Aygan: Anter cinayetini vali de biliyordu

Aygan: Anter cinayetini vali de biliyordu
Musa Anter'in öldürüldüğü suikastı düzenleyen JİTEM ekibinde yer alan PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan, suikastı dönemin Olağanüstü Hal (OHAL) Valisi Ünal Erkan'ın da bildiğini ileri sürdü. O dönem faili meçhullerde adı geçenlerin yüzde 99’unun hâlâ görevde olduğunu söyleyen Aygan, iade edilirse öldürüleceğini düşünüyor. Anter suikastından yaralı olarak kurtulan Orhan Miroğlu'nun, suikastı düzenleyen JİTEM ekibinde yer alan Aygan'la İsveç'te yaptığı görüşmenin ikinci bölümü de Taraf gazetesinde (11 Mayıs 2009) yayımlandı. İşte Miroğlu'nun Aygan'la yaptığı görüşmenin ikinci bölümü:Cemil’i ne zaman çıkardılar Avrupa’ya? Onu da bilmiyorum. Hatta bir ara “Cemil’i Almanya’ya göndermişiz” dediler. Ben yani, içimden güldüm, dedim bunlar öldürmüşler, böyle diyorlar. Abdülkadir ben Hamit’in akıbetini merak ediyorum. Onu ilk açıklayan sensin. Ve sen bu açıklamayı yaptığın zaman, İstanbul’da bir grup arkadaşımla birlikte aydınlardan 350 imza topladık. Basın toplantısı yaptık, suç duyurusunda bulunduk... Dedik ki, Aygan’ın ifadesine göre, Hamit şu anda Şırnak’ta ve Aygan onun koruculuk yaptığını söylüyor. Sence Hamit hâlâ Şırnak’ta mı? 1999’a kadar orada olduğunu duydum. Yani ben Burdur’a tayin olmadan önceydi. Musa Anter’i öldürüyor ve Şırnak’ta yaşamaya devam ediyor. Türkiye şartlarında bu çok normal. Görüyorsunuz işte adam bir defasında sadece, üç Kürt gencini altı kişinin gözleri önünde enselerinden kurşunluyor, bir TSK subayı bu, buna rağmen ona devlet övünç madalyası veriliyor. Timler işlerine gelince korunuyorlar, ama bir süre sonra işlerine yaramayınca kullanıp bir tarafa atıyorlar.’ Hamit evli miydi o zamanlar? Sanıyorum evli değildi, genç biriydi. Zaho’daki evde, Hogır’ın hanımını gördük. Jiyan... Hamit Hogır’ın yanına gelen bir adam olarak biliniyordu. Ergenekon ikinci iddianamesinde Ünal Erkan’la ilgili bir samimi itirafçının söyledikleri var. Emirlerin ondan alındığı şeklinde. Ünal Erkan OHAL Valisi olarak, Musa Anter suikastını önceden öğrenmiş olabilir mi? Şimdi bu eski JİTEM komutanı Abdülkerim Kırca’nın intihar olayından sonra, silah arkadaşları televizyonlara çıktılar ve konuştular. Şunu ima ediyorlardı. OHAL valilerinin uçan sinekten bile haberleri vardı. Bu doğrudur. Bütün bölge onların yetkisi altındadır. Bilmemesi imkânsız. Öğrenmemesi imkânsız. Öğrenince bir yaptırım yapmaması, o zaman kasıtlı olarak, olayın sorumlularını araştırmıyorsa, olayın faillerini meydana çıkarmıyorsa, o zaman suç ortaklığı var demektir. Yani o da işin içindedir... Ünal Erkan döneminde itirafçılardan mesela Alaattin Kanat... Başka da yani... cezaevinde olması gereken, fakat zaman zaman dışarı çıkarılan operasyonlara götürülen veya Yeşil’le birlikte bazı olaylar yapması için Yeşil’in emrine verilen itirafçılar, sık sık bölge valiliğine girip çıkıyorlardı. Ve Alaattin Kanat’ın bayağı forsu vardı. Ünal Erkan döneminde Alaattin Kanat öteki itirafçılara bir liderlik pozisyonuna girmişti. Hatta Şırnak baskınında beraber gittiler onlar. Alaattin Kanat’ı ve başka itirafçıları götürdüler. Olay olduktan sonra evine döndü. Evi lojmandaydı. Bizim komşumuzdu. Savaş ganimeti gibi sanki, eşyalar getirmişti beraberinde. Elektronik eşya, teyp gibi şeyler. Şırnak baskınında ele geçen ganimetler mi bunlar? Tabii tabii. Şırnak uydurma bir senaryoydu. Bir senaryo yaptılar taradılar Şırnak’ı. Yoksa ne bir PKK baskını vardı ne de bir şey. Alaattin artık bilmiyorum nereden toplamıştı, dükkânlardan mı... savaş ganimeti gibi, elektronik eşya toplamıştı. Ondan sonra bu korucu başları. Mesela Babatlar, Kamil Atak gibi, Tahir Adıyaman gibi... Bunlar bölge valiliğine rahatlıkla girip çıkıyor ve her türlü işlerini görüyorlardı. Bu saydığın insanlar arasında, Şırnak bölgesinde sence en güçlü olanı kim? Hazım Babat’tır. Hatta onun bir akrabası vardı, Abdurahman Babat’tı galiba, kaçakçılıktan mı ne yakalanma durumu olmuştu. Geldiği zaman özel araçlarıyla, korumalarıyla gelirdi. Hatta Hilal Belediye Başkanı vardı, onu ve onunla beraber olan altı kişiyi öldürmüşlerdi ve arabasıyla beraber yakmışlardı. Tahir Adıyaman daha çok JİTEM üzerinden iş yapıyordu. Şırnak’ta da Tatarlar. Süleyman ve Beşir Tatar... Bunların JİTEM grup komutanlarıyla ilişkileri vardır. Yine Midyat’tan Ramazan Çetin, Remo... Musa Anter’in öldürülmesi Türkiye’de büyük bir yankı yarattı. Olaydan sonra kendi aranızda bir durum değerlendirmesi yaptınız mı? Kutlu Savaş raporuna yazdı. Musa Anter’i öldürenler sonradan pişman oldular diye... Çünkü Anter işin filozofisiyle ilgiliymiş, Kutlu Savaş böyle yazdı raporuna. Anlıyorum ne demek istediğinizi... Şimdi o gece olayda bizzat tetiği çeken ve diğer yönüyle yer alanlar var. İki itirafçı, üç sivil memur, iki tanesi de resmiyette olmayan itirafçı. Diğer taraftan Yeşil. Yani işte konumu belli. Cem Ersever var, sonra JİTEM grup komutanı var... Cem Ersever Ankara’dan mı geldi? Tabii. Yanında da Neval Boz’la birlikte geldi. Daha sonra öldürülen bayan... Mustafa Deniz de onun memuruydu zaten, o da beraber geldi. Mustafa Deniz Diyarbakır’da Yeşil’le beraber kaldı. “Cem Ersever, yanına Neval’i aldı,” dedi. “Ben Adıyaman taraflarına gideceğim, Nemrut’a gideceğim... Bir yeni dinleme cihazı getirmişti” dedi. “Gidip onu deneyeceğim. PKK’li grup var mı o bölgede ona bakacağım” dedi. Bunlar benim kanaatimce şöyle planlamışlar bu işi. Şimdi anlıyorum ki, işi resmî olarak Cem Ersever yaptırıyor, OHAL valisinin haberi var. Cem Ersever Gruplar Komutanı, Gruplar Komutanı nereye bağlı? Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Komutanlığı’na bağlı... Diyarbakır JİTEM grup komutanı Batman’da veya izinde... Yerine TİM komutanı vekâlet ediyor. Yani esas görevli olmayan biri kalıyor yerine. Yani öyle yapılıyor ki, yarın bu olayda bir terslik olursa, işin içinden sıyrılıyorlar ve devleti de korumaya alıyorlar. Kim ortada kalacak? Hamit, Hogır, Aygan kalacak... Mustafa Deniz kalacak, Yeşil kalacak. Yeşil zaten ortada kalıyor... Yakalanacak olursa bu beş kişi yakalanacak. Bunlar PKK’lıdır, eski PKK’lıdır, işi bunlar yapmış denecek...Yoksa işi bal gibi biliyorlar. Yeşil’deki Land-Rover’i MİT bölge valiliğine hibe etmişti. Bölge valililiği de JİTEM ve asayiş komutanlığı vasıtasıyla Yeşil’in altına vermişti. Yeşil’de bölgede cirit atıyordu. Cinayetten sonra bir değerlendirme yaptınız mı diye sormuştum? Yok. Olaydan sonra zaten onlar gittiler. Bizler memuruz zaten, evlerimize gittik. Ama kendi aralarında, yüksek makamlarda bir değerlendirme mutlaka yapmışlardır yani. Yeşil ve Cem Ersever’in aslında biz aralarının bozuk olduğunu biliyoruz. Buna rağmen ortak eyleme geliyorlar. Bak şimdi! Bir başka güç mü var? Onları mecburen bir araya getiren başka bir güç var. Bir başka irade var, makam var, bunları zorlayan, bir araya gelmeye zorlayan bir başka güç var yani. Yoksa Yeşil Ersever’i, Cem Ersever de Yeşil’i sevmezdi. Ama ikisi de bu suikastta bir araya geldi. Bu sözünü ettiğin gücün hatırına? Güç şöyle. Cem Ersever’in gelip Adıyaman taraflarına gitmesi de gösteriyor ki, sanki zoraki Yeşil’le beraber git, memurunu ver yanına denmiş oluyor. Çünkü adam JİTEM gruplar komutanıdır. O emredince Diyarbakır grup komutanı emrini yerine getirmek zorundadır. Veya onun istediği yere gitmek zorunda, istediği kişiyle beraber hareket etmek zorunda. Bu yüzden Cem Ersever’i oraya sokuşturmuşlar yani, bu yüzden onu Diyarbakır’a göndertiyorlar. Ve iş, artık Yeşil’in bağlı olduğu grup artık hangisiyse, Veli Küçük müdür, o güç bu işi yaptırıyor... Ali Ozansoy ne oldu? Ali Ozansoy askerî memurluktan istifa etti. Askeriyedeki sivil memurluktan. Zaten görünürde ve resmiyette kimse JİTEM şeyi değil yani, JİTEM diye bir kurum yok yani. Kâğıt üzerinde işe giriş anlaşmamız var mesela. Jandarma Genel Komutanlığı merkez. Ama Diyarbakır’daki İl Jandarma birliğinde diyelim Asayiş Komutanlığı bünyesindeki bir birlikte mi görev yapıyorsun, Jandarma Asayiş Komutanlığı diye geçer... Jandarma Alay Komutanlığı veya Bölge Komutanlığı. Onun için Ali Ozansoy da bizim gibi, Jandarma Asayiş Komutanlığı emrinde sivil memur. Ozansoy niçin istifa eti? Hanefi Avcı’yla olan bir hemşerilik meselesi var... Maraşlıdır... Maraş ve Antep arasında bir yer olan Karabıyık diye bir yer. Hanefi Avcı’yla yakınlıkları var yani. Hanefi Avcı işinin bilincinde olan bir istihbaratçı. Bu yasadışı şeylere karşıydı. Yargısız infazlara karşı olan birisiydi. JİTEM’in yaptığı şeylere karşı olan birisiydi. Tanıdığı itirafçıları uyarıyordu, çocuklar bu işlere şey olmayın, bakın başınız belaya girer diyordu. Hanefi Avcı Ali Ozansoy’u Emniyet Müdürlüğü bünyesine aldı ve Ankara’da çalışıyor. Onun kardeşi Hüseyin Tilki vardı. Soyadları neden farklı? Hüseyin Ali’nin kardeşidir. Soyadını değiştirmişti. Tilki yapmıştı. O dönemde mi? Evet, o dönemde soyadını değiştirmişti. 1990’da Hüseyin asker olarak JİTEM’in bünyesindeydi. Bilmiyorum belki bilinçli yaptı, Cem Ersever’i kızdıracak şeyler yapıyor. Cem Ersever onu Mersin birimine gönderdi. Ailesi de oradaydı. Daha sonra mafyaya karıştı. Sedat Peker’in mafyasına girdiğini duydum. Benim ulaştığım kanaat bu iş OHAL valiliğinde planlanmış, tabi OHAL valiliğinde planlansa bile sonuçta Ankara’nın onayı gerekiyor. Bunu ilk defa söylüyorsun. Cem Ersever’in Diyarbakır’a gönderilmesi. Bu gösteriyor ki, JİTEM’in personelini olayın işine sokmak için. JİTEM resmiyette yok. Yani bir terslik olursa JİTEM’in üstüne kalacak. JİTEM’de kim görünüyor bu olayda? Beş tane eski PKK’li. Türkiye savcısının İsveç’e gönderdiği iddianame de bunu gösteriyor. Diyor ki bunlar beş kişi PKK’li toplanmışlar ve karar almışlar. Öyle mi diyor savcı? Öyle diyor. Beni PKK’li yapmış savcı. Devlet memurluğunda çalıştığımdan hiç bahsetmiyor... Size maaş ödüyorlar... Normal bir sivil memur ne kadar alıyorsa. OHAL tazminatı az bir şey. Orada çalışana lojman bedava. İşlerine yaradığın sürece çok imkan veriyorlar. Her türlü silah taşıma kullanma serbest. Abdülkadir senin için bir iade süreci başladı, buna ne diyorsun? Tabii araştırma aşamasında şimdi. Savcılık ifadeleri alıyor. Fakat Türkiye’ye bazı sorular sormuşlar, aydınlanması için konunun, eksiklikler var yani. Tamamlanması için yani. Cevaplar gelmiş, tercümesi yapılacak. Savcı tamamen ret edebilir, yani üst mahkemeye göndermeye gerek görmeyebilir. Gönderirse de yüksek mahkeme durumu inceleyecek iade kararını onaylarsa... ama son kararı hükümet verecek. Sen nasıl görüyorsun durumu? Şimdi ben bu açıklama sürecine girmekle ateşten bir gömlek giydiğimi biliyorum. Şimdi arkamda dört-beş çocuğum, ailem olmasa, şimdi yıllarca cezaevinde kaldım, yurtdışında kaldım, bir eşim var, zavallı beni yıllarca bekledi, namazında niyazında bir insan yani, siyasetle bir ilgisi olmayan bir insan. Bunlara zarar gelmeyeceğini bilsem, yani bunların kendi ayağı üzerine durabileceğini bilsem... ama bunları yabancı memlekete de getirmişim arkamdan, Türkiye’de hiçbir şey yok, ne ev ne bir şey... çalışamazlar da şey de edemezler... yani bu olmasa buyurun derim. Geleyim bakayım buyurun ne yapacaksınız. Kim suçlu kim değil bakalım? Ortaya çıksın artık ama olmuyor, ben kendi can korkumdan değil, delillerin karartılmasından korkuyorum. Abdülkerim Kırca’nın intihar olayı. Bunlar hep şüpheli olaylar. Ergenekon olayında yargılanan generallerin başvurduğu yöntemler... GATA olayı... Bak bir daha geri gelmiyorlar. Ve orada başına getirilenler. Neler yapılmak isteniyor. Susturulmak için her yönteme başvuruluyor. Yani zehirleyebilirler... ne bileyim... ondan sonra... kendi generaline bunu yapan bir sistem bir devlet bana hay hay yapar... eski terörist olarak, potansiyel suçlu olarak görülüyorum. Yani JİTEM’de çalışırken de bunu biliyorduk, anladık yani... yani bize hiçbir zaman temiz bir şey gözüyle bakılmadı. Her an için potansiyel suçlu, yani sakıncalı piyade. Devamlı izlenmesi gereken, kullanacaksın ama kontrollü... samimi değiller, bizim samimi olduğumuz kadar samimi değiller. Yani adil bir yargılamadan kaçmadığını mı söylemek istiyorsun? Önemli bir şey olan, nedir Ergenekon davasında. Tuncay Güney mi? Güney Güney. Savcılar gidip orada ifadesini alıyorlar veya soru gönderip cevabını alıyorlar. Yani bu yöntemler var. Yani ben demiyorum ki ayağıma gelsinler. Güvencem olmadığı için gitmek istemiyorum. Ortada bir canlı şahit ben kalmışım yani. Bunu kaybetti mi, bu dava kapanacak, örtbas edecekler. Halen de o dönemde suç işleyenler görev başında. Ama genelkurmay başkanı çıkıyor diyor ki, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde suçlu barındırmayız. Oysa bu suçlular hâlâ görev yapıyorlar. Kimler bu görevde olanlar? Ali Yıldız görev yapıyor, Aytekin Özen, binbaşı şimdi albay mı yarbay mı. 2000’de albaydı. Diyarbakır istihkâm ve ana depo komutanıydı. Cem Ersever’in yardımcısı. Şimdi görev başında? 2000’e kadar görev başındaydı. Ama şimdi ne yapıyor, görev başında mı bilmiyorum. Görevi hem de ana depoda... Yani mühimmat, silah şu bu yani Jandarmanın her şeyi oradaydı. Peki ya Ali Yıldız? Ali Yıldız Konya Alay-Bölge Komutanıydı. Albaydı. Mesela Zahit Engin, Savaş Gevrekçi, bunların çoğu görevde, çoğu... yüzde doksan dokuzu görevde... bunlar görevde olduğu sürece... şimdi Abdülkadir’i aldın götürdün, hangi cezaevinde bunu nasıl koruyacaksın? Ondan sonra beni cezalandırmak isteyecekler yani. Konuştuğum için gerçeği açıkladığım için.