Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 57. kuruluş yıl dönümü nedeniyle tören düzenlendi. Törende konuşma yapan AYM Başkanı Zühtü Arslan 2017 Anayasa değişikliği ile gelen yeni sistemin 'alametifarika'sının Cumhurbaşkanlığı kararnameleri olduğunu söyledi. Arslan "Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasallık denetimi, yeni sistemin üzerine dayanması gereken denetleme ve dengeleme mekanizması bakımından hayati derecede önemlidir" dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin 57'nci kuruluş yıl dönümü nedeniyle düzenlenen törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanvekili Levent Gök, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Hakimler Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile yargı mensupları katıldı. Erdoğan, tören salonuna geldiğinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile de tokalaştı.
Arslan, Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuruyla birlikte bireyi ve onun temel hak ve hürriyetlerini esas alan bir yüksek yargı organına dönüştüğünü söyledi. Arslan, bu değişimin Anayasa Mahkemesi'nin diğer görev alanlarındaki yaklaşımını da etkilediğini belirtti. Zühtü Arslan, şöyle konuştu:
"Gerçekten de Mahkeme bireysel başvuruda geliştirdiği hak eksenli yaklaşımını norm denetimine de yansıtmıştır. Bu etkileşimin en iyi örneklerinden biri 27 Aralık 2018 tarihli iptal kararında görülebilir. Anayasa Mahkemesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 286'ncı maddesinin, istinaf mahkemeleri tarafından ilk defa verilen mahkûmiyet kararlarına karşı temyiz yolunu kapatan ilgili hükmünü Anayasa'nın hak arama hürriyetini güvenceye alan 36. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir. Böylece daha önceki kararlarında hükmün denetlenmesini talep etme hakkına temkinli yaklaşan Mahkeme, bireyin muhtemel yargısal hatalar nedeniyle mağdur edilmesini önlemeye yönelik, hak eksenli paradigmaya uygun önemli bir adım atmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararla attığı adım, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin aynı hakla ilgili sağladığı asgari güvencenin ötesine geçmiş, bireylere ondan çok daha yüksek bir koruma standardı sağlamıştır. Öte yandan, iptal kararının Resmî Gazete'de yayınlanmasından çok kısa bir süre sonra kanun koyucunun Anayasa'ya aykırılığı gidermek için gerekli kanun değişikliğini yapmış olması da memnuniyet vericidir."
Arslan, 9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasallık denetimi yetkisinin Anayasa Mahkemesi'ne verildiğini anımsatarak, "Böylece Anayasa Mahkemesi'nin görev alanı, yasama işlemlerinin yanında, yürütmenin ilk elden düzenleyici işlemi mahiyetinde olan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yargısal denetimini de içine alacak şekilde genişletilmiştir. 2017 Anayasa değişikliği ile benimsenen yeni sistemin en önemli kurumu, tabir yerindeyse 'alametifarikası' Cumhurbaşkanlığı kararnameleridir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasallık denetimi, yeni sistemin üzerine dayanması gereken denetleme ve dengeleme mekanizması bakımından hayati derecede önemlidir" dedi.
Demokraside kuvvetler ayrılığının önemini vurgulayan Zühtü Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Nitekim Anayasa Mahkemesi kararlarında kuvvetler ayrılığı uyarınca 'her erkin Anayasa tarafından belirlenmiş yetki sahasında kalması ve diğer erkin yetkisine müdahale etmemesinin sağlanması gerektiği' vurgulanmıştır. Anayasal kimliğimizin temel unsurlarından olan hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı; yargının yasama ve yürütmeden bağımsız olmasını gerektirmektedir. Bu anlamda yargı bağımsızlığı demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz gereklerindendir. Esasen bu durum, tüm hukuk sistemleri için ve her dönemde geçerlidir. Diğer yandan son yıllarda yaşadığımız tecrübeler, yargının sadece yasama ve yürütmeye karşı değil aynı zamanda her türlü paralel yapı ve oluşuma karşı da bağımsız olması gerektiğini göstermiştir. Hâkim hiçbir şart ve ahval altında aklını ve vicdanını başkasına emanet edemez. Tam da bu nedenle Anayasa uyarınca görevlerinde bağımsız ve tarafsız olan hâkimler Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Bu anayasal hüküm aynı zamanda yargı etiğinin evrensel kurallarından birini teşkil etmektedir."
Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından kısa süre önce Resmî Gazete'de yayımlanan 'Türk Yargı Etiği Bildirgesi'nin 2'nci maddesinin de Anayasa'nın 138'inci maddesiyle uyumlu olarak yargı bağımsızlığını düzenlediğine dikkat çeken Arslan, "Buna göre hâkim ve savcılar, bağımsızlıklarına doğrudan ya da dolaylı olarak etki edebilecek baskı ve tesiri kayıtsız şartsız reddederler" dedi.
Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruların her geçen gün arttığını bildirerek, "Bireysel başvuruda bugün itibarıyla derdest başvuru sayısı 42 bin civarındadır. Derdest başvuruların yüzde 95'lik kısmı 2017 yılı ve sonrasına aittir. Norm denetiminde ise 76'sı iptal davası, 28'i de itiraz başvurusu olmak üzere toplam 104 derdest dosya bulunmaktadır. İptal davalarının norm denetimi içerisindeki oranı yaklaşık yüzde 73, itiraz başvurularının oranı ise yaklaşık yüzde 27'dir" diye konuştu.
Zühtü Arslan, son 2 yılda iptal davalarının sayısının hızlı bir yükseliş gösterdiğini bildirerek şunları söyledi:
"Öte yandan mevcut iptal davalarının yaklaşık yüzde 70'i kanunlaşan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinden oluşmaktadır. Şu anda Mahkemenin önünde anayasallık denetimi yapılacak olan 21 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi bulunmaktadır. Bu istatistiklerin de ortaya koyduğu üzere, önümüzdeki dönemde norm denetiminde verilecek kararların ağırlığını kanunlaşan OHAL KHK'ları ile Cumhurbaşkanlığı kararnameleri oluşturacaktır. Belirtmek gerekir ki, itiraz başvurularının aksine, iptal 22 davasına konu olan kanun ya da kararnameler çok sayıda kuralı içerdiğinden bu davaların hazırlık ve karar süreci çok daha uzun olmaktadır."