Birgün gazetesi yazarı Ayşenur Arslan, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in 15 Temmuz darbe girişiminden sonra söylediği "Bize askerler darbe olacağını söyledi" ifadelerine ilişkin "Onun bildiklerinin yanına bile yaklaşamayanlar içerideyken, Perinçek nasıl 'güvende'?" diye sordu.
Arslan, iş adamı Osman Kavala'nın gözaltına alınmasıyla ilgili olarak "Osman Kavala’yı dost defterinden hiç silmedim; istese lüks malikânesine çekilirdi, yapmadı" ifadesini kullandı.
Ayşenur Arslan'ın Birgün'deki yazısı (21 Ekim 2017) şöyle:
İtiraf edeyim, yazıyı yazmadan önce kendimle bir hayli didiştim. “Ne lüzumu var yazmanın, görmeyiversen olmaz mı!” dedim. “Başını derde mi sokacaksın!” diye söylendim.
Belki yakınlarda bir gün bu “iç sesi” dinler, uslu uslu köşeme çekilirim. Ama, hayır! Bugün değil! Bugün yazmalıyım.
Osman Kavala'nın gözaltına alınışını... Yandaş medyaya “servis edilmiş” fotoğraf ve “bilgi notlarını”… Yakın geçmişte Öcalan için “akil adam” diyen, PYD lideri Salih Müslim'i Ankara'da kırmızı halıyla karşılayanların bugün Osman Kavala'ya köpüre köpüre yüklenişini.. Velhasıl, son durumu ve özellikle de Osman Kavala'yı yazmadan edemezdim.
•••
Osman'ı 1976 yılında Ankara'da tanıdım. Kısa süre önce Hürriyet'in genel yayın yönetmenliği koltuğunda oturan Sedat Ergin ve TRT spor spikeri Ümit Aktan'la aynı evi paylaşıyordu. O sıralarda Türk Haberler Ajansı'nda çalışan Sedat ve TRT'den arkadaşım Ümit vesilesiyle sık sık gittiğim bir evdi. Kâh delice gülüp eğleniyorduk. Kâh saatlerce politika konuşuyorduk.
Osman ve evin müdavimlerinden Yıldırım Türker'le birlikte Türkiye İşçi Partisi'ne yakındık. Partinin toplantılarını izliyorduk. Etkinliklerine katılıyorduk.
“Kanlı 1 Mayıs” diye bilinen 1977 mitinginde yine TİP kortejindeydik. Ve o korkunç anlara birlikte tanık olmuştuk.
Ertesi yıl, uzunca bir süreliğine “SON KEZ” olacağını bilmeden, 1978 1 Mayısı'na da birlikte katılmıştık.
Sonrası malum. Perde arkasında ABD, önde Milliyetçi Cephe'nin katkılarıyla gelen 12 Eylül. Yani, karanlık yıllar! Türkiye savruldu. Bizler de payımıza düşeni aldık.
Özellikle ben, evlilik / çocuk / fazla fazla mesaili meslek hayatı derken dostlarımdan ve aktif politikadan koptum.
1990'lardan sonra toplasanız 8-10 kez gördüm Osman'ı. Ama dost defterinden hiç silmedim, yaptıklarını olabildiğince izledim. Değerli akademisyen Ayşe Buğra ile evlenmişti. Türkiye'nin en zengin adamlarından babası Mehmet Kavala'nın ölümünden sonra işlerinin başına geçmişti.
İstese, Ferit Şahenk ile Amerika'da komşu olabilirdi. İstese, Londra'da sofistike kültür / sanat turlarıyla solcu geçmişine bir selam gönderip lüks malikanesine çekilebilirdi. İstese, son model bir yatla mavi tura çıkıp, Sinan Çetinlerin falan katılacağı şiir akşamları düzenleyebilirdi.
Osman, hiçbirini yapmadı.
Düşünsel, fiziksel ve maddi birikimini Türkiye'nin demokratik bir ülke olabilmesi yolunda harcadı.
Peki neden gözaltına alındı?
BirGün ve Cumhuriyet gazeteleri, “gizli bir soruşturma dosyası” çerçevesinde gözaltına alındığını ve avukatıyla görüştürülmediğini yazdı.
Yandaş medya ise konuya manşetten ve dehşetengiz iddialarla daldı. Onlara göre “YERLİ / KIZIL SOROS” her karanlık işin arkasındaydı. Terör destekçisiydi. Gezi'nin finansörü ve 15 Temmuz'un da aktörlerinden biriydi. Nitekim (?) en son, Alman Goethe Enstitüsü'nün Gaziantep'teki toplantısına katılmıştı.
Sadece o mu! PYD'nin Rusya'daki toplantısına da katılmıştı… Ki, bu başlıbaşına bir delildi.
•••
Gezi'nin -ne Osman ne bir başkası- finansörü olmadığını beyefendiler de biliyor. Zaten bugüne kadar bulabilselerdi, çoktaaaan içeri atmışlardı. Geçiniz...
Rusya'da PYD'nin toplantısına katılmış. Yukarıda yazdım ya, hani şu Ankara'da kırmızı halıyla karşılanan Salih Müslim'in lideri olduğu PYD'nin toplantısına... Son yıllarda en birinci dostumuz haline gelen Rusya'da... Geçiniz...
Osman bir de 15 Temmuz darbe girişiminde önemli bir ROL oynamış. Rolü neymiş, ne yapmış, bilmiyorum.
Ama burayı geçmeyiniz. Durunuz!
•••
Bir zamanlar “sol” zannedilen Aydınlık Hareketi'nin lideri, bugünün Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, iki gün önce Cem TV'de ekrana çıktı.
Gündeme değerli / acaip / şok katkılarda bulundu. Şu sözlerle:
“Bize askerler darbe olacağını söyledi. (Putin'e yakınlığıyla bilinen Rus stratejist) Dugin bize Türk askerinin olağanüstü bir hareketlilik içinde olduğunu söyleyince, bunu hükümete söylemesini belirttik. O da bize söylediklerini Ankara'ya gittiğinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e söyledi. Hükümetin darbe teşebbüsünden önce haberi vardı. Ben biliyorsam bunu MİT bilmez olur mu. Genel Başkan Yardımcımız Sayın Atilla Uğur da gitti Yeni Şafak Gazetesi’ne bir gün önce bildirdi. ‘Önümüzdeki günlerde Fethullah Terör Örgütü’nün bir darbe girişimi vardır’ dedi. Ve aynı zamanda da hükümete bildirmelerini istedi.”
İnsan bazen gözlerine, okuduğuna inanamıyor. Tekrarlamakta fayda var. Perinçek diyor ki; Putin'in danışmanlarından Dugin bize “darbe olacak” dedi. Biz de bunu iktidara yakın kim varsa söyledik. Zaten biz öğrenmişsek MİT'in bilmemesi söz konusu olamaz.
“Kim bu Dugin ya!” deyip geçebilir miyiz peki? Hayır!
Zira, kendisi Meclis'teki 15 Temmuz'u araştırma komisyonu tarafından davet edilip bilgisine başvurulan… AKP Grup toplantısına katılan ve Başbakan Binali Yıldırım ile “hatıra fotoğrafı” çektiren bir isim... Zaten arşive girin bakın, “hükümeti darbe girişimi konusunda bir gün önce uyardık” dediği haberleri bulacaksınız.
O haberlerde “Putin'in özel temsilcisi” gibi bir unvanla anılan Dugin, anlaşılan 14 Temmuz günü fazla mesai yapmış. Pek çok kişiyle konuşmuş. Hükümetten Melih Gökçek'e, Doğu Perinçek'ten Yeni Şafak'a “darbe olacak” bilgisi iletilmiş. Anlayacağınız, Dugin'in bir eline megafonu alıp Kızılay'da anons yapmadığı kalmış.
Buna rağmen herkes susup, darbe girişiminin gerçekleşmesini / onca insanın ölümünü / Türkiye'nin kaosa sürüklenmesini beklemiş.
Ahmet-Mehmet Altan kardeşler, darbeden hemen önce yaptıkları TV programında “sübliminal mesaj” ile darbenin geleceğini bildirmekten yargılanıyor.
Sözcü gazetesi muhabiri, sevgili kardeşim Gökmen Ulu, o günlerde RTE'nin tatil yaptığı yeri kamuoyuna duyurmak (yani habercilik yapmak) suçlamasıyla cezaevinde.
Şimdi de Osman Kavala gözaltında.
Yandaş medya “Türkiye'nin en karanlık isimlerinden biri” diyor onun için.
Ülkenin son yıllarda, özellikle 15 Temmuz Darbe Girişimi ve 20 Temmuz'daki OHAL darbesi sonrasında sürüklendiği karanlıkta, artık ne olup bittiği seçilemez oldu.
Acaba Perinçek lütfeder, biraz daha bilgi verir ve bizi aydınlatır mı!
14 Temmuz'da kimler nasıl devredeydi?
15 Temmuz'da gerçekte ne oldu?
Onun bildiklerinin ve yaptıklarının yanına bile yaklaşamayanlar içerdeyken, Perinçek nasıl “güvende”?