DW TürkçeHilal Köylü
Türkiye'deki 31 Mart yerel seçimlerini izlemek için Avrupa Konseyi’nden gelen 22 kişilik heyet, Ankara’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan Erzurum’a kadar uzanan farklı illerde yaptıkları gözlemleri Ankara’da açıkladı. Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Heyeti Başkanı Andrew Dawson, kendilerini Türkiye’ye davet eden ve sandık başlarında gözlem yapmalarına izin veren Türk hükümetine teşekkür ederken, bu davetin Türkiye-Avrupa Konseyi işbirliğini pekiştireceğini söyledi.
Toplamda 140 sandıkta gözlem yaptıklarını ve teknik açıdan sandık başlarında büyük problemler yaşanmadığını söyleyen Dawson, yüzde 84 olarak belirlenen seçime katılım oranının Türk halkının demokrasi ve seçimler konusundaki bilgi ve farkındalığının arttığını gösterdiğini dile getirdi. Yüksek Seçim Kurulu ve sandık kurullarının teknik yetkinlik konusunda da başarı sergilediğini söyleyen Dawson, oy kullanılan okulların içinde ve dışında silahlı jandarmaların otomatik silahlarını göstere göstere görev yapmasını ise "garipsediğini” belirtti.
Dawson’ın seçim kampanyaları ve medyada siyasi partilerin eşit yer alması, basın ve ifade özgürlüğü ve yargıda yaşanan gelişmelere ilişkin gözlemlerini öne çıkararak Türk hükümetine yaptığı eleştiriler ise dikkat çekti.
Dawson’a göre demokratik bir seçim ortamı olduğunu söylemenin ilk koşulu olarak ifade özgürlüğünün tam anlamıyla sağlanması gerekiyor. Dawson, bu özgürlüğün; vatandaşları, gazetecileri, siyasi parti temsilcilerini eşit şekilde kapsamına ihtiyaç olduğunu belirtti.
31 Mart seçimleri öncesinde ve hemen sonrasında gazetecilerin haber ve yorum yaparken "işten atılma ya da cezaevine girme korkusu" yaşadıklarını gözlemlediklerini söyleyen Dawson, ayrıca farklı partilerin seçim kampanyalarını medyanın eşit olarak yansıtamadığını dile getirdi. Dawson, "Seçim kampanyalarının eşit koşullarda yürütülmesi için de adil ve makul bir hukuki çerçeve de yaratılmadı. Hukukun üstünlüğü öne çıkarılmadı. Devlet kaynakları bir siyasi parti için kullanılmamalı. Türkiye’de yerel yöneticiler üzerlerinde baskı hissetmeden görevlerini yapabilmeli" diye konuştu.
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Heyeti Başkanı Dawson, Türkiye’de terörizm tanımının Avrupa Konseyi standartlarına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına uygun olmadığını da vurguladı. "Oysa demokrasi tehlikede olduğunda çözüm daha az değil, daha çok demokrasidir" diyen Dawson, sözlerini "Korkarım ki, Türkiye’de demokratik bir seçim yapılması için Avrupa değerlerine uygun adil ve özgür bir seçim olduğuna ilişkin ikna olmadık" diye konuştu.
Dawson’a göre seçim sonuçlarına göre birçok siyasi partinin kazanmış olması Türk demokrasisi açısından "umut verici." Bu durumu "demokrasinin direnci" olarak nitelendiren Dawson, Türkiye'de özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki HDP’li belediyelere daha önceden olduğu gibi yine kayyum atanabileceğine dair açıklamaların endişe verici olduğunu söyledi.
Dawson, "Türkiye’nin kendi bütünlüğünü koruma önceliğini gözardı etmiş değiliz. Ancak, HDP’li belediye başkanlarının terörist olduğu iddialarını kabul etmiyoruz. Lütfen, Türkiye’de normalleşme politikalarına dönülsün" çağrısında bulundu.
31 Mart seçimlerinin Türkiye’de demokratik değişim ve dönüşüm için bir fırsat olarak görülmesini isteyen Dawson, İstanbul’da seçim sonuçlarının manipüle edildiğine ilişkin haberlerin kendilerinde büyük kaygı uyandırdığını da söyledi.
Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin geleceğine ilişkin soruya da yanıt veren Dawson, "Diyalog sürdükçe ikili ilişkiler gelişecek" mesajı verdi. Dawson, Türkiye’nin reform yapmaya dönük her çabasını destekleyeceklerini ve bu yöndeki çabaların mutlaka bir karşılığı olacağını da vurguladı. Dawson, "Tek istediğimiz hukukun üstünlüğünün sağlanması, ifade özgürlüğünün korunması. Türkiye bunu yapabilir" dedi.