Aydın Engin: Hukuk cinayeti işleniyor; iddianame, Cumhuriyet'in yayın çizgisini değiştirmesinden ibaret!

Aydın Engin: Hukuk cinayeti işleniyor; iddianame, Cumhuriyet'in yayın çizgisini değiştirmesinden ibaret!

Cumhuriyet'in tutuklu yönetici, yazar ve avukatları hakkında "PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP-C'ye müzahir oldukları" iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede 15 yıl hapsi istenen Aydın Engin, "Cumhuriyet’in yayın çizgisinde savcının iddia ettiği bağlamda ve anlamda herhangi bir değişiklik yok" dedi. "İddianamenin özü Cumhuriyet gazetesinin yayın çizgisini değiştirmesinden ibarettir" ifadesini kullanan Engin, yayın çizgisi değişikliğini suç olarak ileri sürmenin, hukukun bittiği anlamına geldiğini ifade etti. 

Evrensel'den Cansu Pişkin'e konuşan Engin şunları söyledi:

“Hukuk cinayeti diyebileceğim bir suçlama bu. Çünkü bir gazetenin yayın çizgisini az ya da çok değiştirmesi için savcılıktan veya bir savcıdan izin alınması diye bir iddiayı ortaya atmak adeta bu anlama geliyor. Yani "Biz yayın çizgimizi değiştirebilir miyiz sayın savcı" diye sormamızı mı bekliyorlardı acaba?"

"Gazetenin yayın politikası radikal şekilde değişmiş"

Gazetenin son üç yılda 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı öne sürülen iddianamede şu ifadeler yer alıyor

“Dosyamız şüphelilerinden Can Dündar’ın 08/02/2015 tarihinde Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmenliğine gelmesinden sonra, gazetenin yayın politikası radikal şekilde değişmiş, bu değişiklik basit editoryal tercihlerin ötesine geçerek, gazetenin FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C silahlı terör örgütlerinin amaçlarına hizmet eden, manipülatif haberleri yaygınlaştıran, MİT TIR’ları hadisesinde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Cumhurbaşkanı hakkında "teröre destek veren devlet ve Cumhurbaşkanı" imajını yaratan bir yayın organı haline gelmesine neden olmuştur. Öte yandan gazetenin yapmış olduğu yayınlarla terör örgütleri ve faaliyetlerini "sevimli göstermeye", güvenlik güçlerinin meşru operasyonlarını etkisizleştirmeye çalıştığı, bu doğrultuda algı yaratmaya yönelik kapsamlı haberlere imza atıldığı saptanmıştır"

Gazetecilere silahlı terör örgütüne üye olma suçlaması

İddianamede, “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” iddiası ile suçlanan Can Dündar, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener, Günseli Özaltay ve Ahmet Şık’ın ayrı ayrı 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. “Silahlı terör örgütüne üye olma” ve “Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” iddiasıyla suçlanan Cumhuriyet Vakfı yöneticileri Akın Atalay, Orhan Erinç, Bülent Utku, Güray Tekin Öz, Önder Çelik, Turhan Günay, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ve Hikmet Aslan Çetinkaya’nın ise 11,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Dosyaya dahil edilerek iddianamede şüpheli olarak yer alan "@jeansbiri" Twitter hesabının sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu "Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak", gazeteci İlhan Tanır da "Silahlı terör örgütü üyesi olmak" ile suçlandı.

"FETÖ" Cumhuriyet Vakfı'nı ele geçirdi

FETÖ’nün Cumhuriyet gazetesi üzerinden yazı dizilerini kullanarak “algı operasyonu” gerçekleştirdiği savunulan iddianamede, “Atatürkçü çizgisiyle bilinen, TSK mensupları arasında ve bürokraside rahatlıkla kendisine yer bulabilen Cumhuriyet gazetesi, FETÖ/PDY’nin diğer yayın organlarının (Taraf, Zaman, Bugün, Samanyolu TV gibi) itibarsızlaşması ve kamuoyu nazarında güvenilirliklerini kaybetmeleri sebebiyle örgüt tarafından hedef seçilmiş, gazete ve örgütün birbirine bütünüyle zıt çizgileri, öncelikle gazetenin güncel yayın politikasını belirleyen Cumhuriyet Vakfının ele geçirilmesi suretiyle kesişmeye zorlanmıştır” deniyor. 

"Bize hiçbir şekilde bilgi verilmezken Sabah’ın haberi ile iddianame çıktı"

İddianameye ilişkin olarak değerlendirmede bulunan Avukat Abbas Yalçın, iddianame Sabah gazetesinde yayınlanmadan yarım saat önce savcılık kaleminde olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Sabah'ın haberi çıkmadan yarım saat önce tutukluluğun devamına ilişkin karara itirazımızın sonucunu öğrenmek için savcılığın kalemindeydim. Soruşturmamızı yürüten Savcı Murat İnam'ın odasında bir toparlanma durumu vardı, sordum, Savcı Bey'in Bilişim Suçları Bürosu’na görevlendirildiğini öğrendim. İddianamenin durumunu sordum. Savcı, dosyada görevli olmaya devam mı edecek, yani o mu hazırlayacak iddianameyi yoksa başka bir savcı mı görevlendirilecek diye sordum. Katip bilgi veremeyeceğini söyledi. Sonuç olarak bize hiçbir şekilde bilgi verilmezken yarım saat sonra Sabah’ın haberi ile iddianamenin çıktığını öğrendik"

Dosya avukatlara gizli, yandaşa açık

İddianame kabul edilmediği için yasal olarak paylaşılmaması gerektiğini belirten Yalçın, “Yasal olarak aslında iddianamenin şu aşamada yani henüz iddianame mahkemece kabul edilmemişken hiç kimse tarafından alınamaması lazım" dedi.

Soruşturma hakkında gizlilik kararının olduğunu hatırlatan Yalçın, "İddianame kabul edilene kadar da gizlilik kararı kalkmayacak. Ancak soruşturmanın başından beri bu dosya ile ilgili haberler yapıldı. Biz soruşturma esnasında gizliliği ihlal eden haberlerle ilgili kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştuk" dedi.

"Ancak bu suç duyurusuna ilişkin kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verildi" ifadesini kullanan Yalçın, "Soruşturmanın başından beri basına haber sızdıranlar şimdi de iddianameyi sızdırıyorlar” diye konuştu.

"Bize sunulan tek şey gazetecilerin yaptıkları haberler"

Gazetecilerin yaptıkları haberler dolayısıyla suçlandığını söyleyen Yalçın, “Dosyada bize delil olarak sunulan tek şey gazetecilerin yaptıkları haber, yorum ve eleştirilerdir. Neredeyse 2 yıl kadar geriye dönerek buldukları haberler için hangi örgütü bulurlarsa hepsini bir kokteyl haline getirip dosyaya sunuyorlar. Haber dışında hiçbir delil göstermiyorlar. Dolayısıyla müvekkillerimiz tamamen gazetecilik faaliyetleri sebebiyle yargılanmaktalar” diye konuştu.