Türkiye İşçi Partili, Türkiye Yazarlar Sendikası yöneticiliği yapan yazar Demirtaş Ceyhun'un oğlu Ozan Ceyhun'un Avusturya Büyükelçisi olarak atanması tepkilere neden oldu. 1980 darbesinin ardından Viyana'ya gittikten sonra yasa dışı örgüte üye olmaktan dolayı hakkında soruşturma açılan Ceyhun, 2. Dev-Yol davasında, Dev-Yol üyesi olmak ve adam öldürmek suçundan idam ile yargılandı. Ceyhun, ülkücü birini öldürmediğini belirtirken, sivil mahkemede beraatinin verilmesi bekleyerek gençlik hatası yaptığını ileri sürdü.
TIKLAYIN | Avusturya Büyükelçiliği'ne atanma kararı tartışma yaratan Ozan Ceyhun kimdir?
TIKLAYIN | Ozan Ceyhun, Avusturya Büyükelçiliği'ne atandı
Hürriyet'ten Turan Yılmaz'ın haberine göre, Ceyhun, ülkücü Mustafa Eroğlu'nu öldürdüğü iddialarına ilişkin "Bu konuda suçsuzluğum kanıtlanmış olmasına rağmen hâlâ adımın zikredilmesini üzüntüyle, esefle, hayretle karşılıyorum. Özellikle adımın anıldığı menfur hadisenin yaşandığı iddia edildiği dönemde (1977) ben 16 yaşında bir çocuktum. Adanalı olmama rağmen Adana Yurdu’nun nerede olduğunu da bilmiyorum. Şimdiye kadar sustum. Ama yazılanları ve bu yalanlara inananları gördükçe şaşırıyorum. Hakkımdaki o iddia ben yurt dışına çıkıp normal yaşamımı sürdürürken ortaya atıldı. 12 Eylül mahkemesinde adımı işkence altında zorla söylediklerini dile getiren iki kişinin beraat etmelerine rağmen mağduriyeti ben yaşadım." açıklamasını yaptı.
"Gençlik hatası yaptım"Ceyhun, "Bu konuda bir gençlik hatası yaptım. Bir darbe mahkemesi tarafından haksız yere suçlanmamı onur meselesi yapıp, 'Darbeci bir rejimin mahkemesine çıkıp o mahkemenin hâkimlerine suçsuz olduğumu söylemeyi kendime yediremiyorum, çünkü suçsuzum' dediğim için sivil bir mahkeme nezdinde beraatime karar verilmesi uzun zaman aldı. Bu konuda gençlik hatama kendim de kızmaktayım. Dava, iddia edildiği gibi zaman aşımından düşmedi, beraatle sonuçlandı. Çok haksız, 12 Eylül kumpaslarına uygun bir suçlamaya maruz kaldım, ardından da bir şekilde 12 Eylül mağduru olarak sıkıntı çektim. Ama o yıllarda defalarca Türkiye’ye gidip geldim." dedi.
Ceyhun, "Yurtdışında olduğum sırada, dönmediğim için vatandaşlıktan çıkarılmıştım. Ben hiç vatandaşlığımı terk eder miyim? Beni başka bir yaşama iten Kenan Evren rejimi oldu. 2000’li yıllarda, Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden Türk vatandaşlığımı aldım. Kendisine minnettarım, vatandaşlığıma dönebildiğim için yatıp kalkıp dua ediyorum. Vatandaşlığı kendim istedim, çifte vatandaşlık hakkını da kopararak. O dönem Alman Sosyal Demokrat Parti ile AK Parti arasındaki sıcak ilişkilerde köprü rolü oynayabileceğim düşünüldü. O dönemin Türk büyükelçileri de benim için ‘Yararlı bir şahsiyettir’ dedikleri için bu oldu, sonra da gelip Isparta’da bedelli askerlik yaptım." düşüncesini dile getirdi.
Ceyhun, "Almanya’da hep sosyal demokrat çizgide oldum. Yeşiller’de de aynı çizgideydim. Beni sosyal demokrat partiye üye yapan da Schröder’dir, “Sen özünde sosyal demokratsın, ne işin var Yeşiller’de” dedi. Ve ait olduğum yere gittim. İzmir’den AK Parti milletvekili adaylığıma kadar da sosyal demokrat üyeliğim devam etti. Bunu Türkiye’de kimse anlamıyor ama muhafazakâr bir sosyal demokrat olmak mümkün. Ben Avrupa’da zaten öyle tanınıyordum, onun için Schröder çizgisine yakındım... Mesele solculuğu bırakıp sağcı olmak meselesi değil. Almanya’da sosyal demokratları seçenlerin bir çoğu Türkiye’de AK Parti’yi seçerler." ifadesini kullandı.