Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın, iki yıl önce, Gezi davasından beraat ettiği gün, daha önce resen tahliye edildiği 15 Temmuz dosyasından tekrar tutuklanmasını sosyal medya hesabı üzerinden eleştiren avukat Aslı Kazan hakkında, Kavala dosyasının eski savcısı olan Adalet Bakan Yardımcısı Hasan Yılmaz’a hakaret ettiği iddiasıyla açılan davanın görülmesine başlandı. Duruşmada, Yılmaz’ın avukatlarının dosyaya Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan adına vekâlet sundukları ortaya çıktı.
Kazan’ın avukatlarının bu duruma tepki göstermesi üzerine söz alan müşteki avukatı Sami Kabadayı, Cumhurbaşkanı vekâletinin dosyaya “sehven” sunulduğunu savundu. Kazan’ın avukatlarından Bülent Yücetürk ise vekâletin sehven sunulduğuna inanmadıklarını belirterek, "Dosyada zaten Hasan Yılmaz’ın vekâleti vardı. Cumhurbaşkanı bütün davaların sahibi olabilir ama bu dosya özelinde Cumhurbaşkanı yoktur. Böyle bir dosyaya Cumhurbaşkanının vekâletinin sunulması adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçuna vücut verir. Eğer avukatlar sehven yaptıklarını savunuyorsa da görevde ihmal suçunu işlemişlerdir” dedi.
Avukat Aslı Kazan, HSK’nın Kavala dosyasında tutuklama talep eden ve tutuklama kararı veren savcı ve hakimlerin listesini istemesinin ardından yaptığı paylaşımda, “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Osman Kavala'yı tutuklayan hakimlerin listesini soruyor. Ama unutulmasın. Kavala o dosyadan tahliye oldu. Kavala'yı tekrar tutuklamaya sevk eden ve yanlı/delilsiz iddianame hazırlayan Hasan Yılmaz HSK 1. Daire üyesi. Haksız tutuklatan, haksız tutuklayandan hesap mı soracak?” demişti. Yılmaz’ın şikâyeti üzerine jet hızıyla soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da, avukat Kazan hakkında, hakaret iddiasıyla dava açmıştı. Davanın ilk duruşması Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.
Duruşmaya, Aslı Kazan ile avukatlar İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan, İlhan Cihaner, Bülent Yücetürk, Yiğit Acar, Taylan Tanay, Mustafa Güler, Fatma Önal, Serdar Laçin, Yalçın Akbal, Revşan Deniz Çobanoğlu ile müşteki avukatı Sami Kabadayı katıldı. Kimlik tespitlerinin ardından söz alan Kazan’ın avukatı Turgut Kazan, avukatlık yasası uyarınca savcılığın Adalet Bakanlığı'ndan soruşturma ve kovuşturma izni alması gerekirken, müvekkili hakkında izin alınmadan dava açıldığını belirterek, gerekli izinlerin alınması için yargılamanın durdurulması kararı verilmesini istedi.
Turgut Kazan, işlendiği iddia edilen suç yerinin de İstanbul olduğunu anımsatarak, “1136 sayılı Avukatlık Kanunu mesleğin güvencesidir. Müvekkilimiz, tartışma konusu açıklamaya ilişkin gezi davasında sanık avukatıydı. Yaptığı değerlendirme de gezi davasıyla ilgiliydi. Dolayısıyla, görevinden doğan, görevinden kaynaklanan bir açıklamaydı. Bu bakımdan avukatlık yasası yetkili yer bakımından avukatları güvenceye alıyor. Eğer bu şekilde yargılama yapılırsa, avukatlar olarak şehirden şehire koşturmak zorunda kalırız, yani güvence askıya alınmış olur. Bu nedenle durma kararı verilmeyecekse yetkisizlik kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi.
Turgut Kazan şöyle devam etti:
“İlhan Cihaner müvekkilimdi, makam odasında yaka paça gözaltına alındı, Erzurum’da tutuklandı. HSYK yetkisini aldığı halde dosyayı bırakmayan Osman Şanal, 64 sayfalık yetkisizlik kararı yazarak dosyayı İstanbul’a gönderdi. Ben de çıktım ‘bu adam savcı değil militandır’ diyerek açıklama yaptım. Savcılığın ve mahkemenin suç işlediğini açıkladım. Doğrudan mahkemenin mahkeme, savcılığın savcılık olmadığını söyledim. Bu defa buna da suç duyurusu yapıldı. Buna soruşturma izni vermediler. Bu defa terörle mücadele eden kişileri hedef göstermekten suç duyurusu yaptılar. Siz yargıçsınız terörle mücadele etmez adalet dağıtırsınız dedik. Bu defa görevsizlik verdiler, asliye cezaya gönderdiler. Asliye Ceza’nın başkanı, kovuşturma koşulları tamamlanmadığı için yargılamanın durdurulmasına karar verdi. Sadece o kararı gördüğünüzde bu dosya ile ne kadar eşit olduğunu anlayacaksınız”
Gezi davasında re’sen tahliye edilen Kavala’nın, Yılmaz’ın talimatıyla cezaevinden çıkarken gözaltına alındığını, sonrasında da tutuklamaya sevk ettiğini hatırlatan Turgut Kazan, “O dönem HSK, yükselmede esas alınacağı için İstanbul Başsavcılığı komisyonuna yazı yazarak Kavala hakkında karar veren hakim savcıların listesini istedi. Bunları isteyen o günkü başsavcı vekiliydi. Adalet Bakan yardımcısı oldu. HSK 1. Dairesinin doğal üyesi oldu. Hem kendisi gözaltına aldırıyor, hem tutuklama istiyor hem de bunların listesinin gönderilmesini istiyor. Bunları avukat dile getirmek zorundadır, bunu dile getirmek de avukatlıktan doğan bir açıklamadır” diye konuştu.
Daha sonra söz alan Aslı Kazan’ın avukatlarından İlhan Cihaner de, CMK’da derhal beraat verilecek hallerin düzenlendiğini belirterek, Aslı Kazan’ın paylaşımındaki sözlerin somut olgulara dayandığını söyledi. Cihaner, bu nedenle derhal beraat kararı verilmesi gerektiğini kaydederek, “Yargılama en kısa sürede en az masrafla bitirilir. Bu paylaşımdaki tüm cümleler doğrudur. Dolayısıyla beraat etmesi gerekir. Bu tür sözlerle yargılanırsak ne avukatlık yapabiliriz ne de bu meslek kalır” ifadelerini kullandı.
Cihaner’in ardından konuşan avukat Bülent Yücetürk ise müşteki Yılmaz’ın avukatlarının dün dosyaya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan adına vekâlet ve 6 adet yetki belgesi sunduklarını belirterek, “Size göre Cumhurbaşkanı bütün davaların sahibi olabilir ancak bu dava özelinde Cumhurbaşkanı yoktur. Bu konuda neden yetki belgesi sunduklarını buradaki avukatın nasıl bir gerekçeyle burada olduğunu anlamadan müşteki avukatına söz verilemez” dedi.
Bunun üzerine söz alan Yılmaz’ın avukatı Sami Kabadayı, soruşturma aşamasında Yılmaz’ın vekâletini sunduklarını, Erdoğan adına verilen vekâletin de “sehven” sunulduğunu, "mahkemenin affını istediklerini" söyledi. Bu açıklamaya tepki gösteren avukat Yücetürk ise, “Böyle bir vekâletin sehven sunulduğuna inanmıyoruz. Cumhurbaşkanın'ın vekâletini sunmak adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçuna vücut verir. Eğer avukatlar aksini söylüyor, sehven diyorsa bu durumda görevde ihmal suçunu işlemiştir. Soruşturma aşamasında zaten vekâletname sunduklarını söylediler. İkinci bir vekâletnameyi bu şekilde kasıtlı biçimde sundularsa bu görevi kötüye kullanmaktır” diye konuştu.
Turgut Kazan da Cumhurbaşkanı vekâletnamesinin 6 yetki belgesiyle birlikte dosyaya sunulmasının bir baskı unsuru arayışının göstergesi olduğunu ifade ederek, “Biz bunu anlatacağız. Nasıl ki Fettah Tamince, Cumhurbaşkanı avukatları tarafından hep kurtarıldıysa bu vekâletname de o nedenle sunulmuştur diyeceğiz” dedi. Bunun üzerine tekrar söz alan müşteki avukatı Kabadayı da “Bu sözler öküz altında buzağı aramaktadır. Buluttan nem kapmaktır. Aksi bir şey olsa söyleriz, sehven yapılmış bir hatadır” savunması yaptı.
Kabadayı, durma kararı ve yetkisizlik verilmesi taleplerinin reddedilmesi gerektiğini belirterek, “Sanık tarafından yapılan açıklama Kavala ile ilgilidir. Kendisi Kavala’nın avukatı değildir. Sosyal medya Kavala’nın avukatlığını yapma yeri değildir. Avukatlığını yapmadığı bir kişiye ilişkin açıklama yapmak da avukatlık görevi değildir. Dolayısıyla durma talebinin reddini istiyoruz. Yetki ve derhal beraat kararı verilmesi taleplerinin de reddini istiyoruz” dedi.
Görüşü sorulan duruşma savcısı da taleplerin reddini istedi. Mahkeme hakimi de suç konusu yapılan paylaşımın Aslı Kazan’ın görevine ilişkin olmadığı gerekçesiyle yargılamanın durdurulması talebinin redddine karar verdi. Mahkeme ayrıca yetkisizlik ve derhal beraat taleplerini de reddetti.
Daha sonra Aslı Kazan’ın ifadesine geçildi. Kazan, savunmasında şunları söyledi:
“Ben savunmamı yaparken kamuoyunda böyle anıldığı için Kavala dosyası diyerek anlatacağım. Kavala tutuklandıktan sonra müvekkilim ve arkadaşım Yiğit Aksakoğlu aynı dosyadan tutuklandı. Bu dosya FETÖ’cü savcı Muammer Akkaş tarafından başlatılan soruşturmada, FETÖ’cü hakimler tarafından alınan usulsüz kararlarla yapılan dinlemelerden oluşturulmuş delillerle yapıldı. Ömrüm yettiğince bunun hukuksuz bir dava olduğunu anlatacağım. Bu dosyanın tamamı delilsiz asılsızdır.
Yaptığım paylaşım “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Osman Kavala'yı tutuklayan hakimlerin listesini soruyor. Ama unutulmasın. Kavala o dosyadan tahliye oldu. Kavala'yı tekrar tutuklamaya sevk eden ve yanlı/delilsiz iddianame hazırlayan Hasan Yılmaz HSK 1. Daire üyesi. Haksız tutuklatan, haksız tutuklayandan hesap mı soracak?” şeklinde. Ben Hasan Yılmaz’a hakaret etmedim. Hasan Yılmaz bu somut gerçeğin söylenmesinden rahatsız oluyorsa delilsiz hukuksuz iddianame yazmayacaktı, beraat kararı verildiği gün cezaevinden çıkmadan gözaltına alınması kararı vermeyecekti. Bu delilsiz iddianameyi yazdıktan sonra bakan yardımcısı oldu. Bu dosyanın delilsiz dayanaksız oluşu AYM kararı ile sabittir. Dosyaya bir yazı girdi, yazıda dosyada tutuklama kararı veren hakim savcıların listesini istiyorlardı ve Hasan Yılmaz HSK üyesiydi. Ben bu çelişkiyi, bu somut gerçeği kamuoyunun bilmesini istedim. Burada kesinlikle bir suç yoktur”.
Kazan’ın savunmasının ardından söz alan avukat Yücetürk, Hasan Yılmaz’ın Cumhurbaşkanı tarafından atanmış olması nedeniyle kamu görevlisi değil siyasi bir kişilik olduğunu söyledi. Yücetürk suçun unsurlarının oluşmadığını belirterek, “iddianameyi hak ettiği yere göndermek lazım, beraat kararı verilmesini istiyoruz” dedi. Avukat Yiğit Acar da bir avukatın tek görevinin müvekkilini korumak olmadığını ifade ederek, “Avukatların hukuk devletine karşı da görev ve yükümlülükleri vardır. Biz hukuk düzenini, hukuk güvenliğini savunmak, doğruya doğru yanlışa yanlış demekle de yükümlüyüz. Hakim ve savcı meslektaşlarımızın Adalet Bakanlığında görev aldıklarında artık sadece yargı değil yürütme erkinin de içinde olduğunu unutmamamız lazım. AYM’nin özellikle yürütme erki içinde olanlara yönelik tazminat davalarında bile ne kadar hassas olduğu ortadayken, hala kendisine yönelik işlemlerin bir cümleyle eleştirilmesine tahammül edilmeyip, savunma içeriği gelmeden iddianame düzenlenmesi silahların eşitliği ve adil yargılanmanın zedelenmesidir. Hukuk devletini koruma görevimiz olduğunu unutmadan beraat kararı verlmesini istiyoruz” dedi.
Söz alan müşteki avukatı Kabadayı da “Müvekkilimizin kamu görevlisi olduğunu açıklamamıza gerek yoktur. Sanık söylemlerinde delilsiz iddianame düzenlemekle, haksız tutuklama konusunda isnatta bulunmaktadır. AİHM ve AYM kararları toplum karşısında küçük düşürmekten bahsetmektedir. Sanığın paylaşımıyla müvekkilimiz töhmet altında bırakılmıştır. Biz suçun oluştuğunu düşünüyoruz. Katılma talebimiz var, şikayetimiz devam ediyor, sanığın cezalandırılmasını istiyoruz” dedi.
Katılma talebini kabul eden mahkeme, dosyanın esas hakkında mütalaanın sunulması için savcılığa gönderilmesine karar vererek duruşmayı 18 Mayıs’a erteledi.