Ayhan Aktar: Kıbrıslılar 'mal' kesilince feryadı basıyor

Ayhan Aktar: Kıbrıslılar 'mal' kesilince feryadı basıyor

T24 - Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in KKTC için hazırlattığı ekonomik paketlerin protesto edilmesi AKP hükümeti tarafından tepkiyle karşılandı. Taraf gazetesi yazarı Ayhan Aktar, Kıbrıs'ın ekonomik verilerini değerlendirirken, Kıbrıs'a yapılan yardımların azaltılmasının Kıbrıslıları kızdırdığını belirterek "Ankara’dan yemlenen Kıbrıslılar aynen uyuşturucu bağımlısı gibi olmuşlar. 'Mal kesildiği zaman' feryadı basıyorlar" dedi.

Ayhan Aktar'ın Taraf gazetesinde "Kıbrıs’tan sesler geliyor" başlığıyla yayımalanan (7 Şubat 2011) yazısı şöyle:

Kıbrıs’tan sesler geliyor

28 ocak günü, Sendikal Platform tarafından Lefkoşa’da düzenlenen mitinge binlerce kişi katıldı. KKTC’de kamu kesiminde örgütlü sendikaların oluşturduğu platformun üyeleri, bu mitingde Kıbrıs’tan sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in hazırlattığı ekonomik tedbirler paketini protesto ettiler. Posta’nın haberine göre, mitingde açılan bazı pankartlarda şunlar yazıyormuş:

“Ankara ne paranı, ne paketini, ne de memurunu istiyoruz;”

“Ayşe’nin parası bitti, tatilde hırsız oldu;”

“Kurtarıldık mı? HAS...TİR.”

Mitingde konuşanlar, Kıbrıs Türkü’nün “onur, kimlik ve toplumsal varoluş mücadelesi ve dayatılan paketlerin reddedilmesi kavgası verdiğini” söylemişler. Kıbrıslı Türkler anavatandan gelen para musluğunun kısılmasından pek rahatsız olmuşlar, herhalde onurları kırılmış. Diğer yandan, mitingin ayrıntılarını haber alan Başbakan Erdoğan yine heyheylenmiş ve şunları söylemiş:

“Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a herkes tavrını net koymalı. Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardır. Biz destekliyoruz. Bunun karşılığı olması gerekmiyor mu. Bize defol diyorlar... Türkiye’ye karşı böyle bir eyleme hakları yoktur. En düşük memurları 10 bin liraya yakın para alıyor. En düşük maaş alan kişi böyle. Benim Başbakanlık Müsteşarı’mın aldığı 5 milyar küsur... Beyefendi 10 bin lira alıyor bir de bu eylemi yapıyor utanmadan. Üstelik 13 maaş alıyorlar yılda” (Akşam, 4 şubat).

Başbakan Erdoğan’ın Kıbrıslıların el parasıyla hovardalık yaptıkları konusundaki eleştirilerini ciddiye almak mümkün değildir! Çünkü Kıbrıslılar bu noktaya AKP hükümetinin sürdürdüğü devlet politikaları sonucunda gelmişlerdir. 2003 yılında Ankara’dan KKTC’ye yollanan paranın (hibe, kredi ve teşvik) toplamı 432 milyon iken, bu rakam 2010 yılında 1 milyar 96 milyon liraya yükselmiş, yani yüzde 253 artmıştır. Kıbrıs’taki alaturka devletçilik düzenini AKP hükümeti dışında herkes eleştirebilir. Birileri de, haklı olarak “Bize ne Kıbrıs’ın ekonomisinden! O paraları kendi vatandaşımız olan Kürtlere harcayalım. GAP’ı bitirelim, Türkiye’de barış olsun!” diyebilirler. Ama Erdoğan’ın kendi uyguladığı politikaların sonuçlarını eleştirmeye hakkı yoktur! Eğer KKTC, bugün Sümerbank gibi bir KİT haline geldiyse, sorumlusu Tayyip Erdoğan’dır!

Peki, Ankara bu işten ne kazanmıştır? Cevabı basit! Kıbrıslı Türklerle Rum Kesimi arasında yapılan görüşmeler Dışişleri Bakanlığı’nın koyduğu sınırlar içinde sürdürülmüştür. Mehmet Ali Talat ve Derviş Eroğlu devlet politikamız olan çözümsüzlük, en iyi çözümdür politikasını sürdürdüler. Dışişleri’nde, Kıbrıs’tan sorumlu Büyükelçi Ertuğrul Apakan’ın dediklerini yaptılar. Kısacası Ankara, Kıbrıslı Türklerin çözüm iradelerine ipotek koymuş ve onları susturmak için ağızlarına biberonu dayamıştır.

Kıbrıs’ta yaratılan mutluluk zincirini biraz da rakamlarla izleyelim: 2006 Nüfus Sayımı verilerine göre KKTC vatandaşlarının sayısı 178.000’dir. Kıbrıs’ta aile büyüklüğü 3,5 kişi olduğuna göre, Kıbrıs toplumu yaklaşık 51.000 aileden oluşmaktadır. Şimdi sıkı durun: KKTC her ay 70.000 kişiye (memur, emekli, KİT çalışanı) maaş ödemektedir. Her ailenin bütçesine devletten en az bir maaş girmektedir. KKTC’nin bütçesinin yüzde 80’i maaş ödemelerinden oluşmaktadır. Bir de refah seviyesi ile ilgili başka bir göstergeye bakalım: KKTC’de trafiğe kayıtlı araç sayısı 240.000’dir. Bu araçların 120.000’i özel otomobildir! Kısacası, üç Kıbrıslıdan ikisinin özel arabası vardır!

Şimdi Cemil Çiçek paketinin Kıbrıslıları neden kızdırdığını anlamışsınızdır herhalde. Ankara’dan yemlenen Kıbrıslılar aynen uyuşturucu bağımlısı gibi olmuşlar. “Mal kesildiği zaman” feryadı basıyorlar. Adada uygulanan çözümsüzlük politikaları sonucunda Türkiye’nin AB müzakere sürecinde Kıbrıs yüzünden 14 dosyası kapalıdır. Kısacası, Ankara’nın politikaları bir yandan Ada’da çözümsüzlüğe hizmet ederken, diğer yandan da Türkiye’nin AB müzakere sürecini torpillemektedir.

Bendeniz, son mitingleri olumlu buluyorum. Mitingler, Kıbrıslıların uyandıklarını gösteriyor. Belki artık “çözüm için” hükümetleri zorlarlar. Rumlarla, siyasi eşitlik temelinde ortak bir federal devlet kurma olanaklarını ararlar. Eğer, bu proje gerçekleşmez ve köylü kurnazı Rum lider Hristofias direnirse, bu kez Rumlarla medeni bir boşanmanın yollarını ararlar.

Peki, Ada’da sadece Kıbrıslılara mı para dağıtılıyor? Hayır! Ada’da görev yapan TSK mensuplarına da ayrıca Kıbrıs Tazminatı ödenmektedir. Konuştuğum emekli subaylar, Ada’ya daha fazla subay yollamak için er sayısının şişirildiğini söylediler. Rum kesiminde 12 bin asker olduğu, fakat TSK’nın Ada’daki mevcudunun 24 bin askerden oluştuğu söylenmektedir. Bunlar yabancı kaynaklardan elde edilmiş, resmî olmayan sayılar.

19.02.2002 tarihli ve 24676 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı, KKTC’de bulunan TSK personeline ödenecek tazminatların miktarını düzenliyor. Buna göre, subaylara bir ayda aldıkları maaşın yüzde 35’i kadar Kıbrıs Tazminatı ödenmektedir. Kıbrıslılar, Ada’da görev yapan subayların banka kredisiyle Türkiye’de ev aldıklarını söylüyorlar.

Ben de subay olsam, örneğin Şırnak yerine Kıbrıs’a tayinimi isterdim. Orada PKK yok, kurşunlara hedef olmak sözkonusu değil. En ciddi tehlike, yazın Magosa Orduevi’nden denize girerken Akdeniz’in yakıcı güneşine maruz kalmaktan ibaret. O sorun da cilde güneş yağı sürülerek çözülür, evelallah.