Aydın Engin: Milattan sonra 2018’e ayak basmış Türkiye’de 'sapıklık ayaklanması' yaşıyoruz

Aydın Engin: Milattan sonra 2018’e ayak basmış Türkiye’de 'sapıklık ayaklanması' yaşıyoruz

* Aydın Engin

Gazetede gün boyu az ele geçen bir “çay - kahve - sohbet - mavra” saatindeydik. Art arda patlak veren ve gitgide “sıradan haberler” kategorisine düşme tehlikesi gösteren sapıklıklar üstüne konuşuyorduk. Hani şu minibüste şortlu bir genç kadına saldıran sapık; hani şu “Beş yaşındaki kızla da evlenilebilir” fetvası veren başı fesli “din âlimleri”; hani şu beden eğitimi dersinde eşofman giyen kızlardan tahrik olan ve felsefe öğretmenliği de yaptığı anlaşılan bir başka sapık; hani şu eteği kısa bir kadın görünce üstüne çullanan ve kendini “tahrik oldum, kendime hâkim olamadım, pişmanım” diye savunan sapık; hani şu…  Anladınız…  Bir arkadaş ortaya bir soru attı:  - Yav abiler, bütün bu iğrençlikler, bu sapık düşünceler, bu sapık zihniyet vebunu eyleme dönüşmesi oldum bittim vardıydı da biz yeni mi öğreniyoruz, yoksa “dindar-kindar nesil yetiştirme” diye tanımlanan ideolojik saldırının meyvelerini mi devşiriyoruz?  Güzel soru. Zor soru…  İçimizden biri “Sosyal medyanın sağladığı iletişim zenginliği bunları gün yüzüne çıkardı, yoksa bu hep vardı da duymuyor, bu kadar yoğun olduğunu bilmiyorduk” dedi.  Çok yanlış değil. Ancak bu açıklama sorunu ortadan kaldırmıyor, katmerleştiriyor. Aklı fikri apış arasına sıkışmış, kadınların nasıl giyinmesi, nasıl davranması, ne yapması, ne yapmaması üstüne kurallar koyabileceğine inanan sapıklar sürüsünden söz ediyoruz. Hatırlayın, 3 yaşındaki kendi küçücük kızının don gömlek dolaşmasından tahrik olunabileceğini, dinen caiz olmadığını söyleyenler bile çıktı. Aylar aylar önceydi ve sözünü ettiğimiz “sıradanlaşan haberler”den biriydi ve neredeyse unutuldu.  Bizim sohbet-mavra birden utanç ve öfke kabarmasına yol açtı. Bir arkadaş “Bunları derleyelim ve topluca yayımlayalım” diye önerdi. Aklımız yattı. Sık sık olduğu gibi ihalesi de benim üstümde kaldı.  Oooofff!..  Dünyanın işi. Cumhuriyet arşivine in; günlük gazeteler arasında pösteki saymacasına dolan; bul, çıkar, sırala, yayına hazırla…  Ömür törpüsü. Hem de benim gibi kıdemli bir tembel için… Derken…  Derken iki gün önceki Sözcü gazetesinde bir habercinin, Ali Ekber Ertürk’ün haberi tokat gibi suratımızda şakladı.  Haberci, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesine girmiş, inceden inceye okumuş, taramış. Bulüğ ve nikâh sözcüklerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kuruluşunun resmi internet sitesinden “nasıl açıklandığını” bulup çıkarmış. Yani sahici bir emek ürünü.  Sanırım ve umarım okudunuz. Çünkü sosyal medyada olağanüstü yaygın paylaşımlara konu oldu. O yüzden uzun uzun aktarmayacağım. Ama kısa birkaç alıntı da yararlı.  Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde Dini Bilgiler bölümünde bir “Dini kavramlar sözlüğü” başlıklı bir alt bölüm var. Orada bulûğ (ergenlik,cinsel uyanma) kavramı aynen şöyle açıklanıyor:  “…İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir. Bu yaşa ulaştıktan sonra erkeğin ihtilam olması, baba olabilme devresine girmesi; kızın da âdet görmesi, gebe kalabilme çağına ulaşması fiilî olarak bâliğ olmalarıdır...”  Aynı sitede aynı bölümde nikâh kavramı üstüne de şu cümleler yazılı:  “Evlenmek ve cinsi ilişkide bulunmak anlamına gelen nikâh……. Bulûğ çağınaerişmiş kadının velisi olmaksızın kendisinin nikâhlanabilmesi mümkün olmaklabirlikte, velisinin de bulunması menduptur (yapılması daha iyidir) ”  Nikâh ve bulûğ kavramlarının bu resmi açıklamasından “9 yaşında bir kız, 12 yaşında bir oğlan evlenebilir” fetvasından başka nasıl bir anlam çıkar?  E peki o zaman Türkiye’de devletin resmi kurumunun bu iki sözcüğü açıklayışındaki zihniyet böyle diyorsa yukarıdaki paragraflarda sözünü ettiğim sapıklıklara niye şaşırıyor, niye öfkeleniyoruz ki?.. Milattan sonra 2018’e ayak basmış Türkiye’de “sapıklık ayaklanması” yaşıyoruz.  İtirazı olan?

Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet'te yayımlanmıştır