AYM’den zorunlu din dersi için iki çarpıcı kriter: “Muaf tutulmak istenenden belge talep edilemez ve öğrenciler için seçenekler oluşturulmalı”

AYM’den zorunlu din dersi için iki çarpıcı kriter: “Muaf tutulmak istenenden belge talep edilemez ve öğrenciler için seçenekler oluşturulmalı”

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, zorunlu din dersleri konusunda tarihi önemde bir içtihat kararına imza attı. Yediye karşı sekiz üyenin oyuyla verilen kararda, anayasa ile zorunlu tutulan din dersleri konusunda iki çarpıcı kriter oluşturuldu. Kararda, zorunlu din dersinden muaf tutulmak isteyen öğrenciden inancı ve gerekçeleri konusunda bilgi ve belge talep edilmesinin anayasada sıralanan “çekirdek haklara” aykırı olduğu vurgulandı. Ayrıca öğrenciler için alternatif ders imkanı yaratmak, muafiyet hakkı gibi seçenekler geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. Karara muhalif kalan yedi üye, karşı oy yazılarında, genel nitelikli din dersinin dünya barışına yapabileceği katkıların gözden kaçırılmaması gerektiğini vurguladı. Uzmanların zorunlu din dersi konusunda inceleme yapıp bir dizi ilke kararı almaları gerektiğinin anlatıldığı yazıda, bugüne kadar bunun yerine getirilmediği de kaydedildi.

Anayasa Mahkemesi, 2009’da Havacılar İlköğretim Okulu’nda okuyan kızının din dersinden muaf tutulması için dilekçe veren babanın başvurusu nedeniyle, zorunlu din dersi ile ilgili eski kararlarını da gözden geçirdiği yeni bir karara imza attı.

Hüseyin E., 2009’da kızının din dersinden muaf tutulması için müdürlüğe dilekçe verdi. Talebi, “sadece azınlıklar muaf olabilir” denilerek reddedildi.

Kimlikten çıkarttırdı

Hüseyin E., kendisinin ve kızının nüfus cüzdanlarındaki ‘İslam” ibaresini çıkarttırdı ve kızının din dersinden muaf tutulması için bakanlık ve valiliğe dava açtı.

İdare mahkemesi, talebi yerinde buldu ve kızın din derslerinden muaf tutulmasına hükmetti. Ancak Danıştay, bu kararı bozdu.  Danıştay’ın kararında, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi müfredatının bütün mezhep ve inançları kuşatıcı nitelikte olduğu, dini eğitim yapılmayıp, öğretici nitelikte dersler verildiği, azınlıkların bu dersten muaf tutulması yönündeki idare kararının yargı kararıyla genişletilemeyeceği belirtildi.

Okul değiştirdi

Bu süreçte, Hüseyin E.’nin kızı sınıf kaybetti, karnesi verilmedi, din dersine girmediği için okuldan ve çevresinden baskı gördü, okul değiştirmek zorunda kaldı.

Aile bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, yaptığı inceleme sonunda, zorunlu din ders uygulamasıyla anne babaların çocuklarının eğitim ve öğretiminde dini inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

Bakanlık savundu: Eğitim değil öğretim veriliyor

Anayasa Mahkemesi’nin görüş istediği Milli Eğitim Bakanlığı, AİHM’nin zorunlu din derslerinin kaldırılması yönünde bir kararının bulunmadığını, müfredatla ilgili tespitlerinin ise yerine getirildiğini, dersin öğretici nitelikte olduğunu, uygulama tarafının bulunmadığını, müfredattaki konuların bütün insanlığı birleştiren ortak paydalar olmasına özen gösterildiğini vurguladı. Bu anlamıyla dersin sadece İslam inancına mensup öğrencileri değil tüm öğrencileri kuşatır nitelikte olduğunu savundu.

“Dini eğitim laik devlette zorunlu olamaz”

Anayasa Mahkemesi, yediye karşı sekiz üyenin oyuyla verdiği kararda şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu:

“Din ve ahlak eğitim ve öğretimine ilişkin genel ilkeler açıklanırken Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasının laiklik kavramı ile birlikte değerlendirilmesi gerekir.

Laiklik; devletin din ve inançlar karşısında tarafsızlığını sağlayan, devletin din ve inançlar karşısındaki hukuki konumunu, görev ve yetkileri ile sınırlarını belirleyen anayasal bir ilkedir.

Öte yandan din ve vicdan hürriyeti devletin belirli bir dini veya inancı kişilere dayatmamasını gerektirir. Laik bir devlette belli bir dinin eğitim ve öğretimi zorunlu hâle getirilemez.

Nitekim bu ilkenin bir gereği olarak Anayasa’nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasında din eğitimi ve öğretiminin ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin iznine bağlı olduğu açıkça ifade edilmiştir.

“Eğitim ve öğretim verilebilir”

Kararda, buna karşılık, söz konusu yorumdan, İslam dininin eğitim ve öğretimini içeren dersler okutulmasının anayasaya aykırı olduğu anlamı çıkartılamayacağı da vurgulandı.

İki önemli kriter

Kararda, zorunlu din dersleri konusunda önemli iki kriter oluşturuldu. Kriterler şöyle açıklandı:

-Devletin, din eğitim ve öğretimi kapsamında mütalaa edilebilecek bir dersi çocuğuna aldırmak istemeyen ebeveynlere yönelik olarak herhangi bir gerekçe ya da bilgi ve belge sunmalarına gerek olmaksızın muafiyet usulleri geliştirmek, dini eğitim ve öğretime alternatif ders imkanı sunmak ya da anılan derse kaydolma veya olmama imkanı sağlamak gibi seçenekler sunması gerekir. Ancak bu durumda eğitim ve öğretimde dini ve felsefi inançlara saygı gösterilmesini isteme hakkına saygı gösterilmiş olur.

-Din dersinden muafiyet taleplerinin gerekçelendirilmesinin istenmesi ya da talebin değerlendirilebilmesi için kişilerden dini ve felsefi inançlarına ilişkin bilgi ve belge istenmesi anayasanın 24. Maddesinde koruma altına alınan ve dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında yer alan dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlamama hakkına aykırılık oluşturur.

20 bin lira tazminat

Karara, Kadir Özkaya, Hicabi Dursun, Muammer Topal, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu, Selahaddin Menteş ve İrfan Fidan muhalif kaldı.

İhlal yönünde oy kullanan üyeler, aileye 20 bin TL tazminat ödenmesine hükmetti. Ancak davacının kızı liseyi bitirdiği için yeniden yargılama yapılmasında hukuki fayda bulunmadığı da vurgulandı.

Dünya barışı gerekçesi

Karara muhalif kalan üyeler, okutulmakta olan dersin, hangi yönlerden eksik ve sakıncalı olduğunun dava dilekçesinde belirtilmediğini vurguladı.  Üyeler, karşı oy yazılarında, “Herkes için gerekli olabilecek bilgileri içeren, rasyonel ve nesnel verilere dayanan genel nitelikli bir din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin öğrencilerin inanç ve kültür dünyalarında meydana getirebileceği zenginlik ve bunun toplum ve dünya barışına yapabileceği katkılar gözden kaçırılmamalıdır Ülkemize özgü bir inceleme yapılarak, düzenlenecek raporda belirlenmiş ilke ve esasların gözetilmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Ancak bu yapılmadığından davanın reddi gerekir” ifadelerini kullandı.