Aydın Engin: Savcı inatla iddianameyi yazmıyor; Cumhuriyet'in çizgisinin ne olacağını ona mı soracaktık?

Aydın Engin: Savcı inatla iddianameyi yazmıyor; Cumhuriyet'in çizgisinin ne olacağını ona mı soracaktık?

Aydın Engin*

Sayın “baş” savcılar, Yazının başlığı sizi şaşırtmasın. Hele hele dalga geçtiğim gibi bir algıya asla yol açmasın.  Ben sadece sesimi (sesimizi) duyurmak için bağırmak, hatta haykırmak istediğimi belirtmek istedim.  Umarım yazı gözlerinize, sesim de kulaklarınıza ulaşır.  Bu yazı bir şikâyetnamedir. Belki sizlere değil HSYK’ye yazmam gerekirdi. Ama onlara daha önce yazdım; en ufak bir yankı, tepki ve sonuç gelmedi.  Şimdi bir de size başvuruyorum.  Evet, bu bir gazete yazısı değil harbiden bir şikâyetnamedir.  Biz Cumhuriyet gazetesinde çalışan 12 gazeteciyiz. İçimizden 10’u tutuklu; ben ve bir arkadaşım daha da tutuksuz şüphelileriz. Sanıklığa terfi edebilmemiz için iddianamenin yazılması ve bizlerin yargıçların karşısına çıkarılmamız gerekiyor. Yani şimdilik siz yargı erki mensuplarının dilinde “şüpheli”yiz.  Soruşturmayı başlatan ve yürüten savcının bizden neden şüphelendiğini bilmiyoruz. Savcılıkta ifademiz alınırken sorulan sorulardan bunu anlamaya çalıştık ama nafile. Ya saçma sapan, yalan yanlış bilgilere dayanan sorular soruldu ya da “savcının tanığı” olup orada Cumhuriyet gazetesi ve bizler hakkında ahlaksızca yalanlar sıralayanların anlattıklarından sorular çıkarılmaya çalışıldı.  Saçma ya da yalan yanlış bilgilere dayanan soruları geçiyorum. “Savcının tanıkları”nın anlattıkları ise “Bunlar Cumhuriyet’in çizgisini değiştirdiler” gibi kendi ideolojik saplantılarından ibaret.  Savcılık ifademiz sırasında “Peki ama bir gazetenin çizgisinin ne olacağını savcıya mı soracaktık” gibi ya da “Ne yani, eğer o çizgi değiştirilecek olursa savcılıktan izin mi alacağız” gibi dilimizin ucuna gelen karşı soruları savcıya yöneltmedik. Bunu mahkeme aşamasına bıraktık.  Tutukluluk kararı verecek sulh ceza hâkimliğinde böyle sorular da sorulmadı. Hatta soru bile sorulmadı. 10’umuz tutuklandı, ikimiz (biri ben) tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldık.  Bunları büyük olasılıkla biliyorsunuz. Epey yazıldı çizildi, konuşuldu. Ben sadece şikâyetnamemi temellendirmek için bir hatırlatma yapmayı amaçladım.

***

Sayın “baş” savcılar,  Bütün bu hukuk tuhaflıklarını bize yaşatan savcı ortada toplanacak yeni kanıt olmamasına, iddianameye konabilecek herhangi bir gelişme de yokken inatla, ısrarla iddianamesini yazmıyor.  Bunun nedeni üstüne epey kafa patlattım, patlatıyoruz.  Bir sürü neden olabilir.  Mesela “Savcı tembeldir” denilebilir. Ama “Koskoca savcı da tembel olamaz ki. Öyle olsa çoktan işten el çektirirlerdi” deyip bu olasılığı eledim.  Mesela savcının elinde mahkemeye “Bunları cezalandırın. A-ha işte bunlar da kanıtlar” diyebileceği hiçbir somut veri, kanıt yok. Sadece “savcı tanıkları”nın laf ebelikleri ve kendi sapkın görüşlerine dayanan iddialar var. Eh bunlarla yazılmış bir iddianame de mahkemenin karşısında savcıyı -en hafif deyimiyle- mahcup edecektir. O yüzden bir türlü iddianame yazılamamakta...  Mesela savcı da ciddi bir yargılamadan herhangi bir ceza sonucu çıkmayacağını biliyor ama bir kere soruşturmayı başlatmış ve 10 arkadaşımı da demir parmaklıklar ardına tıkmış olduğundan, “Bari yatırabildiğim kadar yatırayım” gibi hukuk eğitimi görmüş birinin asla “tevessül ve tenezzül” etmeyeceği bir karara varmış olabilir...  Bu “mesela”lardan hangisi doğru ya da bilmediğim bir başka “mesela” mı var bilemiyorum.  Bildiğim 10 arkadaşım 93 (Yazıyla: Doksan üç) gündür hapishanedeler.  Ve yine bildiğim, bizlere hukuk fakültesinde bu yapılanların “kusur değil suç” olduğunu öğretmişlerdi. Acaba yanlış mı öğrettiler dersiniz?  Bunu bir de sizlere sormak ve varsa yetkinizi kullanmanızı dilemek istedim.  Arz ederim...  İmza: Şüpheli Aydın Engin