Aram Ekin Duran
Türkiye ile AB arasında 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren ve geçen 23 yılda karşılıklı ticareti 37 milyar dolardan yaklaşık 150 milyar dolara çıkaran Gümrük Birliği anlaşmasının geleceği belirsizliğini koruyor.
Türkiye’yi her şeye rağmen hala cazip bir pazar olarak gören Avrupa iş dünyası ise Türkiye ile AB arasındaki anlaşmazlıklara rağmen ticaret ve yatırımların sürmesini talep ediyor. DW Türkçe’ye konuşan Avrupalı iş insanları, Türkiye ve AB ile ticaretin devamı için tarafların daha "pragmatist" davranması gerektiği görüşünde.
Uluslararası İşbirliği Platformu (UIP-ICP) tarafından bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Boğaziçi Zirvesi’nin ana gündem maddelerinden biri de, Türkiye-AB ticareti ve Gümrük Birliği’nin geleceğiydi. Zirvenin ilk gününde gerçekleştirilen “Ticaret ve Barış Yaratmak İçin Enstrüman: Gümrük Birliği” konulu panelde konuşan Türkiye ve AB temsilcilerinin Gümrük Birliği üzerine atışmaları dikkat çekti.
Türkiye, Gümrük Birliği’nin mevcut haliyle miadını doldurduğunu ve Türkiye lehine genişletilmesi gerektiğini savunurken AB Türkiye Delegasyonu ise "Önce hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konusunda teminat verilmeli" vurgusu yaptı.
Peki Türkiye ile AB arasındaki bu Gümrük Birliği gerilimi, nasıl çözülecek?
Türkiye’nin AB ülkeleri arasındaki en büyük ticaret ortağı olan Almanya iş dünyası, bu soruya “Taraflar pragmatist davranmalı” yanıtını veriyor.
DW Türkçe’ye konuşan Alman Türk Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Dr. Markus C. Slevogt, Gümrük Birliği tartışmalarını çok yakından takip ettiklerini belirterek, “Almanya, Türkiye’nin 38 milyar euro karşılıklı ticaretle en büyük ticaret ortaklarından birisi. Biz Gümrük Birliği’ne daha pragmatik bakıyoruz” diyor.
Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girdiği 23 yıl önce “6 silindirli bir otomobil” gibi çalıştığını ve önemli bir başarıya imza attığını anlatan Slevogt, özellikle son dönemde uygulanan tarife dışı bariyerler nedeniyle "6 silindirli otomobilin yola 2 silindirle devam ettiğini” söylüyor. Taraflar arasındaki sıkıntıların giderilmesi için öncelikle tarife dışı engellerin masaya yatırılıp ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulayan Slevogt, “Önce yeniden 6 silindirli bir motor haline gelmeliyiz. Sonrasında tarım ve hizmetler, kamu ihaleleri ve vize gibi başlıkları güncellemekten bahsedebiliriz” diye konuşuyor.
Gümrük Birliği’ne ilişkin tartışmalar Türkiye ile ticaret yapan Avrupalı şirketler tarafından endişe ile karşılansa da, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi ile Türkiye’de ucuzlayan maliyetler Avrupalı yatırımcılar açısından pek çok fırsatın da kapısını aralıyor.
Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye’nin 2017 yılında aldığı uluslararası doğrudan yatırım miktarı 10,8 milyar dolar ile 2008 krizi sonrası seviyelerine geri dönmüştü. 2018’in Ocak-Temmuz dönemindeki doğrudan yabancı yatırımlar ise 7,2 milyar dolar oldu.
DW Türkçe’ye konuşan Belçika Lüksemburg Ticaret Derneği Başkanı Levent Apaydın’a göre, tüm olumsuzluklara rağmen Avrupalı yatırımcının Türkiye’ye olan ilgisi devam ediyor.
Üç farklı ticaret bölgesine sahip olan Belçika’da Türkiye’ye doğrudan yatırım yapmak konusunda fırsatların incelendiğini dile getiren Apaydın, “Türkiye’nin vermiş olduğu teşvikler, vergi avantajları, yatırım kolaylıkları ve zaman zaman arazi tahsisleri ile üretim maliyetlerindeki düşüşün yakın gelecekte doğrudan yatırımlara olumlu etkisi olacağını gözlemliyoruz” diye konuşuyor.
Türkiye son dönemde yaptığı bazı mevzuat değişiklikleri ile Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde bir önceki yıla göre 17 sıra birden yükseldi ve 190 ülke arasında 43'üncü sıraya yerleşti.
İş Yapma Kolaylığı Raporu ve Endeksi, uluslararası yatırımcılar tarafından yatırım kararının alınması aşamasında rehber olarak kabul ediliyor.
DW Türkçe’ye konuşan İsviçre Türkiye Ticaret Odası Başkanı Arpat Şenocak, 15 Temmuz ve kur şoku gibi dalgalanmalara karşın Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ilişkilerin kalıcı bir hasar almadığını söylüyor.
15 Temmuz sonrasında ertelenen yatırım planlarının son zamanlarda yeniden gündeme gelmeye başladığına işaret eden Şenocak, “Son 1 yıldır gerek İsviçre gerek Avrupa’nın diğer ülkeleri ve Kuzey Amerika’dan yoğun bir yatırımcı artışı gözlemliyoruz” diyor. Şenocak, hükümetin hukuki mevzuat ve yargı bağımsızlığı konusunda olumlu adımlar atması halinde yatırım ilgisinin kısa sürede artacağına inandığını sözlerine ekliyor.
Son 3 yıldır Avrupa Birliği ve Türk makamları tarafından hazırlıkları yürütülen Gümrük Birliği’ni güncelleme çalışmaları, gelinen noktada tıkanmış durumda.
Daha önce 2017'nin son çeyreğinde güncelleme müzakerelerinin başlayacağı ve 2019'da tamamlanacağı öngörülüyordu. Ancak son dönemde Türkiye ile AB arasında yaşanan diplomatik gerilimler nedeni ile müzakereler sekteye uğradı.
Gelinen noktada Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda Türkiye’nin ortaya koyduğu tezler, Avrupa kurumları tarafından kabul görmüyor. AB Konseyi hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü sorunları nedeniyle Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda yetki vermiyor.