T24- Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yüzde 49.9 oranında oy getiren "seçim kabinesi"nden Pollmark araştırma kuruluşunun ortağı Siyaset Bilimci Ertan Aydın ile görüştü. Aydın, AKP'yi 3. döneminde de iktidara taşıyan 7 stratejiyi anlattı. Aydıntaşbaş'ın köşesinde yayımlanan (14 Haziran 2011) yazısı şöyle: İşte %50’yi getiren 7 stratejiAk Parti’ye %50 seçim başarısı getiren seçim kampanyasının “Tayyip Erdoğan” markası üzerine kurulu olduğu sır değil. Kampanyanın anlatıcısı da, konusu da Tayyip Erdoğan’dı. Ancak “Erdoğan” markasının ardında, Başbakan’ın uzun yıllardır birlikte çalıştığı danışman, reklamcı ve siyaset bilimcilerden oluşan “iç kabine” var. Ellerinde Blackberry ve iPad’lerle Erdoğan’ın konuşmalarını yazan, illere göre stratejilerini belirleyen, reklam ve imaj çalışmalarını yürüten bu genç ekip, kamuoyunda neredeyse hiç tanınmıyor. Ancak perde arkasında seçim çalışmalarında onların parmak izleri var.
O kabinenin önemli isimlerinden biri, Pollmark araştırma kuruluşunun ortaklarından Ertan Aydın. Kampanya boyunca Erdoğan’ın yanından bir saniye bile ayrılmayan genç siyaset bilimci, Ak Parti’yi üçüncü kez iktidara getiren kampanyanın kritik başlıklarını Milliyet’e anlattı.
Bu sonucu bekliyor muydunuz?
- İki hafta önce Başbakan’ın önüne koyduğumuz ankette Ak Parti %47.4, CHP 26 idi. Hiç unutmuyorum Başbakan önündeki sonuçlara bakıp “Allah’ın izniyle son haftada 49-50’ye çıkarırım inşallah...” dedi.Neden son haftada?
- Kendince çok detaylı bir yol haritası çıkarmıştı ve hangi illerde ne mesajlar vereceğini, son haftalarda hangi reklam filmlerinin devreye gireceğini en ince ayrıntısına kadar biliyordu.Kadınlara ağırlıkBiz medyada hep Başbakan’ın söyleminin fazla sertleştiğini ve bundan bir bedel ödeyeceğini varsaydık ama bu olmadı...
- Vatandaşla olan derinlemesine araştırmalarımızda gördük ki, insanlar liderlerde ciddi devlet adamlığını önemsiyor. Başbakan bunun farkına. Sert gibi görünen görüntü aslına vatandaş nezdinde olumlu. Vatandaş belki güleryüz istiyor ama yumuşak, her şeye gülen bir lider değil işini önemseyen ciddi “devletli” siyasetçi istiyor. Başbakan’ın tarzı da liderlik imajını güçlendiren bir unsur. Bire bir iletişimde de çok sevecen, şefkatli, ama kamuda “devlet baba” imajı var.
Kimler oy verdi Ak Parti’ye?
Toplumun her kesiminden aldı. Kendini Kürt olarak tanımlayanların %42’si Ak Parti’ye yöneldi. Ayrıca kadınlar ve gençler oy verdi. Oy verenlerin %55’i kadın, %45’i erkek; kadınlar erkeklerin 10 puan önünde. Başbakan iyi bir teşkilatçı; özellikle kadın ve gençlik kollarına çok önem verdi, parti karar mekanizmalarına kattı, seçimde iyi kullandı. (Strateji 1) Teşkilat ağı, sandık müşahitliği sistemini de iyi oturttu. Miting ön çalışmasıDiğer kampanyalardan daha organize gittiniz. Nasıl çalışıyorsunuz?
- Başbakan ar-geye çok önem veriyor. (Strateji 2) Göz kararı ya da üstünkörü yapmıyor. Dışarıdaki otoritaryen algının aksine içerde danışan ve fikir alışverişine önem veren bir karakteri var. Ampirik bulgularla hareket ediyor. Örneğin bir yere mitinge gitmeden önce bir ekip ön çalışma yapıyor, o ille ilgili altyapısından bitmeyen projelere kadar tüm somut bilgiler toplanıyor. Konuşma metni şekilleniyor. Bunun yanı sıra araştırma şirketleri o ildeki oy durumunu, çıkabilecek milletvekili sayısını, iktidar ve de yerel belediyeyle ilgili algıları ve Başbakan’la ilgili genel algıları araştırıyor. O ildeki argümanlar böyle şekilleniyor. 22 Temmuz’daki duruma bakıyoruz. Adaylarla ilgili insanlar ne düşünüyor ve Başbakan’dan ne bekleniyor, araştırılıp raporlaştırılıyor.
Sonra uçakta mı Başbakan’la konuşuyorsunuz bunları?-Çoğunlukla.
Daha önce 105 bin kişilik araştırma yaptınız. Çok pahalı değil mi her ilde araştırma yaptırmak?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun televizyon reklamlarına harcadığından onda biri kadardır. Bu araştırmalar televizyon reklamlarından daha önemli. Ama tabii daha da önemlisi, Başbakan bütün bu konuların takipçisi oluyor. Aklında tutuyor ve takip ediyor.İmajı pekiştirdikSizce CHP nerede hata yaptı?
-Aslında kötü bir sonuç değil CHP için ama beklentileri fazla yükselttiler. Yöntem hatası bence. %30’lardan bu kadar söz etmemiş olsalardı şimdi herkes CHP’deki oy artışından konuşuyor olurdu. Bir de laiklik üzerine kurulu bir kimlik siyasetinden kaçalım derken tuzağa düştüler.Projelerden konuşalım dediler ama bu Ak Parti’nin en güçlü olduğu alan. Erdoğan’a en rahat at koşturduğu alanda meydan okumaya çalıştılar. Başbakan memnun oldu. Zekice bir hamleyle 2023 vizyonu ve dev projeleri takdim ederek icraatçı imajını iyice pekiştirmiş oldu. (Strateji 3)
Yani CHP o çok iyi tanıdığımız “Eyvah laiklik tehlikede” söylemiyle daha mı çok oy alırdı?
-Emin değilim ama “projelerden söz edelim” derken Ege ve Akdeniz’de ciddi kayıplara uğradılar. Sahiller teorisi güme gitti. Mesela İzmir’de seçmen daha rasyonel, kimlik siyasetinden vazgeçmek İzmir ve Antalya’da CHP’nin aleyhine döndü.Kılıçdaroğlu faktörüİstanbul’da neden başarısızlar?
-İstanbul’da da “rasyonel” dediğimiz tercihleri yapan eğitimli bir nüfus var. 2009’da kimlik üzerinden şekillenen bir “biz-onlar” psikolojisi vardı. 29 Mart’ta bu yüzden bayağı ivme yakalamıştı.Ama Kılıçdaroğlu yine de oylarını yükseltti...
-Evet ama CHP’nin yeni stratejisinden nemalandığı belirgin bir yer olmadı. CHP “icraatçılık” konusuna yeterli hazırlık yapmadan girdi. Erken başlayıp proje bulamacına dönüştürdü ortalığı. İlk dakikadan heybesindeki her şeyi döktü ve sonra söyleyecek şeyi kalmadı. Başbakan ise Kılıçdaroğlu’nun gerçekçi olmadığı, “bol keseden salladığı” yolunda imajı oturtmaya çalıştı ve başardı. (Strateji 4) Oysa insanlar başında onu ciddi, dosyasına hâkim biri olarak görüyorlardı. Zamanla bu algı aşınmaya başladı.
CHP içindeki tartışmalarda şimdi “negatif kampanya”nın doğru olup olmadığı tartışılıyor...
-Ak Parti reklamları hem umut dolu, hatta neşeli, CHP’ninkilerse yaşlıları, çocukları gösteren üzgün insanın ruhunu sıkan kampanyalardı. Negatif kampanya işe yaradığı zamanlar olabilir ama sokakta CHP reklamlarında anlatıldığı gibi bir baskı ve fakirlik ortamı yoktu. Aşırı abartıldı. Biraz daha pozitif bir kampanya yapsalardı daha başarılı olabilirlerdi.Açık ve netBaşbakan dışarıdan sert gözüküyor. Birlikte seyahat etmek nasıl?
-Çok ama çok çalışkan bir insan. Bu kampanyaya kadar bu ölçüde şahit değildim. Sabah 7-8 gibi başlıyor, her gün iki miting ve 5-6 programı var. Siyasete yeni başlamış gibi inanılmaz bir tempo. Son dakikaya kadar o azim ve konsantrasyondan bir şey kaybetmedi. Ben olsam bir müddet sonra bıkkınlık gösteririm. İnsan seviyor ve enerjisini insanlardan alıyor.
Ayrıca iyi bir anlatıcı ve hatip. Argümanlarını açık seçik ve net anlatıyor. (Strateji 5) Altı doldurulmamış muallak ifadelerden kaçınıyor.
Seçim kampanyasında BDP’ye ve Kılıçdaroğlu’na en sert ifadelerle yüklendi...
-Erdoğan tuzakçı bir adam değil. İçi dışı net biri. İnsanlar da onu böyle görüyor. Önüne farklı kanallardan onlarca dosya, onlarca belge geldi Kılıçdaroğlu ile ilgili ama o çoğunu kabul etmedi. Sorguladı, deşti, kafasına yatmadı. Yüzde yüz somut bilgiler varsa konuşmayı seviyor.Dosyalardan en sağlamlarından birini seçti ve sadece onu gündeme getirdi.Kaset olayı
Başbakan önce MHP’yi kaset olayından dolayı sıkıştırdı ama sonra neden taktik değiştirdi?
-Başbakan siyasetin dizayn edilmesine karşı. İlk başta Bahçeli sahip çıkınca, konunun üzerine gitti çünkü siyasette olan birinin evlilik dışı gayri meşru ilişkileri olmasına karşı. Ama sonra sanki kasetlerin kendi bilgisi dahilinde olduğu gibi bir yanlış algı oluştuğunu düşündü ve strateji değişikliğine gitti. (Strateji 6)
İletişimde başka önemli taktikler...
-BDP’ye yüklendiği için çok eleştirildi ama Başbakan bunu yapmadan önce muhalefet hep hükümetin BDP’nin önünü açtığı tezini işliyordu. Başbakan ise tam tersine karşısında BDP-CHP ve MHP’den oluşan bir blok olduğu tezini işleri. (Strateji 7) İdeolojileri farklı olsa da Ak Parti’ye karşı ortak hareket eden bir blok olduğu algısı çok tuttu. CHP’nin Hakkâri mitingi, MHP’nin Diyarbakır’da rahatça miting yapması da bu algıları pekiştirdi.