Anayasa Mahkemesi, Şırnak'ta 2007'de düzenlenen operasyon sırasında kaybolan Tabip Üsteğmen Fatih Uluğ'un eşinin açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle yaptığı bireysel başvuruda "ihlal" kararı verdi.
Fatih Uluğ, Şırnak Çakırsöğüt 1. Jandarma Komando Tugay Komutanlığı emrinde tabip üsteğmen olarak görev yaparken, 1 Aralık 2007'de başlayan "Yıldırım 2007-26" operasyonu kapsamında Güneyçam Ana Üs Bölgesi'ne doğru yaya olarak intikal faaliyetine başladı.
Faaliyet, 3 Aralık 2007 gece yarısı üs bölgesine ulaşılarak tamamlandı. Bu sırada, Uluğ'un üs bölgesinde olmadığı anlaşıldı. Operasyon mevkilerinde başlatılan arama faaliyeti 7 Aralık'a kadar sürdü ancak herhangi bir iz ya da emareye ulaşılamadı.
İdari tahkikat raporunda, "operasyonun ardından üs bölgesine hiç gelmediği anlaşılan Uluğ'un arazide kaybolmuş olabileceği veya daha önce sözleşmesini feshetme isteğini arkadaşları ile paylamış olması nedeniyle firar etmiş olabileceği" değerlendirildi.
Bunun üzerine kaybolma vakasına ilişkin Diyarbakır 2. Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.
Askeri savcılıkça yürütülen soruşturma devam ederken Uluğ'un eşi Feray Uluğ, 30 Temmuz 2012'de Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde eşinin gaipliğine karar verilmesi istemiyle dava açtı.
Mahkeme, 2 Kasım 2012'de, 3 Aralık 2007'den itibaren kendisinden haber alınamayan Fatih Uluğ'un ölümünün pek muhtemel olduğu kanaatine vararak gaipliğe hükmetti.
Gaiplik kararının kesinleşmesi üzerine 15 Ocak 2013'te Fatih Uluğ'un Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile ilişiği kesildi, ardından Uluğ'un kanuni hak sahiplerine nakdi tazminat ödenmesine karar verildi.
Başvurucu, eşinin görevi sırasında kaybolması nedeniyle kendisinin ve kızının maddi, manevi zarara uğradığını belirterek, Jandarma Genel Komutanlığına ve İçişleri Bakanlığına tazminat ödenmesi istemiyle başvuruda bulundu.
Bu talepler cevap verilmemek suretiyle zımnen reddedildi.
Başvurucu bu kez, 2014'te kızının ve kendisinin uğradığını ileri sürdüğü maddi zararın tazmini istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde dava açtı.
AYİM İkinci Dairesi, davayı esastan incelemeden "dava açmada süre aşımı" gerekçesiyle reddetti. Feray Uluğ, ret kararına yönelik karar düzeltme isteminin de reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvurucu, eşinin kaybolma ve aranma sürecinde idarenin görevini gereği gibi yerine getirmediğini, kaybolma olayının gerçekleşmesinde eşinin komutanlarının ihmal ya da kusurunun bulunup bulunmadığı konusunun araştırılmadığını ileri sürerek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini savundu.
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere yetkili idari yargı merciine gönderilmesine hükmedildi.
Gerekçeden
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, somut olayda, maddi tazminat istemiyle açılan davanın süre aşımından reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğunun görüldüğü belirtildi.
Özellikle askeri görev sırasında meydana gelen ve kesin nedeni bilinmeyen kaybolma, ölüm, yaralanma gibi durumlarda vakaya sebebiyet veren olgunun kaza, cinayet, ihmal, kaçma veya kaçırılma olup olmadığının yapılan adli veya idari soruşturma sonucu ortaya çıkarılacağı vurgulanan gerekçede, bu bağlamda soruşturma sonucu ulaşılan tespitin, ilgililerin takip edecekleri usul ile başvuracakları idari ve adli mercilerin belirlenmesinde önemli bir yer tutacağı kaydedildi.
Uluğ'un kaybolmasına ilişkin başlatılan idari tahkikat sonucu düzenlenen 8 Aralık 2007 tarihli raporda kesin bir tespit yapılamadığı ve ihtimaller üzerinde durulduğu aktarılan gerekçede, raporda "Uluğ'un firar etmiş veya arazide kaybolmuş olabileceği"nin değerlendirildiği, idarenin hizmet kusuruna ya da sorumlu olmadığına yönelik herhangi bir tespit yapılmadığı vurgulandı.
Adli soruşturmanın ise bireysel başvuru tarihi itibarıyla bir sonuca kavuşmadığı ifade edilen gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Başvurucu gerek askeri savcılık gerekse de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde konuya ilişkin bilgi edinmek için girişimlerde bulunmuş ise de sonuç alamamıştır. Başvurucunun askeri operasyon esnasında gerçekleşen kaybolma vakasına sebebiyet veren olguya, bir başka ifadeyle eylemin idariliğine dair bir bilgiye, veriye sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Bu hale göre tazminat için izleyeceği usulü, başvuracağı mercileri belirlemesi adına önem arz eden kaybolma vakasının sebebine dair kesin bir bilgiye sahip olmadığı açık olan başvurucunun gaiplik kararının kesinleşmesi ile zararı ve zarara neden olan eylemi öğrendiği kabul edilerek dava açmanın ön koşulu olan idari başvuruyu yapabileceği bir yıllık sürenin başlatılmasının katı bir yorum olduğu ve bu yorumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkını kullanmasını aşırı derecede güçleştirdiği açıktır. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36'ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."
AYİM kararında yapılan değerlendirmenin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği sonucuna varan Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığına değinildi.
İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu belirtilen gerekçede, "Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir." denildi.