'Azgın Kürtler ve azgın Türkler'

'Azgın Kürtler ve azgın Türkler'

Ali Bayramoplu (Yeni Şafak, 2012)

 

'Azgın Kürtler' ve 'Azgın Türkler'

 

Son PKK saldırısı kimileri tarafından bir kez daha "demokratik ve siyasi girişimler"in anlamsız ve tehlikeli olduğunun kanıtı olarak kullanıldı. Konuyu en iyi analiz eden kalem Cengiz Çandar'dı.

Şöyle diyordu yazısının bir bölümünde:

"Kürt sorunu söz konusu olunca, nasıl Türkiye'nin devlet yapısı içinde 'güvenlik öncelikli' siyasetten başka hiçbir şey düşünemeyenler varsa, PKK içinde de "savaşı sürdürmekten" ve 'silahları bırakmamaktan' medet umanlar var. Bu sözde iki karşıt güç, aslında 'zımni' bir ittifak halindeler ve ne zaman Kürt sorununda bir çözüm arayışında umut verici gelişmeler şöyle bir kıpırdasa, bunu bozmak için aralarından birinin harekete geçeceği konusunda birbirlerine güvenliler..."

Buradan devam edelim.

Tablo şu:

1. Şiddet ve terör, özellikle son dönemlerde, Kürt meselesinde siyasi çözüm umudu doğunca, siyasi kapılar aralanınca devreye girmektedir. Habur, Silvan, KCK Van operasyonu, Uludere, Dağlıca örnekleri biçimleri ve zamanlamalarıyla, terör ve şiddetin esasen "siyasi zemini hedef aldığını kanıtlamakta"dır.

2. Peki bunu kim yapıyor? Son dönem gelişmeleri, "siyasi alanı tahrip etme arayışı"nın sadece bir tarafa mal edilemeyeceğini göstermektedir. Kaldı ki, mesele "sadece taraf" sorusu da değildir, "aynı zamanda taraflar içindeki katmanlar, farklı eğilimler meselesi"dir. Nitekim aynı son gelişmeler devletin ve PKK'nın kendi içinde homojen bir yapıya sahip olmadığını da açık biçimde ortaya koymuştur.

3. Bu tablo her bir taraf içindeki şahinlerin farklı güdü ve amaçlarla, savaş dili ve arayışı üzerine kurulu dolaylı ve zımni bir stratejik ortalık oluştuğunu akla getiriyor. Bu açıdan bakılacak olursa, siyasi iktidarın MİT krizi ve Uludere hadisesi karşısındaki şaşkınlığı ve "ilk an" acizliği, Karayılan'ın (Avni Özgürel'e aktardığı çerçevede) kimi eylemler karşısındaki çaresizliği arasında ciddi bir parallelik vardır.

4. PKK ve unsurları Ortadoğu'da bölgesel bir oyuncu haline geldikçe, Ortadoğu'daki çatışma eksenleri, İsrail ve Suriye sorunları Türkiye'yi kuşattıkça, Kürt meselesi Türkiye'nin sınırları ve çapını aşmaktadır. Bu durum içerideki savaş yanlısı ittifakı güçlendirmekte, Ortadoğu'nun diğer oyuncuları için üs ve araç haline getirmektedir.

5. Bu üsler sadece PKK'nın, konumunu korumak isteyen, denetim dışı ya da ayrı parçalarından ibaret değildir. Devlet içinde harekat ve kamuoyu oluşturma gücü üzerinden, Kürt meselesinde politika üretecek kadar bağımsız hareket etme imkanına sahip kimi birimleri de bunlara eklemek gerekir. MİT krizi ve Uludere'yi, Dağlıca ve KCK operasyonlarının derin tarzını birbirine bağlayan da muhtemelen iki katmanlı yapıdır

Evet son durum bu...

Esas ise şu:

Şiddetin azmasının nedeni, siyasi alanın geri dönülemez bir şekilde güçlenmesidir.

Akıntı siyaset, çözüm yönündedir.

Akıntının hızı artarak devam edecektir.

Not: Bu satırlar havada kaleme alındı. "Azgın gruplar"ın bıkıp usanmadan karaladığı, PKK kuruluşu ilan ettiği, yalan ve iftira üzerinden psikolojik harekat malzemesi haline çevirdiği, ama özünde şeffaf ve sivil bir kuruluş olan Birleşmiş Milletler destekli DPI'ın bir gezisine katılmak üzere yoldayım. Yol arkadaşlarım arasında AK Parti milletvekilleri Mehmet Bekaroğlu, Nur Suna Memecan, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Levent Gök, BDP milletvekilleri Ayla Akat, Nazmi Gür, gazeteci Cengiz Candar, Prof. Mithat Sancar, Prof. Ahmet İnsel, Prof. Sevtap Yokuş, SETA'dan Yılmaz Ensaroğlu, Habertürk'ten Belkıs Akkale var.

Galler'de "farklılık içindeki bütünlük yollarından birisi"ni görmeye, anayasa yapım sürecini yerinde öğrenmeye gidiyoruz...

Bu da o "akıntı"nın bir parçasıdır.