Aydın Engin, imzasını tanımayan 'FETÖ' sanığı savcıyı hatırlattı: Onun gibi "Bilmiyorum" demeyeceğiz

Aydın Engin, imzasını tanımayan 'FETÖ' sanığı savcıyı hatırlattı: Onun gibi "Bilmiyorum" demeyeceğiz

Aydın Engin*

Cumhuriyet’ten 10’u tutuklu, 2’si tutuksuz 12 şüpheli iddianame bekliyor.  Yani soruşturmayı yürüten savcının, tutuklama isteyecek kadar ciddi “suçlar” bulduğunu düşündüğü iddianamesini...  Ama yazmıyor.  Yoksa yazamıyor mu ?  O soruşturmada savcılara ifade verenlerden biri benim. O yüzden dosyayı iyi biliyorum. 250 lirayı 250 bin lira göstermek gibi bazı aptalca hileleri bir yana bırakırsak cevaplamamız istenen soruların özü özeti tek cümledir:  - Cumhuriyet gazetesinin çizgisini niye değiştirdiniz?  Bu soru bir önkabule dayanıyor. Savcıya göre Cumhuriyet gazetesi yayın çizgisini değiştirmiş?  Peki, tutun ki değiştirmiş, bunun için savcılardan ya da birilerinden izin almak filan mı gerekiyordu? Yayın çizgisini değiştirmek gibi bir suçun hukukta herhangi bir yeri olabilir mi?  Kaldı ki yayın çizgisi üstüne savcılığın soruları “savcı tanıklığı”nı kabul etmiş ve o tanıklıkta kendi ideolojik saplantıları ile Cumhuriyet’in yayın çizgisinin uyuşmamasından dolayı “muhbirlik” gibi bir onursuzluğu seçmişlerin sayıp döktüklerinden ibaret. Bir de birkaç gazete yazısı ile eski bir Cumhuriyet çalışanının attığı tweet, savcının elinde suçlama kanıtları oluşturmuş. Savcıya göre bu “suçlar” o kadar ağırmış ki 10 arkadaşımızın tutuklanmasını talep etmiş; tutuklama aygıtına dönüşmüş sulh ceza hâkimlerinden biri de bu talebi “münasip” bulmuş.  Gel gör ki bir türlü iddianame yazılmıyor, yazılamıyor.  Ya bir talimat bekleniyor, ki umarım böyle değildir ya da ciddiye alınacak bir iddianame yazmak için elde veri yok...  O yüzden bir türlü yazılamıyor...

***

Buraya kadar bir özet idi ve sadece okura hatırlatmak için yazıldı.  İşte bizim iddianameyi yazmayan savcı önceki gün yargıç karşısında idi. Hem de yasa gereği herhangi bir ağır ceza mahkemesinde değil, Yargıtay’da, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde.  Dünkü Cumhuriyet’te haberi ayrıntısı ile okudunuz. Okumadıysanız bulup okuyun. Çok eğlenecek ve çok öfkeleneceksiniz.  Bizim soruşturmada savcı olan zat dünkü duruşmada, “Selam Tevhid kumpası” diye anılan bir davada sanık...  Bu ayrıma dikkat edin lütfen. Bizler henüz şüpheliyiz. Bir iddianame yazılırsa ve o iddianame ağır ceza mahkemesinde kabul edilirse “şüpheli”den “sanık”lığa terfi edeceğiz.  Oysa “bizim” savcı yargılandığı Selam Tevhid davasında çoktan sanıklığa terfi etmiş durumda. Hem de hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen bir sanık. Hakkında düzenlenen iddianame mahkeme tarafından ciddiye alınmış, kabul edilmiş de yargılanıyor.  Önceki gün Yargıtay yargıçlarının karşısında iddianameye cevap verdi, yani iddialara karşı kendini savundu.  Öyle bir savunma ki öfkeden kıpkırmızı mı kesilirsiniz, gülmekten karnınız mı ağrır, bilemiyorum. “Bu imza sizin” mi diye soruluyor.  Cevap: Bilmiyorum...  “Kız kardeşiniz Cemaat’e ait bir dershanede öğretmenlik yapıyor muydu” diye soruluyor.  Cevap: Bilmiyorum.

***

Eğer şu bizim iddianame yazılır da bizler bir ağır ceza mahkemesinin karşısına çıkabilirsek, orada bize gazetenin yayın çizgisi, attığımız başlıklar, yaptığımız haberlerle ilgili ne sorulursa sorulsun cevabımız asla ve asla “Bilmiyorum” olmayacak...  Çünkü biz Cumhuriyet’in ilkelerini, demokrasiyi, özgürlükleri, laikliği ve halkın haber alma hakkını savunmanın suç olmayacağını, olamayacağını biliyoruz.  Hem de çok iyi biliyoruz.  

* Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet'te yayımlanmıştır