Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Ali İsmail Korkmaz davasında verdiği kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacaklarını açıklayan avukat Esra Başbakkal, “Verdiği gerekçelendirme hali, dosyanın ele alınış biçimi, ne yazık ki yaşam hakkının bir kez daha ihlal edilmiş olduğunu gösteriyor. AİHM’e giderken AYM’deki yargılamanın da yaşam hakkı ihlali, adil yargılanma, kötü muamele yasağının ihlal edilmesi ve etkili başvuru yolu bakımından yeterli olmadığı belirtilecek ve bunlar delilleriyle ortaya konulacak” dedi.
AYM, Gezi olayları sırasında Eskişehir’de 2 Haziran 2013 tarihinde öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ve yakınlarının yaptığı bireysel başvuruda; işkence ve kötü muamele yasağının iptal edildiğine karar verdi. Ancak yaşam hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlali yönünden yapılan başvuru reddedildi. AYM; Ali İsmail Korkmaz davasında 7 ay 15 gün hapis cezası alan ve hükmün açıklanması geri bırakılan polis memuru Hüseyin Engin’in de yeniden yargılanması gerektiğine hükmederek, kararın bir örneğini yerel mahkemeye gönderdi.
Ali İsmail Korkmaz Dava Komitesi’nden avukat Esra Başbakkal, polis Engin’in yerel mahkemede Korkmaz’ı kasten yaralayan sanıklar arasında değerlendirildiğini aktararak, diğer sanıklara ilişkin bir karar alınmadığına dikkat çekti.
Başbakkal, şunları açıkladı:
“Ali İsmail’in ölümüne sebebiyet veren diğer kolluk görevlileri ve onlara yardım eden siviller hakkındaki karar bakımından caydırıcılık işleminin yerine getirildiğini söylüyor AYM. Ancak burada Mevlüt Saldoğan, en fazla cezayı alan polis memuruydu ve 13 yıl gibi bir ceza aldı. Bildiğim kadarıyla 4 yıl 2 ay yattıktan sonra tahliye edildi. AYM’nin caydırıcılık dediği bu. Bir insanı öldürmek, ölümüne sebebiyet vermenin cezası aslında yatarını dile getirirsek, 4 yıl 2 aya tekabül ediyor. 13 yıl bile değil aslında.
AYM aynı zamanda ilk derece mahkemesi olmadığını, yargılama makamı olmadığını söylüyor ancak burada suçun tasnifi ile ilgili olarak, yani Ali İsmail Korkmaz’ın yaşam hakkına ilişkin yapılan bu müdahalenin ceza mahkemesindeki gerekçenin yeterli görülmesi oldukça olumsuz. Kamuoyuna mal olmuş bir dava. Herkes Ali İsmail Korkmaz davasında delillerin nasıl karartıldığını ve bu anlamda ailenin ve onun savunmanlarını çabası ile ortaya çıkarıldığını, hatta en başında olayı gerçekleştiren polis konusunda oldukça şüphe olmasına rağmen soruşturma makamlarınca ilk kez soruşturma yetkisi hep kolluk olarak polis gücü kullanıldı.
Bizim buna defalarca itirazlarımız sonucunda olay jandarmaya intikal ettirildi. Ama biz bu dosyanın savcısı değildik. Dosyanın soruşturma makamının yerine getirmesi gereken, devletin pozitif yükümlülüğünü savunmanlar, avukatlar yerine getirmez. Avukatlar tabii ki talepte bulunurlar ancak burada üzerine düşen görev, devletin görevlilerinindir. Bu devletin pozitif yaşam hakkı konusundaki yükümlüğü kapsamındadır.”
Başbakkal, AYM kararında yaşam hakkı ihlalinin ret gerekçeleri arasında Korkmaz’ın ailesine ödenen tazminatın gösterilmesini de şöyle değerlendirdi:
“Bir insanın, bir yaşamın değeri yalnızca ona tazmin edilen miktar ile ölçülemez. Dolayısıyla asıl olarak AYM’nin yapması gereken ceza muhakemesinin gerekçeleri ve ceza muhakemesinin yürüttüğü cezasızlık politikasıyla ilgili olarak bir karar vermesiydi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yaşam hakkı konusundaki kriterleri böyledir. O kişini ceza almış olması, failin ceza almış olması yeterli değildir. Bunun aynı zamanda caydırıcı olmasından söz ediyoruz. En çok 13 yıl alan polis memuru yalnızca 4 yıl 2 ay yattı. Ondan sonra en çok cezayı alan, 10 yıl 10 ay alan polis memuru var. Bu da aynı şekilde. O da tahliye edildi. Bu tahliyelere ilişkin de hiçbir şey AYM kararında bahsedilmemiş. Bir insanı öldürmek, yaşam hakkına son vermenin cezası 4 yıl 2 ay olmadığı ya da 13 yıl olmadığı hepinizin malumu.
AYM’nin amirlerle ilgili de tespiti var. Amirlerin sorumluluğu olmadığını ya da sorumluluğuna ilişkin herhangi bir delilin olmadığını, bizler tarafından da böyle bir delilin ileri sürülmediğini iddia ediyor. Oysaki biz başvurumuzda amirlerin en başından itibaren kollukla birlikte sorumlu olduğunu, verilen emirlerden sorumlu olduğunu söyledik. Nitekim yargılama sırasında da fail olan polis memurlarından bir tanesi kendilerini talimatlandıran üç amirinin de ismini verdi. Dosya bu anlamda çok açıkken ve tek başına kolluğun amirlerinin de sorumluluğunu içeren yaşam hakkı söz konusuyken, AYM’nin amirlerin sorumluluğuna ilişkin herhangi bir tespitte bulunmadığını söylemesi son derece üzücü.
AYM’nin başka bir tespitini söylemek istiyorum. Hem hukuk hem de mantık kuralları açısından izah edemiyorum. Dosyanın Kayseri’ye nakli ceza yargılaması açısından aslında etkili bir kovuşturma yapılmadığını, gösteren bir unsur. Ancak AYM bununla ilgili tespitinde şöyle bir ifadede bulunuyor. Antakya’nın yani Ali İsmail Korkmaz’ın memleketinin, ailesinin yaşadığı yerin Kayseri’ye yakın olmasının nakil bakımından hak ihlaline sebebiyet vermediğini söylüyor. Böyle bir şey olabilir mi?
Siz herhangi bir güvenlik kaygısı yokken, bunu gerekçelendirememişken dosyayı naklederseniz ve olay yerinde herhangi bir keşif yapmadan, kilometrelerce uzaktaki başka şehre davayı taşırsanız, burada adil yargılamadan söz etmek mümkün değildir. Hele ki ailesine yakın olmasıyla izah edilmesi gerçekten çok vahim.”
Başbakkal, AYM’nin verdiği karar ile Korkmaz’ın yaşam hakkını bir kez daha ihlal ettiğine dikkat çekerek, kararı AİHM’e taşıyacaklarını şöyle anlattı:
“Yani verdiği gerekçelendirme hali, dosyanın ele alınış biçimi, ne yazık ki yaşam hakkının bir kez daha ihlal edilmiş olduğunu gösteriyor. AİHM’e giderken AYM’deki yargılamanın da yaşam hakkı ihlali, adil yargılanma, kötü muamele yasağının ihlal edilmesi ve etkili başvuru yolu bakımından yeterli olmadığı belirtilecek ve bunlar delilleriyle ortaya konulacak. Zaten bizim onlara sunduğumuz başvuru dilekçelerinde de bunlar yeterince ortaya konulmuştu. Belgeleri ve dosyalarıyla birlikte ortaya konulmuştu. Belirli şeylerin geçiştirilerek, aslında ortaya karışık bir karar çıkarılması ve aslında kamuoyunun vicdanını tatmin etmeyen bir karar çıkarılması, AİHM’in AYM’nin etkili bir iç hukuk yolu olup olmadığı konusunda da dikkatine sunulmalı. Bizler de ailenin savunmanları olarak dikkate sunacağımız konulardan biri de bu. Gerçekten AYM’ye yapılan başvurunun etkili olup olmadığı.” (ANKA)
TIKLAYIN: AYM'den Ali İsmail Korkmaz kararı: "Eziyet yasağı ihlal edildi" denildi, polis yeniden yargılanacak