Aydın Engin*
Sayın savcımız, Korkmayın. Size dilekçe yazdım diye sizinle ilgili cümleler kuracak değilim. Mesela savcılık iskemlesinde oturmanıza rağmen aynı zamanda “Selam Tevhid kumpası” diye anılan davada FETÖ’cü sanık olduğunuzdan, hem de hakkınızda iki kez ömür boyu hapis istenen bir sanık olduğunuzdan filan söz etmeyeceğim. Hatta duyduklarım doğru ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü, medyada “Ana FETÖ davası” olarak adlandırılan davada tanık olmanızdan da söz etmeyeceğim. Bir FETÖ davasında sanık iken, bir başka FETÖ davasında tanık olmanızdaki hukuksal garabetin üstünde durmayacağım. Bu durumun “sııcak buz” ya da “köşeli daire”, “yüzme bilmeyen balık”, “gerçek yalan” gibi bir tuhaflık içerdiği, “oksimoron” edebiyatına katkı olduğu açık. Öyle ya “Bir FETÖ davası tanığı bir başka FETÖ davası sanığı” diye bir cümle kursam herkes “Bu gazeteci kafayı mı üşütmüş ne” der değil mi? Ama korkmayın, dilekçem bu konulara, sizin durumunuza ilişkin değil. Ben içimde kanayan yaradan söz edeceğim. Sayın savcı, Biliyorsunuz sizin talebinizle 10 arkadaşım tutuklandı; Silivri’de 9 numaralı “rezidansta” ikamete mecbur kılındı. Ben ve Hikmet Çetinkaya ise serbest bırakıldık. Gerçi sonunda hepimiz tutuklu ve tutuksuz sanıklar olarak birlikte yargılanacağız. Ama yine de onlar içerde, ben dışardayım. Bu da beni eksikli kılıyor, üzüyor, belli belirsiz bir utançla sarıyor. Sakın bu sözlerimden “Beni de tutuklayın” talebi içeren bir dilekçe yazdığım sonucuna varmayın. Dilekçem çok yalın, çok kısa bir talep içeriyor. İki gün kadar önce haklarında ev arama ve 12’si hakkında da “yakalama” kararı verdiğiniz biz şüphelilerin sonuncusu olan Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan (Erinç) Ağabeyimizin de ifadesini aldınız. Böylece “savcılık ifadeleri” denen hukuksal süreç tamamlanmış oldu. Artık sizin, hakkımızda iddianame yazmanız, o iddianameyi ilgili ağır ceza mahkemesine yollamanız gerekiyor. Bu konuda iddianame yazımını erteletecek herhangi bir engel ya da bürokratik işe gerek kalmadı. Yazacağınız iddianameyi Ağır Ceza Mahkemesi kabul edince, bizler “şüpheli”den “sanık” konumuna terfi ederiz (tıpkı sizin gibi yani), ardından da mahkemenin karşısına çıkarız. Yüksek makamınızdan talebim şudur: Lütfen iddianamemizi yazınız ve bizleri yetkili ağır ceza mahkemesine sevk ediniz. İddianameyi geciktirdiğiniz her gün Silivri’deki arkadaşlarım için “haksız yere cezalandırma” anlamı taşıyacak. Çünkü satır satır bildiğim dosyanıza bakan ve hukukçu olduğunu unutmayan her yargıç arkadaşlarım hakkında en azından “Tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmelidirler” kararı verir. Tabii buna da gerek duymadan “Böyle kanıtlarla karşımıza gönderilen sanıkların, işi ve lafı uzatmadan, hukukun ve adaletin yara almasına fırsat vermeden tek celsede beraatlarına karar verdik” demezlerse... Saygılarımla. Imza: Tutuksuz “şüpheli” Aydın Engin