boyunca devam ettiği belirtiliyor.
Raporun Türkiye'yle ilgili kısmında şu ifadeler de var:
"Olağanüstü hâlin 2018'in Temmuz ayında kaldırılmasına karşın, Türkiye dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke. İfade ve basın özgürlüğü konularında da, dünyanın en geri ülkelerinden biri."
2 ay önce BBC'nin Hard Talk programına konuşan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet ise "Türkiye'de cezaevinde gazetecilik faaliyetinden mahkum olan bir kişinin bulunmadığını" söylemişti.
Avrupa Konseyi'nin raporunda ise gazetecilere yönelik tek kişilik hücre cezasının da sorunlardan biri olduğu, ayrıca Nedim Türfent örneğinde olduğu gibi işkence altında alındığı iddia edilen ifadenin de kanıt olarak mahkemeye sunulabildiği belirtiliyor.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), PEN International ve Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği geçen hafta, "terör örgütü üyeliği" iddiasıyla 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan ve 1000 günden uzun süredir cezaevinde tutuklu bulunan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri gazeteci Nedim Türfent'e destek olmak için ona hitaben bir mektup yazmıştı.
Mektupta, "Bugün sana yalnız olmadığını söylemek için yazıyoruz. Yanındayız, derhal ve hiçbir koşul olmaksızın serbest bırakılmanı talep etmek için seslerimizi birleştirdik" ifadeleri kullanılmıştı.
Konseyin raporunda ayrıca Cumhuriyet gazetesi, Ahmet ve Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak davalarına da değiniliyor. Raporda, "Bu davaların Türkiye'de hukukun üstünlüğünün neredeyse tamamen çöktüğünü gösterdiği" belirtiliyor.
Raporda, Avrupa Konseyi'nin 12 uluslararası basın özgürlüğü kuruluşu ile birlikte oluşturduğu Gazeteciliğin Korunması ve Gazetecilerin Güvenliği Platformu'na 2018 yılında Konseyi üyesi 32 ülkeden 140 ciddi ihlâle ilişkin başvuru yapıldığı belirtildi.
2018 yılında 17 gazetecinin öldürülmesiyle ilgili "cezasızlık" iddiasının platforma taşındığı, bu ölümlerden ikisinin Türkiye'de görüldüğü bildirildi.
Kararnamelerde basın organlarının yasaklanmasının ya da kapatılmasının, intenet sitelerinin ulusal çıkarlara dayandırılan nedenlerle bloke edilmesinin ve yabancı sermayeli basın kuruluşlarının "yabancı ajanlar" şeklinde kaydedilmesinin basın örgürlüğüne darbe vurduğu da raporda vurgulandı. Bu tür uygulamaların, Türkiye dahil 8 Avrupa Konseyi ülkesinde görüldüğü kaydedildi.
Avrupa Konseyi'nin raporunda, "Avrupa'da basın özgürlüğü Soğuk Savaş'ın bitiminden beri hiç olmadığı kadar kırılgan" ifadesi de yer aldı.
Kıtada basın özgürlüğünün gerilediği, gazetecilere saldırıların arttığı ve gazeteci cinayetlerinin cezasız kaldığı vurgulandı.
Türkiye de bu noktada, ayrı bir bölümde ele alınan 4 ülke arasında yer aldı.
Raporda 2018 yılında, Slovakya'da gazeteci Jan Kuciak'ın, Türkiye'de de Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürüldüğü, Bulgaristan'da Viktoria Marinova ve Rusya'da Maksim Borodin isimli iki gazetecinin de şüpheli ölümlere kurban gittikleri kaydedildi.