İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Tutuklu HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesine yapılan saldırıyla ilgili olarak konuştu. Cenazeye yapılan saldırının ardından ailenin mezarın sonradan açılabilir endişesiyle başka yere gömmek istediklerini aktaran Soylu, Tuğlu'nun annesinin Tunceli'ye gömülmesini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın önerdiğini belirtti.
Abdulkadir Selvi'nin "Cenaze üzerinden algı operasyonu" başlığıyla yayımlanan (18 Eylül 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesiyle ilgili çirkin olayın kendisine intikal ettiği anda devreye giriyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu o sırada hadisenin yaşandığı yerde. Ölüye bile saygısı olmayan grup uzaklaştırılmış ancak İçişleri Bakanı Soylu’nun, “Siz cenazeyi defnedin biz güvenliğini sağlarız” güvencesini vermesine rağmen aile, mezarın daha sonra açılmasından endişe ettiği için durum değerlendirmesi yapıyor.
Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ailenin mevtayı başka yere defnetmeyi değerlendirdiğini iletiyor. Erdoğan’ın aklında Tuğluk’un Elazığlı olduğu kalmış. Erdoğan, “Her türlü yardımı yaparız, uçak tahsis ederiz” diyor. Soylu tekrar dönüyor. Ailenin Elazığ, Tunceli ve Mersin üzerinde durduğunu söylüyor. Memleketinin Elazığ değil, Tunceli olduğunu söylüyor. Bunun üzerine Erdoğan memleketi olduğu için Tunceli’yi öneriyor. Aile de aynı kanaatte olunca, sorun çözülüyor. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı, cenazeyi uçakla nakletmeyi öneriyor ancak Soylu, ailenin otobüsle gönderilmesini istediğini söylüyor. Erdoğan bunun üzerine, “O zaman siz güvenliği için gereken tedbirlerinizi alın” talimatı veriyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile konuştum. Olayı intikal ettirdiği andan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakından ilgilendiğini söyledi. “Tunceli’yi Cumhurbaşkanımız önerdi” dedi.
Aysel Tuğluk’un annesinin defnedilmesinin engellenmesi sadece İncek Mezarlığı ile sınırlı kalmadı. Herkes annesinin cenazesinde böyle bir muameleye maruz kalsa ne yapacağını düşündü. Kürt-Türk, Alevi-Sünni gibi fay hatları üzerinde oturan ve büyük acılar yaşamış olan milletimizi derinden sarstı.
Muhafazakâr çevrelerde yoğun bir tartışma yaşanıyor, “Biz ne ara bu hale geldik” sorusuna cevap aranıyor. Peygamberimizin bir cenaze karşısında ayağa kalkması anlatılıyor. Hadis kitaplarında geçen hadise şöyle; “Yanımızdan bir cenaze geçmişti. Resulullah hemen o cenaze için ayağa kalktı. Biz de kendisi ile beraber kalktık ve ’Ey Allah’ın Resulü! Bu bir Yahudi kadının cenazesidir’ dedik. Peygamberimiz, ‘Bu da bir insan değil mi?’ diye karşılık verdi.”
Hatun Tuğluk bir insandı, bir anneydi, bu ülkenin bir vatandaşı ve bir Müslüman’dı. Peki onun cenazesine tahammül etmeyenler...
Aysel Tuğluk, “Toplumdan tek ses halinde gelen lanetleme, kınama beni umutlandırdı”diyor. Ben de tam o noktanın üzerinde duracaktım. Hatun Tuğluk’un cenazesine karşı sergilenen yüz kızartıcı tavır, milletin vicdanında mahkûm oldu. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere iktidarı ve muhalefetiyle ortaya konulan duruş, bundan sonra böyle bir çirkinliğe tevessül etmeye kalkışanlara karşı verilmiş en güzel cevap oldu. İnsanlığın dibe vurduğu noktadan milletin değerleri yeniden ayağa kalktı.
1- Devlet kararlı, millet vakur bir tavır ortaya koydu.
2- Devlet, geçmişte kimi zaman yaptığı gibi geç kalıp, aciz davranmadı.
Tam bu çirkin olay, tezgâhlayanların aksine bize insanlığımızı hatırlattı diyecektim ki birileri İçişleri Bakanı Soylu ile çekilmiş bir fotoğraf üzerinden algı operasyonu yapmaya soyundu. Bakan Soylu fotoğrafı kabul etti, ortada siyasilerin her gün karşılaştığı bir durum olduğu belli. Süleyman Soylu, bu olay kendisine intikal ettiğinde ne yapmış? Dirayetli bir İçişleri Bakanı olarak mezarlığa giderek olaya el koymuş. Büyük bir olayın yaşanmasının önüne geçmiş. Fotoğraftaki kişi ise daha sonra gözaltına alınmış. Yani bakanla fotoğraf çektirdi diye sırtı sıvazlanıp, kahraman muamelesi görmemiş. Acaba algı operasyonu yapanlar Soylu’nun gösterdiği çabanın binde birini gösterdi mi?
Bir kare fotoğraf üzerinden algı operasyonu yapmak yerine büyük fotoğrafa odaklanmakta fayda var. Hatun Tuğluk’un cenazesiyle birlikte bu ülkede yeni bir toplumsal barış zemini doğdu. “Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet”e milletimiz, “tek mezar”ı ekledi.