Fikret İlkiz*
Herkesin haksızlığa uğramasının yolunu açabilecek bir tek hak ihlali bile, hiç kimsenin kin ve nefret duygularına feda edilemeyecek kadar ciddidir.
Ne oldu? Yanıtlamanın zamanıdır.
Gelecekte ortaya çıkabilecek bazı sonuçlar an itibariyle anlaşılamayabilir.
Zaman öyle bir geçer ki; geçmişte anlaşılamayanları anlaşılır kılar.
Turnusol kâğıdı gibidir. Bazı gerçekleri yaşandığında ve başımıza geldiğinde anlamlı kılar. Zamanların kimisi kötüdür, kimisi iyi.
İyi olanlar arasında adaleti olan yargı vardır, insan odaklıdır. Yargının mekanlarında ve tüm zamanlarında insan hakları hukuka egemendir. Egemenlerin kanunlarını an itibariyle sınırlandırır. Gelecekte ortaya çıkabilecek adaletsizlikleri bile önler. Anlaşılabilecek bir yargı sistemini adaletli ve güvenilir olarak kurar.
Kötü olan kanunlar olabilir, kötüsü bile iyilerin elinde temel hak ve özgürlükler sayesinde özgürleşir.
Gelecekte başınıza gelecekler şimdi anlaşılamıyorsa yargıda güvenilir adalet yaratmak çok zordur. Başa gelince anlaşılanlar, başına gelenler için bazen acıdır ve çok kötüdür.
Ama adaletsizlik ve hukuksuzluk tek bir kişiye yapılsa bile; herkes için çok daha acıdır, kahredicidir.
Hapishaneleri sürekli çoğaltılan bir ülkede yaşamak zordur. İnşa edilen hapis mekanları yerine zihinlerde, düşüncelerde, dilde yaratılan hapislikleri ve nefreti seçmek; adaletsiz ve hukuksuz bir yargıyı seçmek demektir.
Herkes için kötüdür, acısını çekmiş olanlar için daha kötüdür.
Başkası için aynı kötülüğü istemek midir geçmişle hesaplaşmak?
Adaletsizliği istemek midir insan haklarına dayalı hukuk?
Ne olmuştu?
KHK’lar kanun olmuştu…Olağanüstü hâl, olağanlaşmış ve kanunlaşmıştı.
Örneğin 15.08.2017 tarihli 694 sayılı KHK ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişiklik 1.2.2018 kabul tarihli 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile kanunlaşmıştır.
Bu Kanunla yapılan değişikliğe göre ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez. Türk Ceza Kanunu’nda devlete ve millete karşı suçlar kısmındaki örneğin devletin güvenliği ile ilgili ve benzeri suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez. (CMK Tutuklukta Geçen Süre Madde 102/2)
Sonra yargı reformu adı altında 17. 10 2019 kabul tarihli 7188 sayılı Kanunla aynı maddeye eklenen değişiklikle “reform” yapıldı ve “soruşturma evresinde” tutukluluk süreleri düzenlendi. Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez. Ancak, Türk Ceza Kanunu’nun devlet aleyhine cürümlerle, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
Dokunulmayan ve reforma tabi tutulmayan bir diğer düzenleme ise yürürlükte…
En son yürürlükte olan bu düzenlemeye göre; Ahmet Altan hakkında önce salıverilme sonra tutuklama kararı verildi. Yeniden tutuklama sürecinde; yargılayan Mahkeme hükümle mahkûmiyet kararı vermiştir ve aynı zamanda hükümle birlikte salıverilme kararı da vermiştir. Bu karara Savcılık itiraz etmiştir. Salıveren mahkeme salıverilme kararının haklı, hukuka ve dosya içeriğine uygun olduğuna karar vererek savcılık itirazını reddetmiştir. Bir başka mahkeme ise Savcılık itirazını incelemiş salıveren mahkeme kararının aksine yakalama kararı vermiş ve Ahmet Altan yeniden tutuklanmıştır.
Nasıl mı?
Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 104’e göre, şüpheli; savcılık aşamasındaki “soruşturma” evresinde veya hakkında iddianame düzenlenip ceza davası açılmış olup yargılama sürecinde yani “kovuşturma” aşamasında sanık; her zaman salıverilmesini isteyebilir. Kısaca soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir.
Eğer tutuklu sanık veya şüpheli hakkındaki tutukluluk halinin sona erdirilmesini veya salıverilmesini talep eder ve ret kararı verilirse; bu ret kararına karşı sanık itiraz edilebiliyordu.
Mahkemeler hükümle birlikte eğer tutuklu sanığın salıverilmesine karar verirse 2017 yılından önce bu karara Savcılık tarafından itiraz hakkı yoktu. Sanığın kendisi tahliye talebinde bulunmuş ve hükümle birlikte tutuklu sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmişse; sanık bu karara itiraz hakkını kullanabiliyordu. İtirazını ve tutukluluk halini bir diğer mahkeme inceleyerek karar verebiliyordu.
Kısaca; CMK’daki eski düzenlemeye göre şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir ve bu ret kararına sanık veya şüpheli itiraz edilebilirdi (Fıkra 2). Ret kararına “itiraz hakkı” sanık ve şüpheliye tanınmıştı.
Artık Savcılık bu kararlara itiraz edebiliyor…
Çünkü, 20.11.2017 tarihli 696 sayılı KHK ile Ceza Muhakemesi Kanunun 104. Maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde yer alan “ret kararına” ibaresi “Bu kararlara” şeklinde değiştirildi. Basit bir değişiklik o zaman yapılmıştı. Uygulamada fark edilmeye başlandı.
Dolayısıyla, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık hakkında verilmiş “salıverilme kararlarına” itiraz hakkı genişletildi.
Yargı; tutukluluk hallerini olağanüstü hâl kararnamelerinin kanunlaşmış haliyle yürütüyor.
01.02.2018 kabul tarihli 7079 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’la ne yapılmıştı?
20 Kasım 2017 tarihli ve 696 sayılı KHK ile değişik CMK’nun 104 ünce maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki “Ret kararına” ibaresi “Bu kararlara” şeklinde değiştirilmiş, daha sonra bu hüküm 1 Şubat 2018 kabul tarihli ve 7079 sayılı Kanunla aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.
Böylelikle 7078 ve ardından 7079 sayılı kanunlarla Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerle KHK’lar kanunlaşmış ve bir yıldan beri yürürlüktedir…
Bir mahkemenin hükümle birlikte salıverilme kararına göre salıverildiğinizi zannettiğiniz sırada yeniden tutuklanabilirsiniz…Herkesin başına gelebilir.
Bir mahkeme örneğin üç beş yıl süren ve hükümle birlikte tutukluluk halinin sona erdirilmesine karar vererek sanıkların salıverilmesine karar vermiş ve yargılamayı bitirmiş olabilir; ama başka bir mahkeme davadan el çekmiş mahkemenin salıverilme kararını kaldırabilir. Salıverilirsiniz, tutuklanabilirsiniz.
Zannedersiniz ki; her şey kanuna uygun. Zannetmeyin; çünkü her şey sadece kanunda yazıldığı gibi. Kanunları buna göre yaptılar. Bir insanın, kanuni düzenlemelerle yeniden tutuklanmasına oh olsun diyerek, sevinebilirsiniz.
Zamanında bu anlar için kanunlar değiştirilmiş ve KHK’lar kanun yapılmıştır. Ama sizin sevinmeleriniz için değildir bu değişiklikler…Kanunlara uygun ama hukuka aykırı olağanüstü zamanların haksızlıklarının üzerine kurulu böyle bir yargı sisteminin adaletli ve güvenilir olması beklenmemelidir.
Herkesin haksızlığa uğramasının yolunu açabilecek bir tek hak ihlali bile, hiç kimsenin kin ve nefret duygularına feda edilemeyecek kadar ciddidir.
Farkına varmadığımız takdirde şimdi yaratılan haksızlığın düşman ceza hukuku ile ödüllendirildiği zaman ve mekanların çoğalmasına neden oluruz. Kendi kin ve nefretlerimizle ürettiğimiz kilitlerle kendimizi hapseder ve özgür olduğumuzu zannederiz.
Zannedilmesin ki; Ahmet Altan hapsedilmiştir!
Bu yazı 18 Kasım 2019'da Bianet'te yayınlanmıştır