Aydınlık baskını haber değil miydi?

Aydınlık baskını haber değil miydi?
T24 - Milliyet gazetesi Can Dündar, Aydınlık gazetesi, Ulusal Kanal ve İşçi Partisi’ne yapılan polis baskınlarının ulusal basında yer almamasını köşesinde eleştirdi.Dündar'ın "Aydınlık baskını haber değil mi?" başlığı ile yayımlanan yazısı (21 Ağustos 2011) şöyle:Önceki sabah polis Beyoğlu’nda Aydınlık gazetesi, Ulusal Kanal ve İşçi Partisi’ni bastı. Arama yaptı. Bilgisayar kayıtlarını kopyaladı, belgelere el koydu. 10 kişiyi gözaltına aldı.Basılan partinin genel sekreterine göre polisin aradığı, Başbakan Erdoğan’la, eski KKTC Cumhurbaşkanı Talat arasında geçen, Kıbrıs’la ilgili bir telefon konuşmasına dair kayıtlardı. Bu konuşma gizlice kaydedilmiş ve iki yıl önce, aralarında Aydınlık’ın da olduğu bazı gazetelerde yayımlanmıştı.Baskında aranan bir diğer kayıt ise, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’le AKP’li Prof. Burhan Kuzu’nun, “kişiye özel” bir yasal değişiklikle ilgili telefon görüşmesi...* * *İşçi Partisi, etkili muhalefetiyle tanınan bir siyasi parti...Aydınlık gazetesi ve Ulusal TV de öyle...Bir siyasi parti ve iki medya organı, üstelik Başbakan’ı ilgilendiren siyasi bir konuyla ilgili olarak İstanbul’un ortasında, güpegündüz polis tarafından basılıyorsa, yöneticileri gözaltına alınıyorsa bu -dünyanın her yerinde- haber midir değil midir?Önceki akşam 4 büyük televizyon kanalının ana haber bültenlerini tek tek izledim.Sonuç endişe vericiydi:Hiçbirinde baskından tek cümleyle olsun bahsedilmedi.Dikkat edin; “Kısa kesildi”, “Şöyle bir değinildi”, “Üstünkörü geçiştirildi” demiyorum.Böyle bir baskın olmamış gibi davranıldı.Yok sayıldı.* * *Hepsinde haklı olarak PKK ve Somali haberleri geniş yer kaplıyordu. Ama baskın haberinin verilmemesi, sadece “yersizlik”ten olamazdı. Öyle olsa herhalde “portakal yemeye çalışan sevimli köpek” haberine de yer bulunamazdı.İstanbul’daki itfaiye sporları şampiyonasına da...Samsun’daki polis-esnaf kavgasına da...Rusya’daki otomobil kazasına da...Hepsi vardı; partiye ve medyaya baskın haberi yoktu.(Bu arada 4 bültenden 2’sinde Can Yücel’in mezarının vahşice tahrip edilmesi de haberden sayılmamıştı.)* * *Dünkü yazılı basında da benzer bir durum vardı:Gazetelerin çoğu, polisin bir gazeteyi basmasını, 1. sayfadan görmeye değer bulmamışlardı.Birkaçı ise haberi “etekten”, küçük spotlarla duyurmuştu.* * *Özel telefon konuşmalarının kaydedilip deşifre edilmesi sorunlu bir konu... İlke olarak herkesin iletişim mahremiyetine saygı göstermek zorundayız.Ama muhaliflerin konuşmalarını illegal yollarla dinleyip sereserpe yayınlayanlara ses çıkarılmazken, Başbakan’ın bir telefon konuşması söz konusu olunca, iki yıl önceki bir yayının hesabını böyle sormaya kalkmak çifte standarttır.İşçi Partisi’ne karşı olabilirsiniz.Aydınlık’ı sevmeyebilirsiniz.Ulusal Kanal’ı izlemeyebilirsiniz.Ama “ileri demokratik” bir ülkenin muhalif partilerinden biri ve muhalif yayın organlarından ikisi basılırsa bunu görmezden gelemezsiniz.Gelirseniz bu suskunluk ihmale yorulmaz; ya umursamazlığa ya çekingenliğe yorulur; ki ikisi birbirinden tehlikelidir.Yarın sizin büro basıldığında, arkadaşınız gözaltına alındığında doğacak suskunluğa şaşmaya hakkınız olmaz.