Aydın Doğan: Emin Çölaşan benden her seferinde 300-500 bin dolar götürdü

Aydın Doğan: Emin Çölaşan benden her seferinde 300-500 bin dolar götürdü

 

HÜLYA KARABAĞLI / Ankara

 

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat Alt Komisyonu, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan'ı dinledi. Emin Çölaşan'ı neden kovduğunu anlatan Doğan, "Emin Çölaşan’ı ben kovdum, çünkü her seferinde benden 500 bin dolar, 300 bin dolar götürdü. Köşesini bir mevzi haline getirmişti" dedi.

28 Şubat sürecine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Aydın Doğan, "Erbakan tankların üzerine çıksaydı asker ileri gidemezdi” dedi. Kesilen vergi cezalarının dünyada örneği olmadığını, bunu kan davasına çevirmediğini söyleyen Doğan, atılan manşetlere ilişkin eleştirilere, “Bizi şeytanın avukatı olarak görmeyin, günah keçisi yapmayın, gazeteciler diğer meslek gruplarından daha az ahlaklı değildir” diye yanıt verdi.

Darbe ve muhtıralara tanıklık eden ve döneme ilişkin haberler yapan gazetecilerin, köşe yazarlarının ardından medya patronlarını dinlendi. Dinç Bilgin’den sonra komisyona gelen Aydın Doğan, “Medya hep bedel ödedi" dedi. Hükümetlerle ilişkisini, köşe yazarlarını neden kovulduğunu, ihaleleri, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve komutanlarla görüşmelerini anlattı.

 

'Berberoğlu, patronunun yanına oturunca'

 

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, patronu Aydın Doğan’ın yanındaki sandalyeye oturunca Komisyon Başkanı Nimet Baş’tan uyarı aldı. Baş, böyle bir usul olmadığını söyledi. Berberoğlu, oturduğu sandalyeden kalktı ve Aydın Doğan’ın arkasındaki sandalyeye oturdu. Konuşma ve sorular ilerledikçe Berberoğlu konuyla ilgili bazı metinleri patronuna verdi. Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Metehan Demir, parlamento bürosunun muhabirleri de komisyonda bulundu.

Doğan komisyona şunları anlattı:

 

'Siyasetçilerle uzun vadede dostluk kurmadım'

 

Bir ülkede demokrasi yoksa özgür medya da yoktur. Ben bu iki unsuru birbirini destekleyen iki kurum olarak görüyorum. 1946'dan bu yana medya bir türlü istenilen noktaya gelemedi. Medya hep bedel ödedi. 12 Eylül döneminde sahibi olduğum Milliyet gazetesi 15 gün kapatıldı. Siyaset ve medya birbirinin rakibi değildir.

Medyanın hatası yok mu? Var. Biz de hataları asgariye indirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Yeri geldi gazetemiz kurşunlandı, saldırıya uğradı, mafya tarafından basıldı. Medya özetle zor bir sanattır. Ekonomik olarak bağımsız değilseniz haber olarak da bağımsız olamazsınız. Hiç bir zaman siyasetçilerle uzun vadede dostluk içinde olmadım.

“Siz bir TV programında "28 Şubat'ta MİT ve Emniyet bazı kuruluşları kullanmış olabilir" dediniz. Aynı görüşte misiniz? Sorusuna  Aydın Doğan, "TV kanalındaki programda hiç tanımadığım milletvekili hakkımda yalan yanlış şeyler söylüyordu, bağlandım. Ama MİT ve Emniyet'le ilgili sözlerim Fatma Şahin ile ilgili bir soru üzerine söylenmişti. Belki MİT ve Emniyet basını kullanmış olabilir. Basın dikkat ediyor ama zaman zaman kullanılmış olabilir" dedi.

 

'Başbakanla medeni bir ilişkim var'

 

Erdoğan ile dostluk samimiyet, arkadaşlık ilişkim yok. Medeni ilişki içindeyim. Bir sıkıntım yok ama olursa da Başbakan'a giderim. Artık, bir kaç yıl önce kamuoyuna yansımış sertlikler yok.

Ben grubumdaki bütün şirketlerden ayrıldım. Çocuklarım istedi, çekildim. Doğan şirketler grubunda söz hakkım yok sadece hissedarım. Künyeden ismimin çıkarılmasında en ufak bir siyasi baskı yoktur.

 

'Emin Çölaşan'ı ben kovdum'

 

Emin Çölaşan'ı ben kovdum. Kızım ve Ertuğrul (Özkök)istemedi gitmesini, o zaman siz gidersiniz dedim. Emin'i kovmamın hiç bir siyasi yönü yok. Emin yönetilemez hale gelmişti. Bu gazetenin sahibinin de bana gücü yetmez demeye başlamıştı. Sürekli yazılarında İ melih vs, birilerine tanıktı yapmıştı. Biz artık sürekli tazminat ödemeye başladık. Çıkardığıma da çok iyi ettim. "Ben gidiyorum" diye bize haber gönderir, biz de aman gitme deyip müteaddit kereler 300 bin, 500 bin dolar verirdik. Bir gazete köşesi mevzi olabilir mi? Emin her defasında bizden götürdü.

 

'Bekir'e hakkımı helal etmeyeceğim'

 

Bekir'e (Bekir Coşkun) hakkımı helal etmeyeceğim. Bekir'e git demedim. Hatta yazdığı bir yazıdan dolayı iyi ki varsın dedim, sonra da iyi ki yoksun dedim. Bekir'i kovmadık kendi gitti. Bir baskıyla kimseyi atmadım. Kimseden baskı gelmedi ama telkinde bulundukları oldu.

 

'Ben ihalesiz bir şey almadım'

 

1996-2000 arasında hiç bir ihale almadım Petrol Ofisi açık artırmaya çıkarıldı. Koç ve Şahenk grubu kaldı. İhale herkesin gözü önünde oldu. Sonra ben aldım. Ben ihalesiz bir şey almadım, kamu bankalarından para almadım. Kamu bankalarının kapısından geçmedim. Kredi hibe değildir. Bütün bankalar kredi için kapımıza gelir.

 

'Paşalarla görüşürüm'

 

Çevik Bir'le emekli olduktan sonra görüştüm. İstanbul'da 1. ordu komutanlarıyla mesleğim (gazete patronu olarak)  icabı görüşürüm (resepsiyonlarvs gibi). Hilmi Özkök'le de İsmail Hakkı Karadayı ile de Başbuğ ile de görüşürüm. Bunun bir suç olduğunu, gazete patronlarıyla konuşmanın bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Darbeler için beraber karar verme gibi bir şey yok.

 

'Tansu Hanım'ın mal varlığını yayınladık aramızda gerilim oldu'

 

Benim Tansu Çiller'i veya Mesut Yılmaz’ı  desteklemem diye bir şey söz konusu değil. Sabah Gazetesi Tansu Çiller'i destekledi biz ise karşıydık.Tansu hanımın mal varlığını yayınladık o zamandan sonra aramızda bir gerilim oldu, aramız limoniydi. Refahyol zamanında İstanbul'da enerji ihalesi almıştık, Mesut bey geldi iptal etti.

 

'Siyaseti niye ben dizayn edeyim'

 

Siyaseti ben niye dizayn edeyim. Siyaset kendini dizayn eder. Askerler geldiğinde ben o dönemde Arayış dergisini çıkarıyordum. Beni çağırıp seni hapse atarız dediler.Yayıncılık hakkıyla yapılırsa para da kazanılır ama ben yayıncılık yapmayım devletten para götürürüm derseniz o ayrı.

 

'BÇG'nin gazetelerimizi kurşunlaması için sebep görmüyorum'

 

Batı çalışma gurubunun bizim gazetelerimizi kurşunlaması için bir sebep görmüyorum. Evet de hayır da diyemem.  BÇG bizimle niye uğraşsın.  Biz gazetecilik yaparken  medya ile de siyasetle de  orduyla da uğraştık. Dinç Bilgin’e kağıt yardımı yaptım.  Halen de 4 milyon dolar alacağım var.  O dönemde Ecevit teklif etti. Gazeteler zorda kalacak üzülüyorum dedi. Bülent Bey bu konularda hassastı. Sabahın maaşlarına da yardım ettim, kapatılmasın diye. Bu bir mesleki dayanışmaydı, ama merhametten maraz doğarmış.   Cumhuriyet Gazetesi’ne böyle bir yardımım olmadı.  Sadece hisseleri halka arz edildiğinde 250 bin dolarlık hisse almıştım. Sonra Gürbüz  Çapan, uçakta herkesin içinde ‘Bizim gazeteyi de al  sen patronsun’ deyince kızdım. Dönüşte sadece  50 bin dolarlık hisseyi  alın. Gerisini istemiyorum dedim. Cumhuriyet Gazetesi’nde şu anda 50 bin dolarlık hissem var.

 

'28 Şubat’ta en ağır manşeti ben attım'

 

28 Şubat’ta en ağır manşeti ben attım.  Hiçbir manşete askerin müdahalesi olmamıştır. Biz resmi ortaya koyarız o kadar.Eğer siyasiler muktedir olurlarsa demokrasi dışı güçlere karşı dik dururlarsa bunlar olmaz.  Eğer Erbakan tankların üzerini çıksaydı, o zaman askerler ileri gidemezlerdi.

Ben Anadolu sermayesine karşı değilim.  Ayrıca Ülker de yeşil sermayenin en büyüğüydü. Bunlar bizim  reklam verenlerimiz.  Bu sermaye guruplarından mal almayın gibi  bir manşet atamayız. Böyle bir derdimiz olmaz. Yani kendi içimizde böyle bir yönlendirmeyle haber yapmadık. Manşet atmadık.  Ama bu manşetin kaynağı doğruysa, bugün de manşet yaparım.

 

'Vay şerefsiz manşeti rahatsız etti mi?'

 

‘Gerekirse silah kullanırız’ manşeti sorusuna  Aydın Doğan, "Bunu abuzitten efende söylediyse  manşete çıkmaz.  Ama önemli bir adam söylediyse yazarız. Bundan büyük gazetecilik olur mu? Yanıtı verdi.  BDP’liSırrı  Süreyya  Önder, Ahmet Kaya için atılan.  ‘Vay şerefsiz’ manşeti de rahatsız etti mi sizi? Diye sordu.  Doğan, “ Ben de tartıştım bu manşeti.  Keşke bu kadar keskin ve sert manşet atılmasıydı”.

 

'Dünyada  bu vergi cezasının bir örneği yok'

 

Bana vergi cezası haklı yazılmıştır dedirtemezsiniz. Bu kadar ağır bir cezanın dünyada örneği yok.  Ayrıca ben bununla ilgili açtığım davaların hiç birini kaybetmedim.  Ben devletle uzlaşma yaptım. Maliye ile devletle barıştım. Başıma geldi diye kan davasına çevirmedim. Ben varlıklı bir ailenin çocuğuyum. Her zaman vergi ahlakını benimsemişimdir.”

 

'Bizden ayrılan her gün bir melanet üretiyor'

 

Bizde çalışıp ayrılan arkadaşlar her gün yeni melanet üretiyor.  Hakkımda 4 milyon 260 bin yazı var.

Canan Barlas diye bir gazeteci var mı yok mu bilmiyorum. Bizi şeytanın avukatı görmeyin. Günah keçisi yapmayın. Gazeteciler diğer meslek guruplarından daha az ahlaklı değildir. Hatta daha fazla ahlaklıdırlar.

 

'Mesut Yılmaz Aydın Doğan’ı ihya etti' sözleri şehir efsanesi'

 

Aydın Doğan, “Mehmet Barlas, Mesut Yılmaz Aydın Doğan’ı ihya etti” sorusuna, “Şehir efsanesidir  inanmayın” dedi.  Mehmet Barlas’la düşmanlığı olup olmadığı sorusuna da “ Evet var.  Mehmet Barlasentelektüel biri, çok okuyan biri. Ama Barlas karısının etkisinde kalarak böyle şeyler yazıyor” yanıtı verdi.