Cengiz Özdemir - T24http://kulturistanbul.blogspot.com/
Geçtiğimiz günlerde t24.com.tr'de okuduğumuza göre zavallı bir Amerikalı turist, elli küsür sene önce, Ayasofya'dan aşırdığı birkaç mozaik taşını, vicdan azabı içinde müzeye geri iade etmiş. Kadıncağız mozaik taşlarını teslim ederken "artık huzur içinde ölebilirim" demiş. Oysa aynı Ayasofya'nın üst galerisinde yatan Henricus Dandolo liderliğindeki haçlı orduları 1204 yılında bütün insanlık tarihinin görüp göreceği en büyük yağma ve soygun hareketini "din adına" gerçekleştirmiş, Selahattin Eyyubi'den Kudüs'ü geri almak için yola çıkan "inananlar" ordusu, "kafir" müslümanlar yerine ortodoks dindaşlarının başkentini yağmalamıştır. Yağmanın yanı sıra manastırlardaki rahibelere tecavüz edilmiş, Ayasofya at ahırı olarak kullanılmış, din adamları köle olarak satılmış, tüm para edecek mallar ve dini semboller batıya kaçırılmıştır.Bu sefere katılan haçlılardan birisi olan Robert de Clari İstanbul için şu satırları kaleme almış: "Dünya kuruldu kurulalı ne İskender zamanında, ne Şarlman devrinde, ne daha önce ne daha sonra, bu kadar büyük, bu kadar zarif, bu kadar fevkalade servet ne görülmüş ne de alınmıştır. Kanaatimce dünyanın en zengin kırk şehrinde Konstantinopolis'te bulunan servet bulunmaz"Yine bir başka tarihçi, Bizanslı Niketas şunları yazıyor: "Hıristiyan topraklarından kan dökmeden geçip gideceklerine, sadece Müslümanların üzerine yürüyeceklerine yemin edenler, Konstantinopoliste katliamların en dehşetlisini yarattılar"Tabii bütün bu yağmalama hareketinde aslan payını Venedik aldı. Pagan ve Hıristiyan döneme ait pekçok Roma- Bizans anıtı ve rölik denilen kutsal emanetler yağmalanarak Venedik'e kaçırıldı. Şehirlerini ve yönetimlerini kutsamak için İskenderiye'den İncil yazarı Aziz Markus'un kemiklerini kaçırıp Venedik'e getiren Venedikliler, Markus'un kemiklerini muhafaza etmek için meşhur San Marko katedralini inşa etmeye başlarlar. Bir hırsızlığın anısına kurulmuş bu katedralin hemen ön cephesinde ise bir başka hırsızlığın izlerini de sürmek mümkün. İşte onlardan en bilinen birkaçı...Quadriga Atları: Büyük İskender'in ünlüğ heykeltraşı Lisippos tarafından yapılan ve üzeri tamamen altın kaplama olan bronz heykeller Bizans İmparatoru 2. Thedossius tarafından Sakız adasından söktürülerek Konstantinopolis'e getirildiği ve Hipodromun ana giriş kapıları (Cascares) üzerine diktirildiği bilinir. Heykeller gerek büyüklükleri, gerek anatomik mükemmellikleriyle çağının bir mucizesi gibiydi. Bu at heykellerinin gerisinde de bir savaş arabası (Quadriga) bulunuyordu. Mahşerin bu dört atlısının aynı zamanda dört İncil yazarını da temsil ettiği rivayet olunur. 1204 de gelen Venedik orduları ilk işleri bu dört atı sökerek Venedik'e San Marko kilisesinin girişine yerleştirmek oldu. Bugün hala bire bir replikaları alana gelenleri selamlıyor. Orijinalleri ise 1990 yılında hava şartlarından daha fazla etkilenmemeleri için katedralin içine taşınmış. 1797 yılında Venedik Cumhuriyetini tarihe gömen Napolyon bu heykelleri buradan söktürerek Paris'te kendi adına inşa ettirdiği zafer takının üzerine yerleştirtti. Ancak 1812 Waterloo yenilgisinden sonra atlar eski yerlerine yollandı. Yani Sakız adasından yola çıkan bu dört at, 2300 yıl içerisinde önce İstanbul, sonra Venedik, bir ara Paris ve en son yine Venedik rotasını izledi. Bugün bu dört attan bir tanesinin replikası Sabancı Müzesi'nin (Atlı Köşk) ana giriş kapısından gelenleri selamlıyor.San Marco Katedralinin Ana Giriş Kapısındaki QuadrigaAyios Poliektos Sütunları: Ayios Poliektos kilisesi Saraçhane'de Belediye binasının hemen karşı tarafında yer alan arkeolojik alanda yükselen Bizans tarihinin en görkemli kiliselerinden birisiydi. 524-527 arasında yapılmıştır. 472 de son Batı Roma imparatoru olan Olybrus’un kızı Anikia İuliana tarafından yaptırılmıştır. Annika soylu bir ailenin sanat koruyucusu kızıdır. Özellikle olağanüstü güzellikteki sütunlarıyla nam salmış bu kilisenin neredeyse tüm sütunları sökülerek yine San Marko katedralinin ön yüzeyinde birer savaş ganimeti gibi gelenleri karşılıyor. Ayrıca Barcelona Arkeoloji Müzesinde de bir tane sütunun varlığı bize bu yağmaya Katalan askerlerinin de katıldığını kanıtlıyor. Bu kilise yüzyıllar boyunca unutulup yok olmuş, ta ki 1940'lı yıllarda Atatürk bulvarı inşaatı sırasında fark edilinceye kadar! İstanbul'da cumhuriyet tarihinin en önemli arkeolojik buluşu kabul edilen bu alan ne yazık ki kaderine terkedilmiş bir umumi hela işlevi görüyor.Ayios Polyektos sütunları- Venedik San Marco KatedraliBugün varolsaydı Ayios Polyektos kilisesi bu şekilde görünürdüTetrark Heykeli: Adı "tetrarkia" (dörtlü yönetim) den gelen bu heykel, MS 285 yılında sınırları epeyce genişlemiş ve bu bakımdan dış tehdide daha da açık hale gelmiş Roma imparatorluğunun dörtlü bir mekanizma tarafından yönetilmesini temsil eder. Doğu ve Batı bölgeleri iki İmparator-Augustus ve onların iki yardımcısı- Sezar arasında pay edilir. Böylece barbarların Roma'ya daha fazla zarar vermeleri engellenecektir. Ancak bu yönetim şekli sadece 30 yıl devam eder ve imparator Büyük Konstantin diğer üç ortağını hıristiyan askerlerin desteğiyle saf dışı bırakır ve pagan olarak geldiği bu dünyaya hıristiyan olarak veda eder. Konstantinopoliste Mese yolu üzerinde Altınkapı (Yedikule) ile Edirnekapı ayrımında (Philedelphion) yer alan bu heykelcik te bugün San Marko kilisesinin dış cephesinde gelenleri karşılıyor. Birbirine sarılmış iki Augustus ve iki Sezar yalancı bir dayanışmanın sembolü olarak bizi selamlıyor.San Marco Katedralindeki Tetrark HeykeliBarletta Heykeli: Güney İtalya'da küçük bir kasaba'da yer alan ve 5 metre büyüklüğündeki devasa bronz heykel de yine İstanbul'dan kaçırılmıştır. Kime ait olduğu tam olarak tespit edilemediği için bulunduğu kasabanın ismiyle anılan heykel, büyük bir olasılıkla İmparator Marsianus'a aitti ve Fatih'te Kıztaşı olarak bilinen Marsianus sütunun tepesinde yer alıyordu. Bu heykel de Venedik'e götürülürken büyük bir olasılıkla geminin batması nedeniyle Barletta kasabasının sahiline vurması nedeniyle bu kasabaya dikilmiştir.Barletta HeykeliYine Robert de Clari'ye dönersek Bukaleon Sarayının içindeki bir kilisede yer alan rölikleri şöyle sıralıyor: "Hakiki Haçtan bacak kalınlığında bir yarım kulaç uzunluğunda iki parça, Hz. İsa'nın göğsünü delen mızrağın demir ucu, ellerine ve ayaklarına çakılan iki çivi, billurdan yapılan küçük bir şişe içinde muhafaza edilen kutsal kanı, Golgotta tepesine götürüldüğü zaman üstünden çıkarılan gömlek ve sivir deniz kamışlarından yapılarak başına geçirilen takdis edilmiş taç. Hz. Meryem'in başı ile Yahya peygamberin başı ve saymaktan aciz bulunduğum daha pekçok kutsal emanet buradaydı"Şimdi neredeler? Elbette artık burada değil, çok büyük bir olasılıkla Vatikan arşivlerindeler. Yukarıda saydıklarımızın yanında zavallı Amerikalı turistin çantasına atıverdiği birkaç parça mozaik taşının ne hükmü vardır?Latin Ordularının Konstaninopolis'e Girişi/ Gravür: Gustave DoreSabancı Müzesi- Atlı Köşkün Girişindeki Quadriga AtıKaynaklar: Robert de Clari- İstanbul'un Zaptı TTK Yayınları- Ankara 1994, Niketas Khoniates- Historia- Dünya Yayınları İstanbul 2006