Anayasa Mahkemesi, Gezi eylemleri sırasında yatak odasına isabet eden gaz fişeği sebebiyle solunum güçlüğü ve kalp ritminde bozulma yaşayan 74 yaşındaki Sibel Cıngı’nın başvurusunu reddetti. AYM kararında ‘polisin gaz fişeğini kasten attığına ilişkin delil olmadığı, bu yüzden de başvurucunun insan onurunu zedeleyici ve kişiliğini küçük düşürücü etkisini daha düşük düzeyde bıraktığı’ savunuldu.
Diken’den Kemal Göktaş’ın haberine göre, Gezi Parkı eylemleri sırasında Cıngı çiftinin oturduğu yerde yapılan gösteriler sırasında polisin attığı gaz fişeklerinden biri evin penceresini kırarak yatak odasına girdi. Olay tarihinde 69 yaşında olan Aydın Cıngı’nın evde olmadığı sırada yaşanan olayda, evin perdesi yandı ve gaza maruz kalan akciğer kanseri hastası Sibel Cıngı solunum güçlüğü yaşadı.
İstanbul’da bir üniversite hastanesine götürelen Sibel Cıngı’nın daha önce geçirdiği akciğer ameliyatından dolayı gazdan etkilendiği, nefes darlığı ve öksürük şikayetlerine maruz kaldığı, kalp ritminde hızlanma gibi birtakım yeni sağlık sorunlarına yol açtığı yönünde rapor düzenlendi.
Cıngı çifti 20 Haziran 2013’de Ferikoy Polis Merkez Amirliği’ne giderek şikayetçi oldu. Ancak yaptıkları şikayetten uzun sure netice alamadıklarını söyleyen başvurucular bu savcılığa giderek İstanbul valisi, emniyet müdürü, Çevik Kuvvet şube müdürü ve görevli polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Savcılık, ‘mala zarar verme, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması ve ve kasten yaralama’ suçlarından yaptığı soruşturma sonunda takipsizlik kararı verdi. ‘Polisin göstericileri dağıtmak amacıyla göz yaşartıcı gaz sıkmak zorunda kalması, civardaki evlerin camlarının kırılmasında mala zarar verme suçunun yasal koşullarının oluşmaması, polisin yaralama kastının bulunmaması’ karara dayanak oluşturdu. Bu karara karşı yapılan itiraz İstanbul 1’inci Sulh Ceza Hakimliğince reddedilince Aydın ve Sibel Cıngı Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Olayla ilgili yeterli araştırma yapılmadan, gerekçeden yoksun biçimde takipsizlik kararı verildiği belirtilen başvuru dilekçesinde ‘soruşturmanın bu şekilde sonuçlanmasının kötü muamele yasağı, eşitlik ilkesi, etkili başvuru, maddi ve manevi varlığın korunması ve yaşam haklarının ihlal ettigi’ savunuldu.
Anayasa Mahkemesi kararında ise başvurucunun sağlık durumunu kısmen etkileyen polis müdahalesi neticesinde evine gaz fişeği girmesinin polisin kasti davranmasından kaynaklandığına dair bir iddia olmadığı ve bunu gösteren herhangi bir kanıt unsurunun da mevcut olmadığı belirtildi.
Kararda şöyle dendi: “Başvurucunun evine giren gaz fişeğinin korku, panik ve acı duymaya yol açma potansiyeli taşıdığı bir gerçektir. Ne var ki soruşturma merciince eylemin kasten işlenmedigi kabul edilmiştir. Kasıt unsuru içermeyen eylem, başvurucunun insan onurunu zedeleyici ve kişiliğini küçük düşürücü etkisini daha düşük düzeyde bıraktığından kotü muamele yasağındaki asgari eşiğin aşılmadığı değerlendirilmiştir.”
Anayasa Mahkemesi ayrıca başvurucuların polisin, yaşadıkları mahallede yapılan gösterilerde günlerce polis baskısı yaşandığını, mahallede panzer vb. araçların gezdigi ve biber gazı sıktıkları için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile ifade özgürlügünün ihlal edildiğini ileri sürmesine karşılık başvurucuların gösterilere katılmaması nedeniyle bu konuda bireysel başvuru yapma haklarının olmadığına karar verildi. Anayasa Mahkemesi bu gerekçelerle yapılan bireysel başvunun reddedilmesine karar verdi.