Ekonomiden sorumlu eski Başbakan Yardımcısı ve AKP'nin Ankara Milletvekili adayı Ali Babacan, partisinin 1 Kasım seçim beyannamesinde yer alan 1300 liralık asgari ücret vaadinin ekonomiye yük getirmeyeceğini savundu. Babacan, 7 Haziran öncesinde muhalefet partilerinin ekonomik vaatlerini eleştiren isimler arasında yer almıştı.
Babacan, "Asgari ücret özel sektör ve üretim maliyetleriyle de ilgili bir konu… İşverenle işçi arasında konuşulup anlaşılıp bu şekilde ortaya çıkması gereken bir rakamdır demiştik. Fakat siyasi partilerden çok farklı rakamlar geldi. Baktık iş dünyasından bir tepki yok. Bu süreç içinde istişarelerimizi yaptık" dedi.
"CHP 'nin vaatlerinin bütçeye yükü 150 milyar liraya çıkabilir" diyen Babacan, "Bizim açıklamalarımızın ardında ince hesaplar var. Milli gelire oranı yük açısından yüzde 1'e denk gelir. Bütçe disiplininde vazgeçeceğimiz anlamına gelmiyor. Böyle bir paketin kaynak problemi olmaz. Ama CHP'ye 150 milyar liralık yük getiren vaatlere karşı ‘kaynak nereden bulacaksınız?’ diye sorulur" diyerek ana muhalefet partisinin ekonomik vaatlerini eleştirdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kendisini milletvekili adayı olması için aradığını belirterek, "Buna karşın son saatlere kadar ara vermeyi düşünüyordum. Adaylık için de başvurmadım. Fakat son gün, cuma namazı sonrası Sayın Başbakanımız aradı.' Kalmanı istiyoruz' dedi. Ben de kabul ettim" diye konuştu.
Eski ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Başbakan Habertürk TV'de katıldığı programda siyasete ara vermeyi düşünürken nasıl tekrar aday olduğunu ve AKP 'nin seçim beyannamelerinde asgari ücretin bin 300 liraya çıkarılmasıyla ilgili çalışmayı anlattı.
Ali Babacan'ın yaptığı açıklamalar özetle şöyle:
Partimizde 3 dönem kuralı vardı. Ak Parti'nin de kurumsallaşması için 3 dönem kuralı önemliydi. Kişilere bağımlılığın azalması ve ilkeler ile değerlerin öne çıkması gerekiyor. Bu kuralı çok benimsedik. Bir süre siyasete bu nedenle ara vermek istedim. Ama seçim sonuçları farklı şekilde ortaya çıktı. Bu karşın son saatlere kadar ara vermeyi düşünüyordum. Adaylık için de başvurmadım. Fakat son gün, cuma namazı sonrası Sayın Başbakanımız aradı. 'Kalmanı istiyoruz' dedi. Nihayetinde vatana millete hizmet için böyle bir çağrı gelince reddedemedim.
Önemli olan kurumsal politikalar nedir. Seçim beyannamesinde pek çok ilkeler prensipler var. Sürekliliğin bu beyannameye konduğunu görüyoruz. Merkez Bankamızın rolü burada var. Bütün ilke ve prensipleriyle var. Çok geniş bir belge bu. Bizim bundan sonraki dönemde seçime kadar anlatacağımız AK Parti’nin taahhütleri bu beyannamede olanlardır. Son derece önemlidir bu. Kim olursa olsun görevlendirme nasıl olursa olsun bu bizim sözümüzdür namusumuzdur diye taahhütlere sahip çıkmak için çalışmalı. Bu beyanname 2001 ruhunu yansıtan bir beyannamedir. 13 yıllık bir hizmet tecrübesinden sonra kazanacağımız. Diğer siyasi partilerde bizim reform gündemini sahiplenmiş durumda. Nokta atış politikalarda değişiklik olabilir ama… Türkiye için ortak bir perspekifi sağlayacağız gibi gözüküyor. Bu beyannameyi geniş bir heyet olarak hazırladık. Son gün son gece redaksiyon ekibinde ben de vardım. Hep beraberdik arkadaşlarımızla. Noktasına virgülüne kadar beraber çalıştık.
Bizim 7 Haziran seçimleri öncesinde ve bu seçim öncesinde bütün siyasi partilerin vaatlerinin mali analizlerini hesap ettik. Bunlar ince hesaplar. Bazı partilerin vaatleri açık olmadığı için… Şöyle bir baktığımızda asgari ücret konusuyla diğer konuları ayırmamız lazım. Asgari ücret özel sektör ve üretim maliyetleriyle de ilgili bir konu… İşverenle işçi arasında konuşulup anlaşılıp bu şekilde ortaya çıkması gereken bir rakamdır demiştik. Fakat siyasi partilerden çok farklı rakamlar geldi. Baktık iş dünyasından bir tepki yok. Bu süreç içinde istişarelerimizi yaptık. Türkiye’nin bölgesel farkları var. Bugün İstanbul’da asgari ücret 1000 TL dediğinizde eleman bulmanız mümkün değil. Bölge bölge bunun uygulamasında farklar var.
Böyle bir asgari ücretin Türkiye’nin rekabet gücü üzerinde sınırlı etkisi olacak. Yönetilebilir olduğu kanaatine vardık. Gelecek sene için 2.2 trilyon gibi bir milli gelir olacağını kabul edersek, yüzde 1 civarında bir rakam. Biz her yılın bütçesini yaparken mutlaka bir tedbir paketi geliştiririz. Harcamalar kısmında biraz fazlalık olur. 2016’yla alakalı yeni bütçe hazırlıklarında yeni enflasyona göre de yaklaşık hesaplamalar yaptık. Bizim büyüme modelimiz dünya konjokötürü değiştikçe değişiyor. Bugünün büyüme kompozisyonu çok çok farklı. Cari açık gerçeğimiz var. Türkiye'de eğer tasarruflar azalıyor, tüketim artıyorsa açık artıyor. Bu dengeyi dikkate alan bir yaklaşım gerekiyor.
CHP 'nin vaatlerinin bütçeye yükü 150 milyar liraya çıkabilir. Bizim açıklamalarımızın ardında ince hesaplar var. Milli gelire oranı yük açısından yüzde 1'e denk gelir. Bütçe disiplininde vazgeçeceğimiz anlamına gelmiyor. Böyle bir paketin kaynak problemi olmaz. Ama CHP'ye 150 milyar liralık yük getiren vaatlere karşı ‘kaynak nereden bulacaksınız?’ diye sorulur. Aldığımız her kararın cari açığı dikkate alması lazım. Tasarruf artışını dikkat almak lazım.
Çin yavaşlaması ortamı bozdu. Dünya ekonomisinin yavaşlayacağı, gelişmekte olan ülkelerde sorun mu var algısı ortaya çıktı. Rusya daralıyor. Uluslararası hukuku tanımayan bir görünüm sergiliyor. Ukrayna iki yıldır üst üste daralıyor. Yunanistan'a durum malum.
Gelişmekte olan ülkelere yönelik nereden bakarsak bakalım sorun var. Bize yönelik fon akışlarında da yavaşlama da var. Cari açığımız var ama hala döviz girişi var ve finanse edebiliyoruz. Paramız değer kaybediyor. Ancak en çok kaybeden değil. Yine de ortalamanın üzerinde değer kaybetti. Bunda güvenlik sorunu ve tek parti iktidarının çıkmaması da etkili oldu. Siyasi belirsizlik ortadan kalkarsa piyasalarda hızlı toparlanma olur.Tek parti iktidarlarında ekonomi daha iyi performans gösteriyor. Bu istatistiksel bir gerçek. Ne zaman ki Merkez Bankası güveni zedelendi sallandık. Ne zaman ki Merkez Bankası'na güven sağlandı toparlandık.