DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 2018 yılında ortak aday çıkartılmadığına işaret ederek "Türkiye'nin 10 yıl geriye gittiğini" söyledi. 2018 seçiminden ders çıkarmak gerektiğini belirten Babacan, "Kimse eski ideolojilerinin etkisi altında rüyalar görmesin. Bu iş ya beraber olacak ya da hiç olmayacak. Bu seçim çok kritik. Eğer muhalefet aklını başına alıp bu iş ancak beraber olur diyerek sağlam durmazsa seçim riske girer" diye konuştu.
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Habertürk Gündem programına konuk oldu. Serap Belet ve Kürşad Oğuz’un sorularını yanıtlayan Babacan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Babacan'ın açıklamasından satır başları şöyle:
“Ortak aday tartışması yapanlar, ‘Onlarla olalım mı olmayalım mı’ diyenler, 2018 seçimlerine bakıp ders alsınlar, ortak aday çıkaramadılar da ne oldu? Ülke 5 yıl kaybetti, 10 yıl geriye gitti. Şu anda öyle bir lüks yok. Kimse eski ideolojilerinin etkisi altında rüyalar görmesin. Bu iş ya beraber olacak ya da hiç olmayacak. Bu seçim çok kritik. Bu kadar hukuksuzluk, bu kadar büyük ekonomik çöküntü yaşıyoruz. Eğer muhalefet aklını başına alıp bu iş ancak beraber olur diyerek sağlam durmazsa seçim riske girer. Böyle bir ülkede seçimi kaybetme lüksümüz yok. Kimsenin hayal peşinde koşmaması lazım. Kimsenin kendi inadına, eski çizgisine, eski ideolojisine yüzde yüz bağlı kaldığı ortaklık olmaz. Ortaklık nedir? Bir ödünleşmedir. Ülkenin yarınları için asgari müştereği yakalama çabasıdır.”
“Biz 22 alanda eylem planlarımızı tamamlamak için çalışıyoruz, bir aya hepsini açıklamış olacağız. Bütün bu çalışmalarımızı altılı masaya koyuyoruz. Her parti kendi çalışmasını koymalı masaya. Ortak adayımıza sorulduğu zaman ortak adayın da altı partinin de benzer şeyleri söylemesi lazım. Biz bunu iki, üç ay içerisinde tamamlanacak bir çalışma olarak görüyoruz. Yarınlar konusunda ortak bir politika seti hazırlıyoruz. Ne yapacağımız konusunda uzlaştığımız zaman aday kim olursa olsun yapacakları belli olacak. Adayın kimliği, geçmişi, ideolojisi yerine bu ülke için neler yapacağı tartışılacak.”
“İktidara geldikten sonraki ilk 90 dakikada özgürlükler ve yargının bağımsızlığı konusunda yapılacak açıklamalar çok önemli. Bizim açıklamamızın içeriği hazır. Diyeceğiz ki; gençler, medya mensupları, yazarlarımız, çizerlerimiz, yorumcularımız artık korkmayın, nefes alın, bundan sonra serbestsiniz. Kimseyi işten kovdurmayacağız yazdığı, çizdiği nedeniyle. Kimse üzerinde baskı yapmayacağız. Gençler bir tweet attı diye sabah alınmayacaklar evlerinden. Savcılara hakimlere sesleneceğiz; bizden size talimat gitmeyecek, işinizi yapın, anayasaya, yasalara bakın, vicdanınızın sesini dinleyip ona göre karar verin. Müdahaleci, ülkeyi boğan, özgürlükleri kısıtlayan, her alanı merkezden talimatlarla yöneten bir anlayıştan tam demokrat bir duruşa ülke geçtiği anda birdenbire büyük bir rahatlama olacak. Pek çok kurum bir ayda ayağa kalkar. Biz bugünden bunlara çalışıyoruz. İlk 6 ayda ülkedeki ekonomik kriz ortamı ortadan kalkacak.”
“Demokrat bir zihniyet bu ülkeyi yönetmediği sürece herkesin özgürlüğü ve temel hakları risk altındadır. Öbür türlü üste çıkanın alttakini ezdiği, nöbetleşe zorbalığın yaşandığı bir ülke olur Türkiye. Bakın, daha çok Kürtçe şarkıların olduğu konserler yasaklanıyor. Halbuki biz istiyoruz ki Türkçe, Kürtçe, Zazaca hep beraber güzel şarkılar dinleyelim, katılalım o şarkılara. Bunların hepsi bu ülkenin ‘ana dili’. Ana dili ne demek? Bir evde annenin konuştuğu dil. Gerçek bir demokrat zihniyet bu ülkeyi yönetmedikten sonra, Avrupa Birliği standartlarında hukuk, özgürlük, adalet olmadıktan sonra, Türkiye’de sadece nöbetleşe zorbalık yaşanır. Amaç bütün Türkiye’yi hep beraber daha iyi yarınlara götürmek. Mesele demokrasiyse, özgürlüklerse, hukuksa ben bu ‘yerli’, ‘milli’ kelimelerinden hep korkuyorum. Yerli milli deyip de ucube bir kılıfa Türkiye’yi sokma çabası olarak görüyorum.”
“Kendi ailemizde halam ve kız kardeşlerim neslinde başörtüsü sorununu yaşadık. Siyasi perspektiften değil, hak ve özgürlükler çerçevesinden mücadelemizi verdik. Siyasetçilere sesleniyorum. Kadınların kılığından kıyafetinden elinizi çekin. Seçime gidiyoruz, yine mesele kadınların kılığı kıyafeti üzerinden referanduma gidiyor. Bu mesele şu an bir şekilde Türkiye’de çözüme kavuşmuş durumda. İleride bu çözümün devamı ve daha da garantiye alınması için yapılacak şeyler olabilir. Ama bunları seçime üç dakika kala yapmak doğru değil. Seçimden sonra, daha sakin bir zamanda sadece başörtüsü özgürlüğü değil, her özgürlüğü konuşalım. Niye referandum diyor? Çünkü gerginlik istiyor, toplumu ikiye bölüp seçime öyle gitmek istiyor.”
Babacan, AKP tarafından TOGG lansmanı ve ‘Türkiye’nin Yüzyılı’ toplantısına davet edilmemiş olmalarına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
“Türkiye’nin yerli teknoloji kapasitesini artırması, kendi potansiyelini büyütmesi herkes gibi bizim de gurur duymamız gereken bir konu. Keşke ülkeyi yönetenler biraz daha kapsayıcı bir yaklaşıma sahip olsalardı. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken toplumu kutuplaştıran, ötekileştiren, ikiye ayıran bir zihniyetle Türkiye büyümez, Türkiye böyle kalkınmaz. Bir siyaset geleneği olan partiler arası bayramlaşma tekliflerimizi bile reddettiler. İktidarın şu an en çok korktuğu, kendisi için en büyük tehdit olarak gördüğü parti biziz.”
“Bizim görünürlüğümüzün olmaması için çok ciddi bir çaba var. Çünkü bizi bir kere görenlerin, tanıyanların çok ciddi bir ilgisi oluyor. Bu ilgi zamanla teveccühe ve sonra desteğe dönüyor. Bunu gayet iyi görüyorlar. Bizimle ilgili olumsuz haber bile çıkartmamaya çalışıyorlar. Yok varsayma politikası var. Ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler biz vatandaşlarımıza tüm Türkiye genelinde doğrudan temas imkanına sahibiz. Kapı kapı dolaşıyoruz. Girmediğimiz sokak kalmıyor. Sayın Erdoğan görmek istemiyor olabilir ama rüyalarına bile girdiğimizden eminim.”
“TOGG, yerli ve milli bir proje diye ilan edildi. Halbuki tasarımdan pek çok parçasına kadar ithal parça ve ithal know-how girdisi oldukça yüksek. Yerli bir organizasyonla üretiliyor olması güzel. Ama bugün dünyada kim ‘Benim otomobilim yerli’ diyorsa bilin ki doğru söylemiyor. Otomobil sektörü çok uluslu bir networke ve yaygın bir tedarik ağına sahip. İletişimde yerli ve milliliğe vurgu olunca haklı olarak eleştiri konusu oluyor. Hükûmetin bayrak projesi olarak ortaya koyduğu projenin bütün yönleriyle dürüstçe anlatılması lazım.”
“Durdun durdun da seçime bu kadar az zaman kala mı aklına geliyor, basın kartlarını iptal ettiğin, dışladığın, işten kovdurduğun gazetecileri çağırmak? Davet ettiği gazetecilerin bir kısmı kendisinin işten çıkarttırdığı insanlar. Burada menfaatçilik var. 179 ülke içerisinde Türkiye demokrasi endeksinde 147’nci sıraya düşmüş. Listenin dibindeyiz. Ülkeyi bu hale düşürdüler.”
“Buradaki televizyon kanalı gerçekten örgütün propagandasını yapan bir kanal. İkincisi burada TSK’yı itham edici iddialar var. Ancak işin özüne ifade özgürlüğü çerçevesinde baktığınızda biz tutukluluk sürecine gidecek kadar bir hukuki zemin görmedik. Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanlığı’mız derhal konunun üzerine eğildi. Önce Sayın Erdoğan’ın çıkıp yaylım ateşine tutması, arkasından Sayın Bahçeli’nin çıkıp benzerini yapması, ertesi gün de yargının adım atması kabul edilecek şey değil. Bağımsız ve tarafsız yargı varsa sinyal beklemeden kendiliğinden harekete geçmesi lazım. Haftanın düşmanı panosuna bu sefer de TTB Başkanı’nı yazdılar.”
“Şu anda Şangay Beşlisi'nin peşine vagon olmaya çalışan bir iktidar var Türkiye’de. Bunların hepsi tek adam. Hepsi yat deyince yatılıyor, kalk deyince kalkılıyor.Yargıya talimat veriyorlar. Yüzde 80’le, 90’la seçiliyorlar. Şangay Beşlisi’ne hayranlık var. Biz basınla, muhalefetle uğraşıyoruz Türkiye’de, diye düşünüyorlar. Biz niye Avrupa Birliği diyoruz? Çünkü önce insan diyoruz. Gençlerimize bakın, Şangay Beşlisi ülkelerine gitmek isteyen var mı? Gençler neredeyse biz oradayız. Gençler eğer Avrupa standartlarını istiyorlarsa, biz onların gitmesine gerek kalmadan kendi ülkemizde Avrupa standartlarını yaşatalım diyoruz.”
Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Her kesimden insanımızın gelir seviyesini yükselteceğiz, bakalım o zaman ne diyecekler" sözlerine ilişkin şunları ifade etti:
“Dört buçuk yıldır niye yapmamış? Dört buçuk yıldır her kesimden vatandaşın gelirini niye düşürdünüz? Herkesi fakirleştirdiniz de seçime son 6 ay kala mı yapacaksınız? Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Tek imzayla ülkeyi yönettiği dönemde bu ülke en büyük sıkıntılarını çekiyor. Herkesin cebinden kepçeyle alıp, zam diyerek kaşıkla veriyorlar. Şu anda asgari ücretli vatandaşlarımızın satın alma gücü çok ciddi düşmüş durumda. Sabit gelirli vatandaşlarımızın tümü bu ülkenin kaybedeni.”
“Gelecek senenin bütçesindeki açık 659 milyar TL. Ben ekonomistim, diyor. Kendi bilmiyor, bilmediğinin de farkında değil, bilenlerle de çalışmıyor. Tek imzayla olur olmaz kararlar alıyor, ülkeyi batırıyor. Yeni gönderdikleri bütçede 566 milyar TL faiz ödemesi var. 2022'de faiz ödemesi 330 milyar TL. Kur Korumalı Mevduat’a 320 milyar TL civarında kur farkı ödeyeceklerini hesaplıyoruz. Toplam 650 milyar TL. Bu sene bu kadar faiz ve kur farkını ödemeseler 1 milyon tane konutu o parayla yapabileceklerdi. Memleketin kaybının büyüklüğünü görüyorsunuz.”