Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Milliyet gazetesinden Gökçer Tahincioğlu'nun haberiyle gündeme gelen, kumalığı kabul etmediği için eşi tarafından "Ölmen yetmez sürünmen gerek" denilerek kol ve bacaklarından vurulan Arzu Boztaş'ın durumuyla ilgili olarak “Bakanlığımızdan arkadaşlarımız sürekli ziyaret ediyorlar. Çocukları bizim bakımımız altında. Hastaneden çıktıktan sonraki hayatını da mümkün olduğu derecede normalleştirmeye ve iyileştirmeye çalışacağız” dedi ve şunları kaydetti:
“Ne yazık ki insanlık dışı bir anlayışın sonucu ortaya çıkmış bir durumla karşı karşıyayız. Bütün bunların bir daha tekerrür etmemesi için elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz. Ama toplumca bu çabanın içerisinde olmamız gerekiyor. Ne yazık ki toplumsal şiddetin, aile içi şiddetin, kadına yönelik şiddetin çözümü bir tek yasayla, bir tek bakanlığın çabalarıyla ya da birden fazla bakanlığın çabalarıyla olabilecek bir şey değil. Bu toplumsal bir dönüşüm gerektiren vahim bir sorun. Sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın baş etmek zorunda olduğu bir sorun. Sadece tek boyutlu değil. Burada sadece kadına yönelik bir şiddetten söz etmiyoruz. İnsana yönelik şiddetten, toplumsal şiddetten, aile içi şiddetten söz ediyoruz. Kadına yönelmiş bir şiddet sadece tekil, o insana yönelmiş bir şiddet değildir. Aynı zamanda o kadının çocuklarına, anne babasına, ailesine yönelmiş bir şiddettir. Bu şiddeti izleyen bütün topluma yönelmiş bir şiddettir. Kesinlikle ortadan kaldırılması gerekir.”
Bütün mekanizmaları kullanarak şiddetle mücadele ettiklerini ve etmeye devam edeceklerini kaydeden İslam, “Bizimle birlikte çalışacak olan bütün sivil toplum kuruluşlarını işbirliğine davet ediyoruz. Onlarla daima el ele olmayı arzu ediyoruz. Parlamentomuzu işbirliğine davet ediyoruz ve onlarla daima bu konuyu birlikte çalışacağımızı vaadediyoruz. Ta ki bitirene kadar” diye konuştu.
Gazetecilerin, İzmir’de şiddete maruz kalan bir kadının mahkeme kararıyla yüzünün, adres ve kimlik bilgilerinin değiştirileceğini hatırlatması üzerine İslam, bunun Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un getirdiği bir hak olduğunu anımsattı. İslam, ısrarlı takip sonucu mağdur olan kişilerin bireysel başvuruları sonucunda en son ihtimal ya da çare olarak kimliklerinin ve hatta talep etmeleri halinde fiziki durumlarının değiştirilmesinin hakları arasında olduğunu belirterek, “İlgili mahkeme böyle bir karar verdiği için İzmir’de uygulanmış durumda. Burada son çare olarak başvurulması çok önemli. Bir insanın hayatının ancak bu şekilde korunabileceği, normalleşebileceği mahkeme tarafından varsayılıyorsa, buna da hakkı vardır diye bir yasamız var” ifadelerini kullandı. İslam, TBMM’de kadına yönelik şiddet konusunda Meclis Araştırma Komisyonu kurulduğunun hatırlatılması üzerine, bakanlık olarak kadına yönelik şiddetle alakalı etki analizi yaptıklarını ifade ederek, komisyonun bakanlığın bu konudaki çabalarına destek vereceğini kaydetti.
“Kadına Şiddete Hayır” konferasında uzmanların ortaya koyduğu ürkütücü veriler, aile içi şiddetin eğitim ya da toplumsal statüyle ilgisinin olmadığını gösterdi.
İstanbul Aydın Üniversitesi’nde düzenlenen “Kadına Şiddete Hayır” konferansı kadına yönelik şiddet hakkında korkutucu tabloyu gözler önüne serdi. Konferansta konuşan İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevki Sözen, şiddetin statüsü olmadığını belirterek, “Eğitimli kadınlar da şiddete maruz kalıyor. Eğitimli kadınlar da dahil olmak üzere her 7 saniyede 1 kadın şiddet görüyor” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Sözen, Nişantaşı Üniversitesi Marka Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Ayça Can Kırgız, Yazar, Şair ve Akademisyen Yelda Karataş, Morçatı Kadın Sığınma Vakfı Yöneticisi Esen Özdemir ve Avukat Niyazi Atasoy gibi isimlerin katılımıyla gerçekleşen konferans, kadına yönelik şiddetin geldiği son durumu gözler önüne serdi.
Kadına yapılan şiddeti psikolojik açıdan ele alan Prof. Dr. Şevki Sözen, dünyada kadınların şiddete uğramasının önlenemediğini ve şiddetin artarak devam ettiğini belirtti. Her iki kadından birinin fiziksel hatta beraberinde cinsel şiddete uğradığını vurgulayan Sözen, “ABD’nin yaptığı çalışmaya göre her yedi saniyede bir kadın şiddete uğruyor. ‘Şiddete uğruyorsun ama neden bu şiddet?’ sorusunu yönelttiğimizde kadınların yüzde 42’sinden aldığımız cevap, ‘Bilmiyorum kocam beni döverken neden dövdüğünü söylemez’ şeklinde oluyor. Kadınlar kapıyı geç açınca, yemek yetişmeyince ya da yemek soğuk geldiğinde şiddet görebiliyor. Şiddetin statüsü yok ve eğitimli kadınların da şiddete maruz kaldığını bu kadınların şiddet gördüğünü gizleyerek ruhsal bölünmeler yaşadıklarını gözlemliyoruz” diye konuştu.
Panelde kadına yönelik şiddetin medyaya yansımasını ele alan Yrd. Doç. Dr. Ayça Can Kırgız da, son yıllarda özellikle kadın programlarının bu şiddeti körüklendiğini belirtti. Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı Yöneticisi Esen Özdemir ise iki şiddet biçimi olan flört ve dijital şiddete çok fazla rastladıklarından söz ederek, “Teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte dijital şiddet mağduriyeti arttı. Çünkü artık herkesin elinde kamerası var, herkesin de mahremiyet alanı belirsizleşti. Hayatımızı kolaylaştıran şey yine biz kadınlara şiddet olarak dönüyor” dedi.