-BABACAN: 2011 TEDBİR VE İHTİYAT YILI OLACAK ANKARA (A.A) - 06.01.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2011 yılında uygulanacak politikalarda mutlaka tedbirli gidilmesi gerektiğini belirterek, ''Hep ihtiyat, hep tedbir.. 2011 yılı böyle bir yıl olacak'' dedi. Babacan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) Rixos Otel'de yapılan Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı'nda, yaptığı konuşmada, ekonomiye ilişkin 2010 yılını değerlendirdi, 2011 yılı beklentilerini anlattı. Küresel ekonomik krize değinen Babacan, bu krizin önce finans sektöründe başladığını daha sonra ekonomik krize döndüğünü, 2009 yılının 2. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya ekonomisinin daraldığı ilk yıl olduğunu söyledi. 2011 yılına başlanılan bugünlerde aslında krizin yeni bir safhada olduğunu dile getiren Babacan, ''Kriz bitti normale döndük demek için henüz çok çok erken'' dedi. 2009'daki küresel ekonomik daralmadan sonra 2010'da elde edilen küresel ekonomik büyümenin çok suni tedbirlerle hatta uzun vadede zarar verecek politikalarla sağlanan bir büyüme oranı olduğunu anlatan Babacan, bu büyüme oranının ekonominin kendi dinamikleriyle, kendi gücüyle yakalanmış bir büyüme oranı olmadığını kaydetti. Batık bankaların büyük maliyetlere neden olduğunu, bu bankaların batmaması için devletlerin bankalara yüksek kaynaklar aktardığını, zaten borçlu olan ülkelerin bu kaynak aktarımıyla borçlarının tehlikeli noktalara ulaştığını ifade eden Babacan, bu ülkelerin ekonomiyi canlandırma adına yaptıkları kamu harcamaları ve ölçüsüz vergi düşüşlerinin de gelişmiş ülkelerin bütçe açıklarını artırdığını, kamu borç stoklarını çok yüksek noktalara getirdiğini anlattı. Babacan, ABD'nin borç stokunun bu yıl itibariyle milli gelirini geçtiğini, AB ülkelerinin de yüzde 90-95 oranında borç stokuna doğru gittiğini söyledi. -''KAMU AÇIKLARININ PARA BASILARAK KAPATILDIĞI DÖNEM...''- Gelişmiş ekonomilerin yüksek borçlarının dünya ekonomisi açısından yüksek risk alanlarından biri olduğuna işaret eden Babacan, bu borçların normal şartlarda vaktinde ödenmesinin gittikçe sorgulanır hale geldiğini, Merkez Bankalarından bu açıkları finanse ettiklerini anlattı. ''Kamu açıklarının para basarak kapatıldığı bir dönemi yaşıyoruz, hem Avrupa'da hem ABD'de'' diyen Babacan, bu uygulamaların belki geçici bir süre olabileceğini, belli bir dönem sonunda alınacak tedbirleri ifade ederek normale döneceğini söyleyen bir ülke olmadığını kaydetti. G-20 zirvesinde Türkiye'nin talebiyle ortak bildirgeye bazı ifadeler konulduğunu, ''artık gelişmiş ekonomiler de kendi orta vadeli programlarını açıklasınlar'' dediklerini belirten Babacan, pek çoğunun henüz açıklayamadığını, günü kurtarma derdinde olduklarını, bunun da küresel ekonomiyle ilgili ciddi belirsizlikler oluşturduğunu söyledi. Merkez bankalarının ''bankalar batmasın'' diye sürekli bankalara likidite sağladıklarını, bankaların normale dönmesinin yıllar, bazı bankalar için 10 yıllar alacağını, işsizliğin pek çok gelişmiş ülkede yüksek olduğunu, yükselmeye devam ettiğini anlatan Babacan, yüksek işsizlik oranlarının söz konusu ülkelerin büyüme rakamları üzerinde sürekli baskı oluşturmaya devam edeceğine dikkati çekti. Türkiye'de pek çok ülkeden farklı bir çizgi izlediklerini, kamu açıklarını, bütçe açığını düşürmek ve kamu borç stokunu kontrol altında tutup kademe kademe borçlarını düşürme düşüncesiyle yola çıktıklarını, bununla ilgili somut bir program ortaya koyduklarını anlatan Babacan, bunun ''Türkiye'yi olumlu bir şekilde ayrıştırdığını'' belirtti. Babacan, son 7-8 aydır emekli maaşlarını donduran, memur maaşlarını düşüren, kamu harcamalarını kesen, vergileri artırmak zorunda kalan ülkelerin hepsinin 2009'da ''daha fazla harcayıp ekonomiyi büyütme derdinde'' olduğunu ifade etti. Ali Babacan, yaptıkları çalışmalar sonucu Türkiye'nin arka arkaya kredi notlarının arttığını, faizlerin düşmeye başladığını, 2009 Ekim ayından itibaren Türkiye'nin pozitif büyümeye başladığını, bankacılık sektörünün de Ekim ayından itibaren kredi musluklarını açtığını, reel sektörün yatırıma başladığını söyledi. Türk özel sektörünün yatırım harcamasının 2010 yılı 9 ayında 120 milyar lira olduğunu, kamunun yatırım harcamasının ise bunun 5'de biri civarında bulunduğunu belirten Babacan, kamunun 3-5 milyar lira fazla harcayıp büyüme-canlandırma hedeflerken reel sektörün korkup içine kapanabildiğini, bankaların muslukları kapatabildiğini, sürecin büyüme değil ekonomik daralmayla sonuçlanabildiğini anlattı. Bankacılık sektörüyle ilgili ''testi kırılmadan'' tedbir alma yoluna gittiklerini anlatan Babacan, 2006 yılı geldiğinde en şiddetli senaryolarda dahi güvendikleri sağlam bir bankacılık sektörünün artık Türkiye'de oluştuğunu, son krizde de Türk bankacılık sektörünün en ufak bir zarar görmeden ''sapasağlam'' ayakta kaldığını anlattı. -''ULUSLARARASI BANKALAR KENDİ EVLERİNDE VURULDU''- Türkiye'deki uluslararası bankaların kendi evlerinde ''hepsinin vurulduğunu'', batma noktasına geldiklerini ancak Türkiye'deki operasyonlarının ''sapasağlam'' devam ettiğini ifade eden Babacan, bunun nedeninin Türkiye'deki sağlam bankacılık sistemi olduğuna işaret etti. Babacan, ''Neden Londra'da Brüksel'de banka batma noktasına geliyor da İstanbul'da hiç bir şey olmuyor. Çünkü burada bizim kurallarımıza uymak zorundalar ve o kurallar katı kurallar, zorlayıcı kurallar'' dedi. Türkiye'nin hala 2001 bankacılık krizinin borçlarını ödediğini, sadece 2010'da ödedikleri borç rakamının 18 milyar lira olduğunu kaydeden Babacan, ''2001 krizinin bedelini hala ödüyoruz memlekette. Dolayısıyla yeni hayal kırıklıklarına, bankacılık sektörüyle ilgili yeni sorunlara hiçbir tahammülümüz yok. Bunu Türkiye kaldıramaz'' dedi. Türkiye'de son dönemde uygulanan sağlam ve ihtiyatlı politikaların beraberinde yüksek büyüme oranlarını getirdiğini belirten Babacan, uygulanan politikalar sonrası, finans sektörünün rahat kredi kullandırınca reel sektör geleceğe güvenle bakınca ve halk korkmadan alışveriş yapınca, önemli büyüme rakamlarının yakalandığını ifade etti. Büyümede 2010 yılı için resmi tahminin yüzde 6,8 olduğunu, 2011 yılı için de 4,5'lik büyüme öngörüldüğünü bildiren Babacan, bunun ihtiyatlı bir tahmin olduğuna, pek çok uluslararası kuruluşun, piyasa analistlerinin bunun üzerinde rakamlar beklediğine işaret eti. Babacan, ''Bir sıkıntı olursa, olumsuzluk olursa diye böyle. Türkiye'nin olumsuz sürprizlere tahammülü yok ve makul bir büyüme oranı ile hesap kitap yaptığımızda ve büyüme bunun üzerinde gerçekleştiğinde o zaman kamu dengeleri de çok daha rahat yürüyor, genel anlamda sonuçlarını çok daha olumlu alıyoruz'' diye konuştu. Dışarıda risklerin büyük olduğunu, bugün Avrupa'da olabilecek ikinci bir dalgadan Türkiye'yi yüzde 100 korumanın mümkün olmadığını ifade eden Babacan, Türkiye'nin finans, yatırım, kredi kanalıyla Avrupa ile iç içe olduğunu, Türkiye'ye giren doğrudan yatırımın, doğrudan sermayenin çok önemli bir kısmının Avrupa'dan geldiğini söyledi. Babacan, ''Burada olabilecek bir problem mutlaka bizi az ya da çok etkileyecektir ama o etkileri en az nasıl tutarız kendimizi en korunaklı hale getiririz, biz şu an onun derdindeyiz 2011 ile ilgili hazırlıklarımız o yönde'' dedi. -BORÇLANMA FAİZLERİ TARİHİ DÜŞÜK SEVİYEDE- Türkiye'nin şu anda risk priminin aralarında İtalya, Belçika, Portekiz, İspanya gibi ülkelerin bulunduğu 12 AB üyesinden daha düşük noktada olduğuna dikkati çeken Babacan, dış borçlanmada da Türkiye'nin pek çok AB ülkesinden daha düşük faizle borçlandığını bildirdi. Faiz oranlarına da değinen Babacan, ''Dün Hazine borçlanma faizleri tarihi düşük şeviyeye geldi. Yüzde 6,8, enflasyon da 6,4. 2010'u öyle kapattık. Reel faizler, Türkiye'de hiç bu kadar düşük seviyelere inmemişti. İleriye dönüp baktığımızda beklenen enflasyonu, faizleri karşılaştırdığımızda Türkiye'de reel faizler, hiç böylesine düşük bir seviyeye inmemişti. Bu Türkiye'de riskin, Türkiye'de güvenin hangi noktaya geldiğinin göstermek anlamında önemli'' diye konuştu. Türkiye'de istihdamın arttığına da işaret eden Babacan, uluslararası çalışma örgütü üyesi ülkeler içinde işsizliğin en hızlı düştüğü ülkenin Türkiye olduğunu söyledi. Bu sonuçların 2011 yılı için kendilerini heyecanlandırdığını belirten Babacan, ''mutlaka tedbirli gitmemiz gerekiyor. Hep ihtiyat, hep tedbir 2011 yılı böyle bir yıl olacak. Büyük ekonomilerde ne olup biteceği, onların stratejileri kesin ortaya çıkmadan bizim (tamam rahatladık artık her şey yoluna girdi) dememiz mümkün değil'' dedi. -SİYASİ İSTİKRARI GÜÇLÜ TUTMAK ÖNEMLİ- Bazı büyük ekonomilerde zayıf iktidarların iş başında olduğunu, yönetim ile parlamento arasında kopukluklar bulunduğunu anlatan Babacan, bu ülkelerde yönetimin yapmak istediği düzenlemelerin parlamentodan kolay geçemediğini ifade etti. Siyasi istikrarın böyle durumlarda son derece önemli olduğunu vurgulayan Babacan, kendilerinin bir numaralı meselelerinin de siyasi istikrarı güçlü tutmak olduğunu kaydetti. Son dönemde yaptıkları düzenlemeler hakkında da bilgi veren Babacan, kamuya olan yükümlülüklerin yeniden yapılandırılması ile ilgili çalışma yaptıklarını ve bunun yasalaşma sürecinin devam ettiğini hatırlattı. Yeniden yapılandırmada, kayıt dışından, kayıt içine geçmek ve her şeyin yasal yürütmek isteyenler için çok önemli maddeler bulunduğunu anlatan Babacan, istihdamla ilgili de bazı yeni ilave düzenlemeler yaptıklarını söyledi. Daha önce 5 puanlık sosyal güvenlik primi indirimini bir teşvik gibi uyguladıklarını, düzenleme ile bunun normal bir uygulama haline geldiğini belirten Babacan, artık bu uygulamadan yararlananların diğer istihdam teşviklerinden de yararlanabileceklerini kaydetti. Mesleki eğitim ile ilgili çalışmaların da olumlu bir şekilde devam ettiğine işaret eden Babacan, istihdam piyasasına, işgücü piyasasına ilk defa girecekler için ilk girişi kolaylaştırıcı bir çok tedbiri, pek çok teşviği uygulama başladıklarını ifade etti. Kriz nedeniyle mali sıkıntı yaşayan iş yerlerinin işçilerinin çıkartmak yerine kısmi istihdam etmeleri durumunda aradaki maaş farkını devletin ödemesine ilişkin bir düzenlemenin de iyi çalıştığını bildiren Babacan, ''Son torba yasasıyla bu düzenlemelerin uygulama açısından biraz daha kolaylaştırılmasıyla ilgili maddeler söz konusu'' dedi.