"Birçok kez saldırıya maruz kaldım. Yumruklandım, üzerime tükürüldü, iterek yere düşürüldüm. Başıma şiddetli biçimde vuruldu ve kasıtlı olarak özellikle eşim ve küçük oğlumun gözleri önünde düşürüldüm. O zaman altı aylık hamileydim."
Deutsche Welle Türkçe’deki habere göre adının açıklanmasını istemeyen başörtülü bir kadın, yardım kuruluşu Tell Mama'nın internet sayfasındaki video filminde yaşadıklarını böyle özetliyor. Türkçeye, “Annene anlat” olarak çevrilebilecek ilginç bir ismi olan kuruluş, İngiltere'de kurbanların telefon, kısa mesaj ya da internetten ulaşarak kendisine ilettiği, sokakta ve internette vuku bulan İslam düşmanı saldırıları kayıtlara geçiriyor. Tell Mama'daki “Mama” sözcüğü aslında, kuruluşun baş harflerini temsil eden bir kısaltma…
2012 yılının ocak ayından bu yana faaliyet gösteren Tell Mama'da çalışan gönüllüler, telefonda bir çeşit manevi hizmet sunuyor. Sitenin yöneticisi Fiyaz Mughal, Tell Mama'nın 18 ay içinde İngiltere ve Galler'de toplam bin 200 İslam ya da Müslüman karşıtı saldırıyı kayıtlara geçirdiğini söylüyor. Mughal'e göre saldırılar giderek artıyor.
Mughal örnek olarak İngiliz bir askerin 22 Mayıs 2013 tarihinde iki İslamcı tarafından öldürülmesinden sonra İslam düşmanı vakaların ve camilere saldırıların bir süreliğine sekiz kat dolayında artmasını hatırlatıyor. Ancak Mughal, saldırıların büyük kısmının sokakta değil internet ortamında cereyan ettiğini söylüyor. Facebook, Twitter ya da diğer sosyal paylaşım sitelerinde başörtülü ya da çarşaflı kadınlar saldırıya ve hakarete maruz kalıyor. 'Hatta bu durum ölüm tehdidine kadar varıyor' diyor Fiyaz Mughal ve şöyle devam ediyor:
"İnternetteki yabancı düşmanı faaliyetler muazzam. Günümüzdeki fark şu: Sokakta şiddet var ama çok baskın değil. Daha önemlisi internetteki faaliyetler, çünkü İslam düşmanı tavrın yaygın hale gelmesi için yönlendiriliyor ve organize ediliyor. Bunu yapanlar, aşırı sağcılar, ırkçılar, İslam düşmanları ya da Müslümanları sevmeyen diğer insanlar."
Brüksel merkezli haber portalı EU Observer'da yer alan habere göre Fransa'da da Müslümanlara yönelik saldırılar artış kaydetti. Haziran ayında Fransa'da hamile bir kadının iki erkek tarafından kötü muameleye maruz kalmasının ardından Müslüman gençler günlerce ayaklanmış, çatışmalar çıkmıştı. Fransa'da çarşafın kamuya açık yerlerde yasaklanması tartışmaları da gerginliği artıran bir başka olaydı.
İngiltere ve Fransa şu sıralar Avrupa'da İslam düşmanı saldırılar konusunda başı çeken ülkeler gibi görünüyor. Ancak AB bu konuda gerçek rakamları tam olarak bilmiyor. Avrupa Temel Haklar Ajansı Sözcüsü Katya Andrusz bunu şöyle açıklıyor:
"AB içinde çok az sayıda ülke bu tür saldırılarla ilgili verilere sahip. Avrupa Temel Haklar Ajansı uzun süredir Avrupa Birliği üyesi ülkelerin hükümetlerine bu tür saldırılarla ilgili verileri tutması ve kamuoyuna açıklaması çağrısında bulunuyor."
AB üyesi 28 ülkeden sadece 6'sı İslam düşmanı saldırıları kayıtlara geçiriyor. Bazı ülkeler İslam düşmanı saldırıları, Hrıstiyan, Yahudi, homoseksüel ya da azınlıklara yönelik diğer nefret saldırılarıyla aynı kefeye koyuyor. Avrupa Temel Haklar Ajansı'ndan Katya Andrusz bunu doğru bulmuyor:
"Ne gibi hadiselerin olup bittiğinin, kimlerin hedef alındığının bilinmesi, AB üyesi ülkelerin çıkarına, çünkü ancak bu sayede mücadele edebilirler."
Almanya'da İslam düşmanı vakalar ayrı olarak kayıtlara geçirilmiyor ve AB Temel Haklar Ajansı'na da bildirilmiyor. Alman Kriminal Polis Memurları Birliği Genel Başkan Yardımcısı Wilfried Albishausen Müslümanlara karşı düzenlenen saldırıların ayrı olarak kayıtlara geçirilmesini talep ediyor. Die Welt gazetesine demeç veren Albishausen, bu konuda Yahudi karşıtı saldırıların kayıtlara geçirilmesinin örnek alınabileceğini de vurguluyor. Alman iç istihbarat birimi Anayasayı Koruma Teşkilatı son yıllık raporunda ilk kez, son yıllarda aşırı sağcıların giderek İslam düşmanlığını kışkırtma eğiliminde olduğunu belirtti.
İngiltere'de İslam düşmanı saldırılara karşı mücadele eden Tell Mama kuruluşundan Fiyaz Mughal, aşırı sağcıların Yahudilere karşı değil, İslam'a karşı kışkırtıcı ve düşmanca söylemleri dile getirdiğine işaret ediyor. Mughal, bunun özellikle internette dikkat çektiğini hatırlatıyor. Hollanda, Belçika ve Almanya'da, Müslüman göçmenler nedeniyle ülkede yabancıların etkisinin artacağını savunan küçük partiler mevcut. Oslo'da katliam yapan Ahders Behring Breivik de saldırıları İslam düşmanı tezlerle gerekçelendirmişti.
Ancak İslam düşmanı saldırılara maruz kalanların tamamı, şikâyetçi olmuyor. Tell Mama kuruluşuna göre saldırıya maruz kalanların sadece yüzde 60'ı bunu polise bildiriyor. Avrupa Temel Haklar Ajansı'nın tespiti de bu yönde. Ajansın Sözcüsü Katya Andrusz ilginç bir noktaya dikkat çekiyor:
"Anket yapılan Müslümanların çoğunluğu saldırıları bildirmediğini söylüyor. Bu önemli bir sorun çünkü yetkililerin haberi olmadığında, bunlar rakamlara da yansımıyor."
İngiltere'den Tell Mama işte bu nedenle internet sayfasında yer verdiği videoda Müslümanlara, 'Kendinizi dövdürmeyin' çağrısında bulunuyor. Videoda konuşan Müslüman bir kadın, 'Ben çocukken dövüldüm. Bunun çocuğumun da başına gelmesini istemiyorum. Bu nedenle burada konuşuyorum' diyor. Tell Mama ister sokakta, isterse sanal dünyada vuku bulan İslam düşmanı bütün saldırıları polise bildiriyor. Tell Mama'dan Fiyaz Mughal, İngiltere'de özellikle sokakta düzenlenen saldırıları aydınlatma konusunda polisin gayet iyi çalıştığını söylüyor. Ancak aynı durumun internet ortamı için geçerli olmadığını, burada saldırıların takip edilmesinin de, saldırganların bulunmasının da zor olduğunu vurguluyor.