T24 Ankara
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Altılı Masa'nın bugün yapacağı toplantıda kritik konuların konuşulacağını belirterek, anayasa çalışmalarının tamamlandığını söyledi. Altılı Masa'nın parlamenter sisteme geçiş yol haritası ve ortak politikalar üzerindeki çalışmalarını da tamamlamak üzere olduğunu belirten Babacan, ortak adayı bu iki çalışma bittikten sonra konuşmaya başlayacaklarını açıkladı. Bu iki çalışma ve anayasa çalışması üzerinden hükûmet programı, seçim beyannamesi gibi bir belge çıkartacaklarını belirten Babacan, bütün bu çalışmaların tam mutabakatla yapılacağını ifade etti. İYİ Parti lideri Meral Akşener’in, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’ı da Altılı Masa'ya getireceğini açıklamasını emrivaki gibi görmediklerini, öneri gibi yorumladıklarını kaydeden Babacan, bu konuda verilecek kararı bildiğini ancak toplantıdan önce açıklayamayacağını ifade etti. Babacan, 'sözde demokrat' olanak nitelendirdiği hükûmetin son adımlarıyla az da olsa moral üstünlük sağladığını kabul ederken, bunu saman alevine benzetti. Babacan, HDP’li Selahattin Demirtaş’ın hastalanan babası için özel jetle Diyarbakır’a gönderilmesi dahil atılan adımlara kimsenin kanmayacağını vurguladı.
Babacan, İstanbul’daki terör saldırısının, akıllara 7 Haziran seçiminden 1 Kasım 2015 seçimine kadar geçen süreçteki terör eylemlerini getirdiğinin anımsatılması üzerine, “Hükûmet madem teröre karşı başarılı, bu başarıyı seçime kadar sürdürsünler. Kimsenin aklına kuşku düşürmeyecek bir ortamda ülkeyi seçime götürmelerini bekliyoruz” diye konuştu.
Partisinin dün Denizli’de gerçekleştirdiği mitingin ardından gazetecilerle sohbet eden Babacan, İstiklal Caddesi’ndeki saldırıyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Uzunca bir süredir bu kadar büyük terör olayı yaşamamıştık. Bu tür terör hadiselerinde milletçe bir olmak, beraber olmak son derece önemli. Topyekûn teröre karşı sağlam bir duruş gösterebilmek de son derece kıymetli gerçekten. Allah beterinden saklasın. İnşallah böyle acı olayları bir daha yaşamayız. Tabii olayın nasıl olduğu, failin, faillerin, bütün bunlar açığa kavuşturulana kadar da çok fazla yorum yapmayı doğru bulmuyorum açıkçası. Umarız en kısa zamanda olay bütün yönleriyle açıklığa kavuşturulur. Failler, en kısa sürede yakalanır adalet önünde hesap verirler. Tabii terörün dini yok, milliyeti yok, ırkı yok. Terör en büyük insanlık suçu. Maalesef şiddetten medet ummak, şiddetle kendi varlığını ortaya koymaya çalışmak terör örgütlerinin en büyük suçu, en büyük ayıbı. Bugün (dün) Denizli’de ilk mitingi gerçekleştirdik. Gayet yoğun katılımlı, coşkulu, heyecanlı bir miting yapmış olduk. Mitingin son dakikalarında bu haberi aldık. Umarız dediğimiz gibi tekrarı olmaz. Tekrarından Allah hepimizi korusun.
Babacan, İstiklal Caddesi’nde yaşanan saldırıdan sonra, akıllara 7 Haziran-1 Kasım 2015’te yapılan seçimler arasındaki terör saldırılarının geldiğinin anımsatılarak, seçimden önce böyle bir sürecin başlamasından endişe duyanlar olduğunun belirtilmesi üzerine, şunları dedi:
“Seçim güvenliği denilince birkaç boyutu var. Seçim güvenliği komisyonu var ama daha çok sandığa sahip çıkmak, halkın iradesinin sandık sonuçlarına yansımasını sağlamak için çalışıyor. İç güvenlik ayrı bir konu. Tamamen hükûmetin sorumluluğu. Burada bizim çağrımız hükûmete, özellikle terörle mücadele konusunda, istihbari çalışmalar konusunda çok daha özenli olmaları, böylesine hassas bir dönemde ülkenin güvenliği ile ilgili zafiyet olmamasını sağlamak. Terörle mücadelede, PKK ile mücadelede hükûmetin iddia ettiği bir başarı var. Madem böyle bir trend oluştu, seçime kadar da bu başarılarını devam ettirsinler. Madem kendi ellerinde bu başarı, biz yaptık diyorlar, madem öyle seçime kadar bu başarılını devam ettirsinler. Bu sorunu önleme açısından baktığımızda birinci derece sorumlu hükûmettir. Vatandaşlarımızın da süreci yakından takip etmesi lazım. Sağduyulu biçimde takip etmesi lazım.
2015 yılında Haziran ve Kasım seçimleri arasında çok açı olaylar yaşadı Türkiye. O süreçten herkesin ders alması lazım. Seçime altı ay kala, terörün her türlüsünü toplum olarak lanetlememiz gerekiyor, hükûmetin ve devlet birimlerinin de bu konuda sapasağlam bir duruş ortaya koymaları lazım. İşi sıkı tutmaları, önleyici tedbirleri almaları lazım, istihbarat birimlerinin 7/24 çalışması lazım. Öyle mesai falan yok. Terör konusunda en önemlisi olmadan önlemek. Olduktan sonra faili bulduk, şuydu buydu tamam da esası olmadan önlemek. Olmadan önlemek de ancak istihbari başarıyla mümkün. Terör küresel bir sorun. Her ülkenin az ya da çok terör riski var. İstihbari başarısı en iyi olan ülkeler, terörü önlemekte en başarılı oluyor. Önlenen de çok haber olmuyor belki.
Tedbir son derece önemli. Hükûmete çağrımız, çok büyük bir olay, çok büyük bir acı. Seçime kadar teyakkuzda olmaları, 7/24 çalışmaları ve Türkiye’yi iç güvenlik konusunda kimsenin aklına kuşku düşürmeyecek bir ortamda seçime götürmeleri. Beklentimiz o.
Babacan, Denizli mitingi ve gündemdeki konularla ilgili olarak, şu açıklamaları yaptı:
“Bugün mitingde de vurguladım. Çok sorunları var memleketimizin ve gittikçe bunlar büyüyor ve bunlarla ilgili somut, köklü çözümler de ortada yok. Hükûmet, seçime giderken vatandaşlarımızın dikkatini çekebilecek bazı adımlarla 4,5 yılın enkazını bir bakıma örtmeye çalışıyorlar. Ama çarşıya pazara giden herkes, bu yokluğu çeken herkes artık biliyor ki hükûmetin bu sorunlara çözüm bulma imkânı, kabiliyeti yok. Miting alanına girer girmez, orada oturan vatandaşlardan bir grup vardı. Davet ettiler. Dediler yoksulluk had safhada. Pazara çıkamıyoruz, çocuklarımızı evlendiremiyoruz.
Ülkede çok ciddi bir servet transferi yaşanıyor. Gelir dağılımında ciddi bir bozukluk oluşmuş durumda. Faize kur farkı olarak ödenen rakamlar büyük bir servet transferi. Yok olandan vergi olarak alıp, var olana tekrar vermeye dayalı bir servet transferi. Faizi zaten bankada parası olan alıyor. Kur farkını da alıyor. Bu kadar büyük bir faiz şimdiye kadar ödenmedi.
Gelecek yılın bütçesine 547 milyarlık faiz ödeneği koydular. Bütün bu kötü yönetim, risk yönetimi maalesef daha büyük faiz ödemesi olarak sonuçlanıyor. Türkiye’de varlıklı bir kesim oluştu. Bunlar lüks tüketime ciddi para harcayabilen bir kesim. Sayıca az. Bir de büyük bir kesim oluştu yokluk ve yoksulluk çeken. Bir başka önemli mesele milli gelirden pay almak. Sermaye ne kadar pay alıyor, emek ne kadar pay alıyor?
Son iki yılda emeğin payı yüzden 36’dan yüzde 25’e düştü. Bu da TÜİK verisi. Sıkıntılar büyük ve hükûmetin kısa vadede yapmaya çalıştığı atraksiyonlarla örtemeyeceği kadar büyük sorunlardan bahsediyoruz.
Evet bazı projelerle 1, 1,5 ay için bir algı oluşturulmaya çalışıyorlar. Ama gerçekleri değiştiriyor mu, haksızlığı, yoksulluğu değiştiriyor mu, hayır. Değiştirmeyecek de. 4,5 yılın biriktirdiği sorunları seçime 6 ay kala düzeltmek mümkün olmayacaktır.
Biz ne yapıyoruz? Teşkilatlanma çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Geniş ve güçlü bir teşkilat yapısı oluşturduk. Coğrafi dağılımı en iyi partilerin başında geliyoruz. En yaygın ağa ulaşan, bölgeler arası farklılıkların en az olduğu parti DEVA Partisi. Bir numara görünüyoruz. Kimlik siyaseti yapmıyoruz, dar bölge siyaseti yapmıyoruz, tüm ülkede bu yüzden büyük destek görüyoruz. İkinci çalışma alanımız, Türkiye’yi kazanma hazırlığı. Seçimlerden sonrasıyla ilgili yaptığımız hazırlıklar da var. Teşkilatlanma seçim kazanma hazırlığı, eylem planları Türkiye’yi kazanma hazırlığı. Seçimden sonra ülkeyi iyi yönetmek gerekecek.
Dünyada çok örneği var, demokrasi isteyenler, otokrat liderlere karşı demokrasiyi savunanlar seçimi kazanıyor, ama iyi hazırlıkları yoksa seçimden sonra çuvallıyorlar, erken seçimde başka bir otokrat yönetim geliyor başa. O yüzden bugünden hazırlık yapmamız gerekiyor. Eylem planlarımız da ülkenin yarınlarıyla ilgili en ciddi hazırlık. Sayısı 16’ya çıktı bunların. Her alanı kapsayan bu kadar geniş bir hazırlık Türkiye’de daha önce yapılmadı. Altı eylem planı daha kaldı yapacağımız.
Üçüncü çalışma alanımız Altılı Masaya verdiğimiz katkı. Son 1,5 ayda yoğunlaştı çalışmalar. 2 Ekim’de toplanıp yeni hedefler ortaya koyduktan sonra anayasa ile ilgili çalışmaları hızlandırdık. Hemen hemen her gün bizim genel merkezde altı partinin anayasa ekibi çalıştı. Kodifikasyon çalışmasını tamamladık, yarın (bugün) genel başkanlara sunulacak. Parlamenter sistemle ilgili mutabakat metnimiz vardı. 28 Şubat’ta açıkladığımız. Bu metin içerisinden bir anayasa değişikliği teklifi çıkarttık. Bu gece (dün) gerekçe kısımları hazırlanıyor, Anayasa metnimiz hazır hale gelecek. Bu süreç Ocak 2021’de başladı. Biz ne yapmıştık, kendi güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş metnimizi bitirmiştik ve diğer partileri turlamaya başlamıştık. İlk CHP’yi ziyaret etmiştim. O zaman sayın Kılıçdaroğlu ile demiştik ki DEVA ve CHP, güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasını birlikte yürüteceğiz. Hemen ertesi hafta İYİ Parti ile de böyle bir çalışma başlatmıştık. Bu iş daha sonra altı parti ve Altılı Masaya evrildi. Altı parti bir araya geldik, çalışmaya başladık ve ilerledik. İlk açıklamamızdan dört gün sonra sayın Erdoğan yeni anayasa çalışması başlattıklarını söyledi. Hem sayın Erdoğan hem sayın Bahçeli o günden bugüne yeni anayasadan söz ediyor ama ortada bir çalışmaları yok. Sayısız kez söylediler. Oysa biz çalıştık. Partiler olarak önce mutabakat metni oluşturduk. Bu akşam itibariyle gerekçeleri bitiyor.
Bunu da tam mutabakatla yapıyoruz. Noktasına, virgülüne kadar mutabık kaldığımız metinler. Ciddi bir üretim var. Bu aşamayı da geçmiş olduk.
Bir başka önemli konu. 2 Ekim toplantısında bir karar aldık. Bir ortak çalışma grubu kuruyoruz, politikaların ortaklaşması ile ilgili bir çalışma yapacaklar demiştik. Çalışma grubumuz bir ayda dört, beş kez toplandı. Hatta bugün yine genel merkezimizde toplantıdalardı. 60 tane politika başlığı çıkartıldı. Her partiden üçer sayfa metin istendi. Metinler, somut adımları içeren başlıklar. Bunlar toparlandı hızlı biçimde. Arkadaşlar 60 başlıktan 15, 20 tanesinde çok ciddi ilerleme sağladılar. Mutabakatla yürüyorlar. Kısa sürede bunu da tamamlamış olacağız.
Bütün çalışmaları Altılı Masaya koymuş oluyoruz. Çalışması olan diğer partiler de koyuyor. Ama bu kadar detaylı değil. Altılı Masada elbette biz bu detaylı çalışmaları özet olarak gideceğiz. Bir seçim beyannamesi seviyesinde detay olacak, daha fazla değil. Seçim beyannamesi ya da hükûmet programı açtığınızda ne kadar detay görüyorsanız o kadar göreceksiniz. Bir ortak belge çıkacak. Çok kuvvetli bir ekip hazırlıyor. Türkiye’de bir ilk olacak. Seçimlerden önce altı parti, hükûmet programını, seçim beyannamesini önceden bir araya gelip yazıyorlar, uzlaşarak, tam mutabakatla yazıyor. Bu da bir ilk. Zaten ne diyorduk?
Bu çalışma olmadan ortak cumhurbaşkanı adayı tespit edilmesi, ortaya çıkması yanlıştır diyorduk. Ortak bir söylem ortaya çıkmadan ortak bir adayın tespitinin sakıncalarını vurguluyorduk.
Bir önemli konu daha geçiş sürecinin yol haritası. Bu da ne demek. Güçlendirilmiş parlamenter sistem hedefimiz var. Ama ilk seçimden anayasa değişip de güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçene kadar ülke nasıl yönetilecek? Parlamenter sistemin ruhuna uygun biçimde ama bugünkü anayasa ile nasıl yönetilecek? Bu konuda 32 tane başlık tespit ettik. Kendi taslağımızı hazırladık, diğer partilerle paylaştık. Eylül ayında sessiz bir tur yapmıştım. 2 Ekim’de bunu resmileştirdik. Diğer partiler de önemli çalışmalar yaptılar. Geçen haftaki liderler turunda da bu konuda görüş alışverişinde bulundum. Toplantımızda önemli başlıklardan biri bu olacak. Tabii bir toplantıda bitmez. Geçiş sürecinde 32 başlık var, ortak politikalarda 60 alt başlık var.
Her ikisi bittiği anda da artık ortak aday meselesini konuşmanın ve karara bağlamanın vakti gelecek. Bizim en baştan kronolojimiz öyleydi. Geçiş sürecinin yol haritasıyla, ortak söylem olmadan bizim en azından ortak aday meselesinde olmayacağımızı ifade ediyorduk. İki konuda da önemli ilerlemeler sağlandı. Umut ediyoruz yakın bir süre içerisinde bu çalışmalar tamamlanır ve artık herkesin merakla beklediği bu ortak aday meselesini konuşmaya başlarız.
Biz bu geçiş sürecinin yol haritasını bir iki ay gibi öngörüyorduk, Politikaların ortaklaşmasını da iki üç ay olarak öngörüyorduk. Ama nokta atış bir tarihe bağlamadık. Vermeyeceğiz de. Bugünkü toplantıda da olmayacak. Gelecek yıl dediğimiz zaten yarın gibi bir şey oldu. Çok kaba bir takvim koyduk. Ama arkadaşlarımız her gün çalıştı. Biz ev sahibiyiz. Bir usul var, toplantı bitiyor, sonraki ev sahibi, bütün toplantılara da ev sahipliği yapıyor. Seçim güvenliği komisyonu da bizim ev sahipliğimizde yapılıyor. AB’deki dönem usulü gibi. Arkadaşlarımız hemen hemen her gün toplanmaya başladılar. Anayasa komisyonu her gün toplandı. Bu çalışmayla oluyor. Beklediğimizden hızlı ve uyum içerisinde gidiyor. Türkiye’nin yarınlarında buluşmak çok kolay oluyor, geçmişten bahsettiğimizde uzlaşmak çok kolay olmuyor. Nasıl bir Türkiye istiyorsunuz diye sorduğumuzda insanların kahir ekseriyeti aynı Türkiye’yi tarif ediyorlar.
Altılı Masa'nın göç komisyonu kuruldu. İstişari bir komisyondu. Sonra ne oldu? Biz kendi eylem planımızı açıkladık. Bizden sonra galiba Gelecek Partisi, sonra İYİ Parti açıkladı. Uzlaşır mıyız diye çekindiğimiz komisyonda baktık projeler neredeyse hemen hemen aynı. Aklın yolu bir. İşi bilen insanları oturtuyarsanız, sağlam referanslar varsa, insanlıktan çıkmamak gibi üç aşağı beş yukarı çalışmalar buluşuyor. Bunu da çok kıymetli buluyoruz. Ülkeyi her gün kutuplaştırarak yöneten bir iktidar varken burada birliktelik, uzlaşı, istişare gibi temel konularda altı partinin beraber çalışması çok önemli.
Bazen Altılı Masa yavaş mı, heyecan oluşturamıyor mu? Demokrasi böyle bir şey. Demokrasi biraz vakit alıyor. İstişare, mutabakat vakit alıyor. Yoksa tek adam sistemlerinde işler hızlı gidiyor, belki heyecan da çok oluyor. Her gün inişler çıkışlar yaşıyoruz, insanların kalbi yerinden çıkacak gibi oluyor. Ama memleket için pek sonuç çıkmıyor. Mutlu insanların sayısı az oluyor. Demokrasi böyle bir şey. Mutabakat arayacaksanız, müzakere edecekseniz vakit alıyor. Bunu çok kıymetli görüyoruz, Türkiye’de bir ilk.
Koalisyonlardan çok farklı bir iş yapıyoruz. Koalisyonlarda seçimden önce birbirlerini üzerler, incitirler, hiçbiri kazanamayınca tek başına mecburen ortak olalım derler. Halbuki bizimki baştan gönüllü ve Türkiye’yi beraber yönetme iradesini ortaya koyan bir çalışma. Onun için eski dönemdeki koalisyonlarla mukayese etmeyi doğru bulmuyoruz. Zaten koalisyon kelimesini de hiç kullanmıyoruz. Çünkü geçmişin yanlışlarını hatırlatıyor. Seçime beraberce uzlaşı içinde gidiyor olmak. Seçimden sonra da beraber yönetme iradesini ortaya koymak mevcut sistem içerisinde başarılı olmanın tek yolu olarak görüyoruz açıkçası.
Çünkü mevcut sistemle seçimi kazanıp, milletvekili sayısının 360’ı geçmesi, cumhurbaşkanlığını ilk turda ve açık farkla kazanmanız lazım. Ancak ondan sonra sistemi değiştirip, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçip, demokrasi stadını beraberce inşa edip, sağlam demokrasi zemininde her parti istediğini yapabilir. Ama öncelik şu anda imece usulüyle demokrasi stadını inşa etmek, güzel bir sahayı inşa etmek ve ondan sonra da parlamenter sisteme geçip ülkemiz için güzel çalışmalar yapmaya devam etmek.”
Babacan, Altılı Masa'ya katılmak istediğini açıklayan ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Altılı Masaya getireceğini açıkladığı BTP lideri Hüseyin Baş ile ilgili soruya şu yanıtı verdi:
“Şimdi biz ev sahibi olduğumuz için ev sahibinin ihsas-ı rey yapması çok doğru olmuyor. Artık şurada bir gün kaldı. Yarın (bugün) ne olacağını hep beraber görürüz. Ben biliyorum da söylemem doğru olmaz. Çünkü yaptığımız turda bunların hepsini konuştuk. Sayın Akşener bunu masaya getireceğini söyledi. Gündem önerilerini sordum, görüş alışverişinde bulunduk. Ön turun amacı bu zaten. Hatta ben turladıktan sonra tek tek telefon edip yaptığım turu anlatıyorum. Herkes birbirinin düşüncesini bilerek yol alıyoruz. O kadar usta gazeteci var ki burada sır vermemek çok zor ama ayıp olur, söylemeyeyim. Ev sahibi yapmayacak olsak belki söylenebilir. Güven ilişkimizi yaralamayalım. Sizlerin bizden daha fazlasını bildiğinize eminim.”
Babacan, bir soru üzerine, BTP dışında Altılı Masaya katılım konusunda genel başkanlardan farklı bir parti önerisi gelmediğini belirterek, “Başka bir partiyle ilgili başka bir konu gündemde yok. Altı partiden herhangi birisinin dışarıdan bir partiyle ilgili herhangi bir önerisi olmadı. Dillendirilen bir tane öneri var, o kadar. Yani olabilir de. Bunların her birisi altı partiye de gitmiş değil. Farklı farklı partilerin farklı farklı temasları var. Bana hiçbir genel başkan, biz de şu partiyi gündeme getirmek istiyoruz diye bir öneri sunmadı. Talepte olan başka partiler olabilir belki, vardır. Meral hanım, tabii ki, zaten kamuoyuna ilan etti. Kamuoyu üzerinden öğrenmiş olduk. Gündeme getireceğini ilan ettiği için doğal bir gündem maddesi olarak diğer genel başkanlarla konuştuk” dedi.
Babacan, “Meral Akşener’in masadan önce BTP konusunu kamuoyuna açıklamasını emrivaki gibi mi nitelendirdiniz?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Emrivakiyi nasıl tanımladığınıza bağlı. Bu bir teklif getirme. Teklif getiriyor. Nihai karar Altılı Masa'nın mutabakatı ile olacak bir iş. Altılı Masa mutabakatla çalışıyor. Hiçbir toplantı beş kişi ile yapılmadı bugüne kadar. Altı partinin temsilcisi yoksa o toplantı olmuyor, her karar mutabakatla yapılıyor. Bir parti bir şeye itiraz ediyorsa o yapılmıyor. Her parti her teklifi getirir nihai karara bağlanması altı partinin kararıyla oluyor. İşin tabiatı gereği emrivaki mümkün değil ki. Emrivaki, karşıdakinin yapmak zorunda kalması demek. Altılı Masa'nın öyle bir usulü yok. Başka parti de başka teklif getireceğini söyler. Konuşur ederiz. Rahat olmamız lazım. Demokrasi böyle bir şey. Çok seslilik içerisinde ortak yön bulmak ve ortak karara varmak. Alışacağız, demokrasiye alışmamız gerekiyor. 20 yılda biraz unuttuk galiba. Tekrar alışmamız gerekiyor.
Babacan, Cumhur ittifakının son dönem adımlarının ve HDP’li Aysel Tuğluk’un tahliyesini, Selahattin Demirtaş’ın hastalanan babasını görmesi için özel jetle Diyarbakır’a gönderilmesini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, şunları söyledi:
“Hükûmetin seçime beş kala aklına yine demokratlık geldi herhalde. Ama bu hamlelerin seçim sonucunu etkilemeye dönük hamleler olduğu konusunda, sağduyusu olan herkesin ortak bir kanaati var. Güven çabuk yıkılıyor ama inşa etmek çok vakit alıyor. Hükûmet, bu konulardaki güveni tamamen kaybetmiş durumda.
Sayın Demirtaş’ı babasının sağlığı ile ilgili imkanlar sağlayarak görüştüren hükûmet, AİHM kararlarına rağmen tutukluluğunu devam ettiren hükûmet. Burada bir samimiyet görmüyoruz. Algıyı farklı bir yere götürebilir miyiz, tekrar bir umut yeşertebilir miyiz, bunun çabası olarak görüyoruz. Yoksa hükûmetin teşvik ya da tehditle yönettiği yayın kurumlarına baktığınızda DEVA Partisi ile ilgili çok az haber var ama HDP eşbaşkanlarının genel merkezimizi ziyaret videolarımızı gösteriyorlar. Kimler kimlerle beraber diyorlar. Yok Masa'nın altında, dolabın içinde HDP var diyorlar.
İşlerine gelmediği zaman HDP üzerinden bir düşmanlaştırma, Altılı Masayı eleştiri odağı haline getirme. İşlerine geldiği zaman Meclis’te grubu olan partidir diye algı oluşturuyorlar. İnsanların bunlara kanacağını düşünmüyorum.
Büyük projeler önemli. Yerli otomobil projesi, kendi doğalgaz kaynaklarına sahip olması. Bazı projeler de Türkiye için iyidir. Bunları kökten eleştirmemiz mümkün olmaz. Türkiye için büyük projeler varsa devam ettiririz diyoruz. Yanlışlar varsa düzeltiriz diyoruz. Doğruları devam ettirmek, yanlışları düzeltmek, eksikler varsa tamamlamak.
Türkiye’nin güçlü ülke olduğu algısını destekleyen projeler ama bu projeler çarşıya pazara giden emeklilerimizin günlük hayatını değiştirmiyor, büyük hukuk ihlallerini düzeltmiyor. Bizim bakışımız bu, doğruların peşindeyiz. Çok güzel hazırlıklar yapıyoruz.
Sözde değil özde demokrat olmak gerektiğini düşünüyoruz. Demokrasi işine gelmediğinde kapatacağın bir kavram değil. Şu anda hükûmet böyle yapıyor. Halkımızın da bu kadar kısa sürede inanması güvenmesi, pek mümkün görmüyorum.
Babacan, hükûmetin anketlerde yükselişte olduğunun söylenmesi üzerine de şu yorumu yaptı:
“Anketler deyince, cevap verme oranı çok düşük Türkiye’de. Yüz kişiye soruyorsanız, ki biz üç tane çok büyük araştırma yaptık bütün Türkiye’de. Şunu gördük, kaç denekle yaptığını açıklıyor ama kaç kişinin kapısını çaldıklarını söylemiyorlar. Yüz kişiye soruyorsunuz on kişi katılıyor, on kişiden de ikisi anketi tamamlıyor. Araştırmanın siyasi olduğunu anladıkları anda masadan kalkıyor ya da telefonu kapatıyor. Konuşan iki kişiye göre anket çalışması yapılıyor. Anketler bir şeyler söylüyor ama her şeyi değil. Asıl bizim sahadaki hissiyatımız, teşkilatlarımızdan akan bilgilere çok daha fazla güveniyoruz. Herhangi bir olayla ilgili hangi ildeki hangi ilçede hissiyat nedir, bunu öğrenme imkânımız var.
Son bir aydır, bir buçuk aydır, doğru. Moral üstünlük terazisine baktığımızda belki bir miktar iktidarın tarafının artıya doğru geçtiği doğru bir tespit ama dediğim gibi bu tür haberler, projeler geçici etki yapıyor, saman alevi etkisi oluşturuyor çabuk sönüyor, geriye kül kalıyor. Kalıcı düzelme olmadan, adalet, ekonomi konusunda, vatandaşlarımız üzerinde hükûmet lehine kalıcı düzelme olması asla mümkün olmayacaktır.
Bunu daha önce de gördük Haziran 2019 seçiminde. Osman Öcalan’ı, kırmızı bültenle aranan kişiyi TRT’ye çıkarttılar. Mesele seçimi kaybetmekse, koltuk kaybetmekse kırmızı çizgisi yok hükûmetin, duracağı yer yok. Ne anayasa var ne hukuk var ne ilke var ne değer var, hiçbir şey yok. Sayın Bahçeli Öcalan’ın mektubunu okumasını tavsiye ediyor vatandaşlara. Seçime üç gün kala kırmızı çizgi yok, sınır yok, akla gelen her şeyi yapabilecek durumdalar. Onu da görmemiz gerekiyor.
Babacan, “Hükûmetin adımları sürecek gibi, psikolojik üstünlükleri de sürer mi” sorusunu da şöyle yanıtladı:
Hükûmetin devleti yönetiyor olmanın avantajlarını sonuna kadar kullanacağını zaten bekliyorduk. Ahlaki olmamasına rağmen. Muhalefetin böyle bir imkânı yok. Bu sürpriz değil. Son dakika demokrat kesilmeleri, bu projelerin çıkması, mavi boncuk dağıtmamaları sürpriz olmamalı. Hükûmetin ne yapıp yapmayacağına değil bizim ne yapıp yapmayacağına odaklanmamız lazım. Biz ne yapacağız, Altılı Masa ne yapacak. Sorumluluk bizim üzerimizde.
Hükûmet yapacağını yapsın da biz vatandaşımıza ne söz vereceğiz, nasıl umut oluşturacağız, güveni basamak basamak nasıl yükselteceğiz. Biz nasıl daha iyisini ortaya koyacağız, sorumluluk asıl ağırlık olarak bizim tarafta. Seçime doğru giderken güveni sarsan değil inşa eden bir çizgide adım adım ilerlememiz gerekiyor. Sadece anketlere bakıyor olsanız Denizli’de böyle bir miting yapmamızın imkansız olması lazım. Trabzon’da miting yapamamamız lazım. Yozgat’ta meydanın dolmaması lazım. Anketler bir şeyler söylüyor ama teşkilattaki hissiyatımız bambaşka. Siirt’te bizden önce Tayyip Erdoğan miting yaptı. Miting alanıyla bizim miting alanımızın farkı iki buçuk kat ve alanımız doluydu. Siirt’te anketlere bakın. Nasıl oluyor da iki buçuk katı insan bizim mitinge katılıyor.
Babacan, “Altımı Masa'nın iletişim komisyonu neden işlemedi? Akşener’in ‘basın önünde konuşulmasın’ kararına rağmen Altılı Masa'dan önce kamuoyuna açıklama yapması rahatsızlık yarattı mı?” sorularına da şu yanıtı verdi:
“Basın önünde ya da kamuoyu önünde konuşmayalım kısmı şöyle, bu meseleyle alakalı sayın Akşener’in bir açıklaması oldu ama basın önünde tartışılan bir konu olmadı. Oturacağız, masada konuşacağız. Farklı farklı görüşler kamuoyu önünde konuşulmadı. Toplantıda oturup değerlendireceğiz. İletişim komisyonunu kurduk, çalışma esaslarını da belirledi. Tüm partiler kabul etti. Ortak bir web sitesi oluşturmayla ilgili arkadaşlar çalışma yaptı. Bundan sonraki süreçte de ortak çalışmaların duyurulması konusunda bir karar oluştu. Yarınki toplantıda komisyonun kararlarını teyit edeceğiz, onaylayacağız. Daha etkin çalışması için işin takipçisi olacağız. İletişim komisyonu yeni politika oluşturmuyor. Karar verilmiş, bitmiş konuların daha iyi anlatılmasıyla ilgili, profesyonel iletişim açısından bu konuya eğiliyor. Her partinin de farklı yapısı var bu konuda. Bu konu biraz da her partinin kendi iç koordinasyonuyla alakalı. Beraber çalışma kültürüyle ilgili bir süreç. Bu kültür de basamak basamak oluşuyor. Mesela biz bir paylaşım planlaması yaptık. Eşzamanlı olarak uygulansın diyoruz. Arkadaşlar planlama yaptı, diğer partilere gönderildi. Orada onaylandı. Komisyon yeni, biraz zaman tanımakta fayda var. Onlardan yepyeni bir şey üretmeyi beklememeliyiz. Mevcudu daha iyi tanıtmayla ilgili bir gayret belki.”
Babacan, “Seçimin kazanılması halinde cumhurbaşkanının yetkilerini kullanmayarak, birinci partiye parlamenter sistemdeki gibi hükûmeti kurma görevi vereceği, bu formül üzerinde çalıştığınız konuşuluyor” şeklindeki soruyu da şöyle yanıtladı:
“Geçiş sürecinin yol haritası ile ilgili konu çok. 32 tane başlık var. Amaç burada parlamenter sistemin ruhuna uygun ülkenin yönetilmesi. Ne var orada istişare var, katılımcılık var, paylaşım var, ortak karar var, güçler ayrılığı, denge kontrol sistemleri var. Bunların sisteme entegre edilmesi gerekiyor. Bütün bunları oturacağız, belki bir kısmını tamamlayacağız, bir iki ay gibi bir takvim var. Bir iki ayda uzlaşmış oluruz diye tahmin ediyorum. Kestirme yolu yok. Çalışmamız lazım. O kadar çok detay var ki. Şimdi ne yapılıyor mesela. Külliye kanun teklifini hazırlıyor, alakasız bir milletvekiline imzalatılıyor ve Meclis’e oradan sunuluyor, sözüm ona parlamento ayrı ya. Kanunu parlamento hazırlayacak ya. Saçmasapan bir şey var. Bununla ilgili de mesela bir mekanizma öneriyoruz. Şu andaki anayasa bizi bağlayacak çünkü. Yaptığımız her şeyin anayasaya uygun olması lazım. Söylediğiniz modelde ciddi anayasa sorunu var. Ama başka bir sürü model de var. Bunlar çalışılacak. Mutabakatla yürüyecek. Bu iş böyle bir iş. Belki biraz zaman alacak. Yoksa mevcudun devamından başka bir şey olmaz. Tek adam sisteminin iyi olmadığını biz söylüyoruz. Mevcut anayasaya göre mutabakat, müzakere, istişare sistemi nasıl olacak? Hangileri için mutabakat aranacak? Çok detay var orada. Bunlar sadece genel başkanlar arasında konuşuluyor. Komisyonumuz yok. Gelen bilgiler tamamen partilerin iç çalışması yok. Genel başkanlardan kimse konuyu çalışmaya ve anlatmaya yetkili değil. Bunu böyle karara bağladık. Bunun için de belki birkaç tur genel başkanların toplanması gerekecek.”