Cengiz Özdemir Vaftiz kelime anlamıyla "suya batırmak, yıkamak" anlamlarına gelen Yunanca βαπτίζω (vaptizo) sözcüğünden türemiştir. Farsça'dan Türkçe'ye geçen abdest sözcüğü ile Yunanca'dan diğer dillere geçen vaptismos sözcüğü arasında büyük benzerlik vardır. Kökeni Akilleus'un annesi Thetis tarafından topuklarından tutularak Stxy ırmağında yıkanmasına kadar götürülebilir. Akilleus bu nedenle yarı-tanrı ve ölümsüz olmuştur. Ta ki Paris tarafından suya değmeyen tek topuğundan vuruluncaya dek! Vaftiz törenleri ise Hristiyanlığa özgü bir "dine kabul" özelliği taşır. Doğduktan kısa bir süre sonra bebeğin alnını ıslatarak ya da tüm vücudunu suya batırarak icra edilen bir arınma ve "yeniden doğuş" törenidir. Hristiyan mitolojisinde İsa'nın 27 yaşındayken Şeria nehrinde Vaftizci Yahya tarafından Vaftiz edilmesi bu nedenle büyük önem taşır.
(İsa'nın Yahya Tarafından Vaftiz Edilişi- Piero Della Francesca- 1449)
(İsa'nın Vaftiz Edildiğine İnanılan Şeria Irmağındaki Arkeolojik Alan) Bugün gördüğümüz Ayasofya Kilisesi 537 yılında tamamlandığında Hristiyan dünyasının en büyük mabedi olarak inşa edilmişti. Bu kilisenin hemen yan tarafında yer alan Vaftizhane binası ise büyük olasılıkla bugün gördüğümüz üçüncü Ayasofya binasından önce yok olan ve bugün bahçede kalıntılarını gördüğümüz ikinci Ayasofya Kilisesinden arta kalan bir yapıdır. İnşaat tekniği ile bugünkü Ayasofya'dan 100 yıl önce inşa edildiği sanılmaktadır. Ana bina 1475 yaşında, vaftizhane kısmı ise yaklaşık 1600 yaşındadır! Bu vaftizhane kısmı ve hemen yan tarafında yer alan dört türbede Osmanlı hanedanından toplam 146 mezar yer almaktadır. Vaftizhane haricindeki dört türbenin ikisi (II. Selim ve Şehzadeler Türbesi) Mimar Sinan'ın eseridir. Diğer iki türbe binası ise (III. Murat ve III. Mehmet Türbeleri) Sinan'ın öğrencisi Dalgıç Mehmet Ağa ve Mimar Davut Ağa'nın eserleridir.
(Sinan'ın Eseri 2. Selim Türbesinin İçi) Osmanlı hanedanı açısından Ayasofya çok önemlidir ve başka hiçbir mabede tanınmayan özellikleri burada görebiliriz. Örneğin burada türbe yapılarının içinde yer alan 146 mezarın dışında bir hazire görülmez. Diğer tüm camilerde bir açık mezarlık vardır ve hala buralara insanlar bakanlar kurulu kararıyla defnedilirken Ayasofya bu işlemden muaf tutulmuş ve sadece Hanedan üyeleri buraya defnedilmiştir. Peki nasıl oluyor da Hristiyanlar için yeniden doğuşu temsil eden Vaftizhane binası her ikisi de "deli" lakabıyla anılan iki Osmanlı sultanına mezar odası oluyor? Osmanlı'da teamül gereği ölmeden önce tahttan indirilen (azledilen ya da katledilen) hiçbir padişaha türbe yapılmamıştır. Vuslata ulaşamamış bu sultanlardan Genç Osman katledildikten sonra babası 1. Ahmet'in, 2. Abdülhamit ve Abdülaziz dedeleri 2. Mahmut'un, 3. Selim yine babası 3. Mustafa'nın yanına defnedilmiştir. İşte fetihten sonra 2 yüzyıl kadar yağ deposu olarak kullanılan vaftizhane de bizzat şeyhülislam fetvasıyla tahttan indirildikten 16 yıl sonra vefat eden sultan 1. Mustafa için alelacele türbe haline getirilmiştir. Vaftizhanenin duvarları yıkılarak onlarca ton ağırlığındaki som mermerden vaftiz kurnası Atrium kısmına kaldırılmıştır. Ayrıca türbe kısmındaki Vaftizci Yahya fresklerinin de sıvalarla kapatıldığı sanılır. Has Bahçeden (Topkapı Sarayı) getirilen toprakla burası doldurularak türbeye çevrilmiştir.
(Vaftizhaneden çıkarılan devasa vaftiz kurnası. İçine girebilmek için merdivenleri de var) Şeyhülislam fetvasıyla azledilen ilk padişah Sultan 1. Mustafa'dır. Ancak Deli lakabıyla anılan 1. İbrahim'in sonu daha da vahim olmuş ve amcasından farklı olarak Şeyhülislam fetvasıyla tahttan indirilmekle kalmamış, aynı zamanda katledilmiştir. Bilindiği gibi Osmanlı Padişahları aynı zamanda İslam coğrafyasının halifesi sıfatını da taşırlar. Her ikisi de yarı "deli" sayılan bu iki "şeyhülislamzede" halife-padişah diğer tüm "düşük" padişahlar gibi kendileri için ayrıca bir türbe yapılması gereği düşünülmeden alelacele Ayasofya'nın vaftizhanesine gömüldüler. Yanlarında bir takım şehzadeler onlara eşlik ediyor. Son bir not: Evliya Çelebi meşhur seyahatlerine çıkmazdan evvel vaftizhanede türbedarlık yapardı.
(1. İbrahim ve amcası 1. Mustafa'nın makamları- Vaftizhanenin içi) Yaklaşık 50 yıldır kapalı olan türbeler geçen sene güzel bir restorasyondan geçirilerek yeniden ziyarete açıldı. Emeği geçen herkese, özellikle Ayasofya Müzesi müdürü Haluk Dursun'a teşekkür etmek gerekir.