Bu yazıyı Ayvalık'dan yazıyorum...
Öğlen saatleri...
Karşımda Edremit Körfezinin kıpırtılı maviliği...
Hafiften bir poyraz balkondaki masanın örtüsünü havalandırıyor...
Herkes uykuda...
Sadece ağustos böceği ve ben...
Bir de hurdacının sesi duyuluyor uzaklardan arada...
Ayvalık'da bugün üçüncü günüm. Gözüm değişiklikleri arıyor, bir yılda neler olup bittiğini anlamak için.
Önümüzü kapatan yeni inşaatın arkası gelecek gibi...Ayvalık hızlı bir betonlaşma havasına girmişti bir süredir. Benim de oturduğum Armutçuk mahallesi bu değişimden en fazla nasibini alan yerlerden. Bizim sitenin bitişinden sahile kadar uzanan zeytinlik her sene biraz daha küçülüyor. Ağaçlar dikkat çekmeden azar azar kesilerek arsalar yaratılıyor. Sonra parası dolgun bir "dışarlıkçı" ya pazarlanacak çirkin mi çirkin villaların duvarları yükselmeye başlıyor usul usul ağaçların arasından.
Hele Lale Adası'ndan Ayvalık'a dönerken baktığınızda yapılaşmanın yeşili nasıl ezdiğini ve Yeşil Ayvalık'ın nasıl eridiğini içiniz sızlayarak görüyosunuz.
***
Ayvalık bir su cennettidir...
Körfezin güneyinde Midilli'ye sokulan bir burun olduğu için böyle söylüyorum. Ayvalık'da nerde olursanız olun, yüksek bir yerden baktığınızda denizin nerdeyse 360 derecelik bir panoramik görüntüsünü keşfetmeniz mümkün. Bu size başka hiç bir yerde duyamayacağınız bir huzur verir.
Ayvalık bunun için bir su cennetidir...
Ama yazın nüfusu en az beşe katlanan bu kentin ne yazık ki içme suyu şebekesi yetersiz olduğu için evlerinde gözlerini doyuran bollukta su bulunmaz...Yedek bidonlarız yoksa Ayvalık tatiliniz zehir olur çoğunuza...
Bu Ayvalık'ın kaderi değildir sadece...
Ama Ayvalıklı da masum değildir bu işte...
***
Başlarken gözüm değişimdeydi dedim ya, iyi şeylerden bahsedeyim biraz da.
Ayvalık'da tatil yapanlar bilir. Yaşama mücadelesi veren iç denizin ada bağlantı yolu yüzer lokantalar tarafından biri süredir işgal edilmişti. Zaten kirli olan denizi "nasıl olsa fark edilmez, biraz da böyle kirletelim" diyen zihniyetin göz yummasıyla mantar gibi çoğalmaya başlamışlardı. Yerli halk ve bilinçli ziyaretçilerin tepkilerine uzun süre duyarsız kalındı. Başvurmadığımız yer kalmadı: Belediye burası benim denetimimde değil diyerek topu Sahil Koruma Komutanlığına atıyordu. Sahil Koruma komutanlığı ise yüzer lokantalardan çok gezi tekneleriyle ilgili denetimlerini sayıyordu bize.
Sonuçta sembolik kesilen cezalardan öteye gitmeyen bir müdahele vardı sadece.
Ama sanırım şikayetler o kadar yükselmişti ki bu yaz yüzer lokantalar sahilden çıkartılmışlardı.
Buraya kadar güzel...
Ama iç denizden kaldırılan bu lokantalardan birisi sanırım Fatih Sultan Mehmet'den esinlenerek gemisini karadan kaydırarak sahilin öte yakasına, yani Körefez'e bakan yanına geçirivermişti...Karaya tırmanmış iri gövdeli yırtıcı bir kuşa benziyordu kanatlarını açmış.Atatürk resimli Türk Bayrağı da rüzgarda dalgalanıp duruyordu.
Yakında ondan esinlenecek başka Fatih'ler tarafından Körfezin kara tarafı işgali devam edecekti. Yol açılmıştı ya bir kere...
***
Yine içinizi kararttım değil mi?
Durun daha bitmedi...
Yunus Emre Parkı bizim Armutçuk'un en gözde gezi yeridir. Gerçi son zamanlarda özellikle saat 20'de sonra gezintiye çıkmak isterseniz yanınıza bu aralar oldukça cazip fiyatlarla temin edeceğiniz gaz maskenizi almadan gelmeyin derim. Kordon boyunca uzanan açık hava lokantalarının ızgara dumanından gözleriniz yanabilir ve "Bundan sonra Ayvalık mı?" diyebilirsiniz.
***
Aslında daha yolun başındayız...
Yani asıl trajik vak'a mahalline yaklaşmaktan bahsediyorum...
Yunus Emre parkının içinden geçerken gaz maskeli halinizle bir hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra parkın çıkışındaki çeşmeyi geçin, ikiyüz metre daha Lale adası yönünde yürüyün. Karavanların park yerini göreceksiniz.
Orada durun...
Çimenlerin üzerine yapılmış beton kaidelere kondurulan metal heykellere(!) yakınlarına gelerek dikkatlice bakın...
Ne anladığınıza elbette en iyi görünce karar verirsiniz, ama ben ne gördüğümü söylemeden geçemeyeceğim:
Bu kaideler üzerinde sanırım Ayvalık'ın fethi (!) sırasında batmış ve hurdaya çıkmış tarihi bir gemiden sökülmüş eşsiz parçalar bulunuyor efendim. Ayvalık Belediyesi muhtemelen şanlı Türk Denizcilik tarihini yeni nesillere aktarmak gibi kutsal bir görevi üstlenmiş...
Neler mi sergileniyor burada?
Sayalım:
Bir adet kaptan köprüsü...
Bir adet döner gemi anteni...
Tam adını bilemedim, bir adet kanatlı mayın...
İki adet, patlamaya hazır değil elbet, torpil...
Bir adet bildiğimiz çıpa...
Şimdilik...
Çünkü beton kaidelerin bir çoğu boş. Gemi söküm işlemleri bitince yenileri konacak...
Ben bu tür örnek hizmetlerin(!) tatilciler için Ayvalık tur rehberlerine de en kısa zamanda yansımasını rica edeceğim sayın belediye başkanından.Gerçekten Ayvalık sayesinde kalıcı bir deniz müzesine sahip olmuş olacak...
Kendisini ve katıkıda bulunan ekibini kutluyorum buradan.
***
Gördüğünüz gibi evimin balkonundan masmavi Edremit sularına bakıp nelerle uğraşıyorum...
Ağustos böceği konseri devam ediyor...
Ayvalık Konserler şehridir ayrıca, hakkını yemeyelim...
Öğlen uykularının düşmanı hurdacının sesi kesildi.
Birazdan belediye hoparlöründen anfi tiyatroda bu akşamki gösteriyi öğrenebiliriz...
Eğlenmeye devam...
Ayvalık'dan yazacaklarım şimdilik bu kadar.