Avrupa'daki Türkçe gazeteciliğin tarihine giriş

Avrupa'daki Türkçe gazeteciliğin tarihine giriş

Daha öncesi de vardı, ama bugünkü durumu esas alırsak Avrupa'daki Türkçe yayıncılık, gazetecilik açısından 50 yıla yaklaşan bir tarih sözkonusu..

Almanya'ya ve dolayıyla Avrupa'ya Türkiye'den işgücü göçünün 50'nci yılındayız. Bu vesileyle  buradaki Türkçe iletişimin tarihine ilişkin bilgileri toparlamaya çalışalım... 

Türkiye'den işçi göçü bilindiği gibi 1960'lı yılların başında başladı... 1961'de Federal Almanya ve Türkiye arasında yapılan anlaşmayla resmileşti.. Çalışmaya gelen bu insanlara yönelik Türkçe yayıncılık ise bundan  birkaç  yıl sonra başladı...

Daha öncesi de vardı. Bu ayrı bir yazı konusu. Ama elbette Avrupa'daki Türk gazeteciliği konuşulurken, 19'ncu yüzyıldaki, yani daha Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önceki ilk Türkçe yayıncılık deneyimlerini kısaca da olsa hatırlamak gerekiyor...

Osmanlı aydınlarının 19'ncu yüzyıl Avrupası'nın çeşitli merkezlerinde düzenli olarak gazete ve dergiler yayınladılar. Üstelik kimisi zorunlu, kimisi gönüllü sürgün, bu aydınların çıkardığı gazetelerin, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki siyasal ve düşünsel gelişmeye doğrudan etkisi vardı. Meşrutiyet ve cumhuriyet hareketlerinin kadrolarının gelişiminde bu yayınların önemli etkisi oldu.

1961 sonrasında Avrupa’daki Türkçe gazetecilik ve yayıncılık için böyle birşey söylemek mümkün değil. 

Uzak geçmişe ilişkin bu notu aldıktan sonra, yakın geçmişe gelelim.

Türkiye'den Avrupa'ya 50 yıl önce göç başladığında, burada, üniversitelerdeki öğrencilerin yayınladığı edebiyat ağırlıklı dergiler hariç, yaygın bir Türkçe yayın faaliyeti yoktu.

Bilindiği gibi, Almanya başta olmak üzere Batı Avrupa'nın sanayi ülkelerinde ucuz işgücü ihtiyacı, Güney Avrupa'dan gelen işçilerle karşılanamayınca Türkiye'den emek ithali başladı.

Türkiye'de 27 Mayıs askeri darbesi süreci devam ediyordu. Dönemin hükümeti hem döviz açıklarını kapatmak, hem de  işsiz yığınlardan kurtulmak için vatandaşlarının yığınlar halinde başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya gitmesini teşvik ediyordu. Almanlar gelenleri 1 ya da 2 yıllık sözleşmelerle çağırıyordu. Gidenlerin geri döneceği öngörüldüğü için de birkaç yıl sonra ülkenin Avrupa deneyimli, ileri sanayi çalışma ortamında “eğitilmiş” binlerce işçiye sahip olacağını umudunda olan teknokratlar bile vardı. Ama bilindiği gibi gelişmeler başka yönde oldu.

1961 bir başlangıç ama bu tarihten önce de Türkiye'den Almanya’ya çalışmak üzere gelenler vardı. Hürriyet'in 17 Şubat 1961 tarihli bir haberine göre o günlerde Almanya'daki Türk işçilerinin sayısı 8.000 civarındaydı. Bunlar kendi başlarına ya da özel aracılardan destek alarak buralara gelmişlerdi. Aynı yılın sonunda (30 Ekim 1961) Türkiye’den Almanya’ya işçi gidişini düzenleyen anlaşmanın imzalanmasıyla, bu rakam, her yıl katlanarak artmaya başladı. Bu insanların çok büyük çoğunluğu Almanca bilmiyordu. Almanca öğrenmeleri de çok zordu. Yaygın Almanca kursları yoktu. Olanlar yetersizdi. Zaten gelenler “1-2 yıllığına geldiği için”, büyük çoğunluk, Almanca öğrenmeye gerek de duymuyordu. Öğrendikleri birkaç sözcükle günlük yaşamlarını, üretim ilişkilerini sürdürebiliyorlardı. Kendileri dışındaki dünyayla ilişkilerini Türkçe'yle kurmak zorundaydılar. Memleketten haberleri de ancak Türkçe'yle alabiliyorlardı. O dönem televizyon yayını yoktu, Türkiye'de. Türkiye'den Avrupa'daki Türklere yönelik radyo yayını yetersizdi, dinlemek çok zordu. Mektupların alıcısına ulaşması çok zaman aldığı için, bu da güvenilir bir araç değildi. Zamanla sayıları yüzbinleri aşmaya başlayan insanların, kendilerine  memleketteki, bulundukları ülkedeki, dünyadaki gelişmeleri aktaracak Türkçe haberlere ihtiyaçları giderek arttı.

Türkçe yayıncılıkta ilk adım Almanlardan

Bu ihtiyacın karşılanmasına yönelik ilk büyük adım Federal Almanya tarafından atıldı. WDR (Batı Alman Radyo ve Televizyon Kurumu), 1964’te günde 45 dakikalık Türkçe yayınlara başladı. Kurum, 1961'de İtalyanca, 1962’de Yunanca ve İspanyolca yayınlara başlamıştı. WDR’in Türkçe yayınları “Köln Radyosu” adını aldı ve aradan geçen 50 yıla yakın sürede hep bu adla anıldı.

Daha sonra Almanya'nın çeşitli yayın kurumları da Türkçe radyo, hatta bir dönem televizyon yayını yaptılar. Artık bunların hiçbiri yok. Son yıllardaki kısıtlamaların kurbanı oldular. Bir tek “Köln Radyosu” devam ediyor. Bu vesileyle bu radyoların yayınlarının ileri profesyonellik, gazetecilik ilkelerine ve Türkçe'ye özen açısından, Avrupa'daki Türkçe gazeteciliğin ortalamasından çok ileri olduklarını hatırlatmakta yarar var. Birçok gazeteci yazarın bu yayınlara katkısı oldu. Altan ve Örsan Öymen kardeşler, Yüksel Pazarkaya, Osman Okkan gibi..

Günde 45 dakikalık Türkçe radyo yayını, uzun süre özellikle Almanya'daki Türklerin ana haber, eğlence kaynağı oldu. Ama bunun yetmeyeceği belliydi.

Nitekim 1965'ten itibaren Türkiye'den Almanya'ya gazete getirip, buradaki dağıtım şirketleriyle Batı Avrupa'ya dağıtımına başlandı. Ancak kısa bir süre içinde bunun pek de iyi çözüm olmadığı ortaya çıktı. Türkiye'de basılan gazetenin Almanya'daki okura ulaşması birkaç gün içinde oluyordu. Gazetelerin satıldığı bayiiler yaygın değildi. Yani insanların bazen kilometrelerce yol katedip. Satın aldığı aldığı günlük gazeteler, aslında hiç de günlük değildi..

Avrupa'da ilk Türkçe günlük gazete: Akşam

Bunun üzerine gazetelerin Almanya'da basılıp, dağıtımına geçildi.

Burada öncülük birkaç ay farkla Akşam gazetesinde. Gazete 3 Şubat 1969 günü Hannover'de basıldı.Almanya'ya Türkiye'den işçi göçünün resmen başladığı 1961'de Bonn'daki Türkiye Büyükelçiliği'nde basın ataşesi olarak görev yapan, başından itibaren göçe yerinde tanık olan ve dönemin Almanca'yı, Almanya'yı iyi bilen nadir gazetecilerden Altan Öymen, Akşam gazetesinin Avrupa baskılarını yönetmek üzere Almanya'ya gönderildi.

Gazetenin 3 Şubat 1969 tarihli nüshasının birinci sayfasında “Almanya'da sayıları yüzbinleri bulan, Fransa, Belçika, İsviçre, Avusturya'dakilerle birlikte yarım milyona ulaşan yurtdışındaki işçi vatandaşlarımızın bulundukları yerde günü gününe bir Türk gazetesi okuma ihtiyaçlarını karşılamak üzere Akşam, bugünden itibaren Almanya'da da günü gününe basılacaktır” deniyor, hedef şöyle açıklanıyordu: “Türk işçilerinin memleket haberlerini günü gününe, sıcağı sıcağına öğrenmelerini temin etmektir”

Akşam'dan birkaç ay sonra, Hürriyet de Almanya'da basılıp, dağıtılma yoluna gitti. Münih'teki bir Alman matbaasında 17 Nisan 1969'dan itibaren günlük Hürriyet baskısı başladı. Gazete, buradan başta Almanya olmak üzere Batı Avrupa ülkelerine dağıtılıyordu. Gazetenin Münih'te basılmaya başlandığının duyurulduğu birinci sayfada, “Bu, Hürriyet'in Avrupa baskısı olacaktır. Böylece Avrupa'da çalışan işçilerimiz daha ucuz bir fiyatla, günü gününe gazetelerine kavuşacaktır” deniyordu.

Ne Hannover ne de Münih, Avrupa'daki Türklerin yoğun olarak yaşadığı kentlere güncel gazete dağıtmak için uygun merkezler değildi. Akşam'ın yayınlarına kısa bir süre sonra sona verildi. Bir daha da Avrupa'da çıkmadı.

Öte yandan Tercüman gazetesi, 1971'de Frankfurt'ta kendi matbaasını kurdu. Gazetenin basımı ve Avrupa dağıtımı da başladı. Bu arada Hürriyet de Frankfurt'a taşındı. Gazete bir süre Tercüman matbaasında basıldı. Daha sonra da Hürriyet'in kendi matbaası kuruldu. Aradaki yıllarda, yine hepsi Frankfurt çevresinde olmak üzere birkaç kez adres değişikliği oldu. Hürriyet, sürekli gelişti, yaygınlaştı. Avrupa'ya Türkiye'den göçe ilk yıllarından beri eşlik eden tek gazete olarak yayınlarını sürdürüyor.

Daha sonraki yıllarda Milliyet, Günaydın, Sabah derken Türkiye'deki birçok gazete Avrupa'da basıldı, dağıtıldı. Bu gazeteler bilindiği gibi esas olarak Avrupa'daki Türklerin memleketten haber ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyordu. Avrupa'daki Türklere yönelik özel sayfaları, özel bölümleri oldu. Türkiye baskılarından farklı içerikler yer aldı.

Elbette bunlar esas olarak Türkiye'de hazırlanan gazetelerdi. Türkiye'deki egemen gazetecilik anlayışıyla çıkıyorlardı. Okurlarının da en fazla 8 yıldır Avrupa'da bulunan, gazete okumaya Türkiye'de başlamış insanlardan oluştuğunu dikkate alacak olursak, onlar açısından ideal bir durum sözkonusuydu.

Almanlardan Türkçe gazeteye destek: Erdoğan Olcayto ve Anadolu

Bu arada günlük olmasalar da Almanya merkezli gazeteler de ortaya çıkmaya başladı. Bunların başında 1964 yılında çıkan Anadolu gazetesi geliyor. Erdoğan Olcayto'nun yönetimindeki gazete Federal Alman hükümetinin desteğiyle çıkıyordu.

Sendikalar da Türk üyelerine yönelik gazete, dergi yayınına geçti. Bu çerçevede ilk gazete Yüksel Pazarkaya'nın yönetiminde, IG Metall tarafından çıkarıldı.

Akabinde edebiyat, kültür alanında dergiler çıkmaya başladı.

Ve siyasi yayınlar. Sosyalist birçok örgüt, 70'li yıllardan itibaren Avrupa'daki Türk işçilerine yönelik yayınlara başladılar. Bu yayınlar, 1980'deki askeri darbenin ardından Türkiye'den ayrılıp, Avrupa'ya yerleşen siyasiler nedeniyle etkisini arttırdı. Avrupa'daki Türkiye kökenli göçmeler bu siyasilerin örgütlü çalışmaları ve yayınlarının da etkisiyle politikleşme yaşadı.

Avrupa'daki Türk gazeteler başlangıçta Türk işçilerin haber ihtiyaçlarına yönelik, Türkiye'de hazırlanan yayınlardı.

Avrupa'daki Türk toplumunun Türkiye bağlamında politikleşmesi, bunun yanısıra yaygınlaşan ve katliamlar yapmaktan çekinmeyen ırkçılığa karşı direniş ve örgütlenme girişimleri, ama en önemlisi Türklerin artık “misafirlik”ten vazgeçip, buralarda kalıcı olmaya başlamaları gibi çeşitli faktörler nedeniyle zamanla Avrupa'daki Türkçe gazetecilik gelişti. Avrupa'daki yaşama ilişkin içerekler zenginleşti, derinleşti. Hhemen hepsi Frankfurt ve çevresinde olan Avrupa merkezleri büyüdü. Buralarda oluşturulan yazı işleri ve haber merkezlerinde çalışan  gazetecilerin sayısı arttı. Zamanla buralarda çalışan gazetecilere, Avrupa'da yetişmiş yeni kuşak gençler de katıldı.

Ve bu arada merkezi İstanbul'da olmayan gazeteler, dergiler çoğalmaya, daha önemlisi kalıcılaşmaya başladı.

Burada bir başka yazıda ele almak üzere, benzer bir sürecin Türkçe televizyon ve son yıllarda internet yayıncılığı açısından da yaşandığını belirtmekte yarar var.

Özellikle günlük gazetelerin merkezi Almanya'da olduğu için, buraya kadarki bölümden Avrupa'daki Türkçe medya açısından “Almanya-Merkezli” bir tarih çıkıyor. Tabloyu tamamlamak için diğer Batı Avrupa ülkelerindeki yayıncılık girişimlerini de bilmek gerekiyor. Bunun için Fransa, İngiltere, Danimarka,. Belçika, Hollanda, İsviçre ve Avusturya'daki gazeteci-yazar arkadaşlarımıza başvurulmalı. Örneğin Fransa'daki Türkçe yayıncılığın tarihi için gazeteci-yazar Uğur Hüküm ve Büyük Britanya'daki tarihimiz için Kemal Erdemol'un bu konuyu ele alan çok değerli yazıları çıkmıştı. Kopenhag'dan arkadaşımız M. Sadi Tekelioğlu, birkaç yıl önce sadece Danimarka'daki değil, tüm Kuzey Avrupa'daki Türkçe yayıncılığın tarihini yazmıştı. Brüksel'den arkadaşımız Fikret Aydemir'in yine birkaç yıl önce hazırladığı bir dosya Belçika'daki Türkçe medyanın tarihi ve o dönemki  durumuyla ilgili çok önemli ayrıntılar içeriyordu.

Gürsel Köksal, Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Başkanı

www.atgb.info / [email protected]