Başbakan Ahmet Davutoğlu'na sunulan rapor ve devletin zirvesindeki görüşmelerde, Hükümetin Yüzde 10 seçim barajının hak ihlali olup olmadığıyla ilgili 3 hafta içinde karar vermesi gereken Anayasa Mahkemesi’nin "görev ve yetki alanına girmeyen bir konuda girişimde bulunduğu ve bunun için bir üst akılın devreye sokulduğu" görüşünün hâkim olduğu öne sürüldü. İddiaya göre; AYM'nin bu girişimi ile anayasal değişikliği yapanilecek çoğunluğun elde edilmesinin önüne geçilmesi planlanıyor. Devletin zirvesinde "uzun süredir her fırsatta çözüm sürecini riske atmak için hamleler yapıldığı ve bu olayda da verilen destek ve tahrik ettiği kesim itibari ile yine çözüm sürecini zora sokma amacı güdüldüğünün" konuşulduğu iddialar arasında.
Sabah gazetesinde yer alan haber şöyle:
Devletin zirvesi AYM'nin seçim barajı atağını değerlendirdi: Bu siyasi mühendislik hamlesi. Hedef kaos çıkarıp anayasayı değiştirecek çoğunluğu engellemek. Kumpas Antalya'daki konferansta hazırlandı. Çözüm sürecine karşı üst akıl devrede.
Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) "Seçim Barajı" meselesini gündemine alması ve Haşim Kılıç'ın yaptığı açıklamalar devletin zirvesinde "seçim kumpası" olarak değerlendirildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu'na sunulan rapor ve devletin zirvesindeki görüşmelerde, "Bu hamle siyasi mühendislik hamlesidir. Amaç seçimlerden önce kaos çıkartarak AK Parti'nin anayasayı değiştirecek çoğunluğa erişmesini engellemek" değerlendirmesi yapıldı. Seçimlere kısa bir süre kala, tartışmaların "özgürlükçülük" kılıfı altında toplumda kaos çıkarma girişimi amacı ile çıkarıldığı kaydedildi. "Anayasa Mahkemesi, kendisinden alınmış bir yetkiyi kullanarak bir yol açmaya çalışıyor. Yapılanın anayasaya aykırılığı bu kadar açıkken, bunda ısrar edilmesi ve izlenen yöntem amacı ortaya koyuyor" denildi. Devletin zirvesindeki diğer değerlendirmeler şöyle:
Kumpas Antalya'da hazırlandı: Siyasi mühendislik için konu kamuoyunun gündemine çok ustaca getirildi. Antalya'da 27-28 Kasım'da Avrupa Konseyi tarafından düzenlenen "Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yolunun etkinleştirilmesi" başlıklı uluslararası konferans seçildi. Konuşmacılardan hiçbirinin konusu olmadığı halde, bireysel başvuru çerçevesinde norm denetimi yolu ile kanun maddesinin iptalinin mümkün olup olmadığı konusu gündemi oluşturdu. Gündem teknik bazı meselelerin ele alınmasıyken bazı gazeteci ve muhabirler de toplantıya davet edildi. Bu şekilde konunun doğrudan istenilen ve Antalya'da tartışılan şekilde kamuoyunun gündeminde yer alması sağlandı.
Üyelere baskı: Komisyonda görüşülecek bireysel başvuru önce manidar bir şekilde genel kurula sevk edildi. Antalya'daki toplantı ortamı, konunun sürekli gündemde tutulması, kasıtlı soru ve yorumlarla 17 üye baskı altında tutulmaya çalışıldı. Haşim Kılıç da toplantıda bir konuşma yaptı ve konu ile ilgili görüşlerini katılımcılarla paylaştı. "Kanunun anayasaya aykırılığının incelenebileceğini" iddia etti. Konuşmacıların da büyük bir kısmı, anayasada ve 6216 sayılı kanunda bir hüküm olmamasına rağmen, yorum yoluyla bu yolun açılabileceğini savundu.
Çözüme karşı üst akıl: Uzun süredir her fırsatta çözüm sürecini riske atmak için hamleler yapılıyordu. Bu olayda verilen destek ve tahrik ettiği kesim itibari ile yine çözüm sürecini zora sokma amacı görülüyor. Baraj tartışmalarının anayasaya aykırılığı, Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetki alanına girmeyen bir konuda girişimde bulunması göz ardı edilerek, HDP ve CHP'yi konuya müdahil ederek, siyasi mühendislik hamlesi tamamlanmaya çalışılıyor.
Algı hamlesi belli: Anayasa Mahkemesi'nin girişimin yanında çok bilinçli bir şekilde de algı hamlesi yürütülüyor. Hükümetin 2013 Eylül ayında açıkladığı Demokratikleşme Paketi ile gündeme getirdiği "Seçim barajının kaldırılması için 3 teklif" ve atılan adımlar gündeme hiç getirilmeden mahkemenin hamlesi ile hükümet baskı altına alınmaya çalışılıyor. Sağlanan algı ve belli kesimlerin baskısı ile Anayasa Mahkemesi'nin yapacağı anayasa ihlali ve yetkisini aşma girişimi tartışılmadan "Özgürlükçü bir adım" değerlendirmesi yapılması sağlanmış olacak.
CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunarak seçim barajının kaldırılmasını talep etti. Oran yaptığı yazılı açıklamada, "2002'de yüzde 10'luk baraj nedeniyle geçerli oyların yüzde 46.33'ü yani tam 14 milyon 607 bin vatandaşımızın oyu adresine ulaşmadı ve iradeleri yok sayıldı. Seçim barajı yükseldikçe demokrasi kan kaydediyor" dedi. Oran'ın, avukatı Haluk Pekşen aracılığıyla yaptığı başvuruda barajın anayasada güvence altına alınan "temsilde adalet" ilkesine ve seçme ve seçilme hürriyetine aykırı olduğu ileri sürüldü.